alfred adler

ismettt
adlere gore bir boyun egen, bir de boyun egdiren insan tipi vardir.
boyun egen insan; baskalarinin koydugu kurallar ve yasalara gore yasar ve bu tip, hizmet etmek ve baskasina icin calismak icin var hisseder kendisini.
boyun egdiren ise; 'nasil herkesten ustun olabilirim' dusturuyla yola cikar ve bir yonetciye ihtiyac duyuldugu anda iste burdayim diye ortaya cikiverir, ki boyun egen agirlikli dunya nufusunda konumlanmasi hic de zor olmaz .

freudun nevrozu libidoya indirgemesine karşı çıkarak şahsiyetin oluşumundaki temel faktörün aşağılık duygusu olduğunu savunur.adler'e göre,insan dünyaya gelişinden itibaren üstün olmak için çalışır.kişiliğin temeli güven duygusu ve aşağılık duygusudur.aşağılık duygusu insanı güven duygusuna doğru sürekli iter.
aşağılık duygusunu çocuklukta iki neden bağlar.birincisi tüm istekleri ailesi tarafından karşılanmış şımartılmış çocuklar.toplumla karşı karşıya geldiklerinde beklediklerini bulamaz ve toplumdan ailelerinden gördükleri ilgiyi göremezler.karşılaştıkları farklı davranış biçimleri şok etkisi yaratacaktır.şımartılmış çocuklar tek çocuklu aileler ve çok çocuklu ailelerin son çocuklarında görülür.ikinci olarak terk edilen,ailesi tarafından horlanan,kenara itilen çocuklar problemli olurlar.bu çocuklar kendilerini işe yaramaz ve aciz görürler.böylece aşağılık duygusu gelişir.aşağılık duygusu içe kapanmasını sağlar ve insanlara karşı davranışlarını değiştirir,saldırganlaşır.hayata karşı ilgisi,isteği ve duyguları azalır.

"bir başkasını etkilemenin en iyi yolu, o kişiyi hak ve çıkarlarını garanti altına alınmış hissedeceği bir ruh durumuna sokmaktır."

"bir amaç düşüncesi olmadı mı, bireysel etkinlikler her türlü anlamını yitirir" diyerekten nedensiz genç intiharlarının nedenine göz kırpmıştır.

kardeş sırası hipotezi meşhurdur. 8 kardeş olduğundan mütevellit, çok mükemmel bir konuya parmak basmıştır bence. kardeş sırası, şimdiye kadar freud'un "cinsellik ve saldırganlık" içgüdüleri hipotezi kadar güçlü bir tezdir. ona göre en büyük kardeş hep azarı işiten, ortanca kardeş arada kalan ve küçük kardeş şımarıktır. ki bu çoğu ailede doğruluğunu kanıtlamıştır da.

adler, çocuğun ileriki yıllarında kişilik sorunu yaşamasına neden olacak iki tür anne baba davranışı belirlemiştir. bunlardan birincisi çocuklarına özen gösteren ve aşırı koruma sağlayan, sonuç olarak çocukta şımarma tehlikesi yaratan anne baba davranışıdır. adler'e göre böyle bir anne baba tutumu yanlıştır. bunun yerine çocuklar hata yapsalar bile kendi sorunlarını çözmelerine ve bazı kararları kendilerinin almalarına izin vermek uzun vadede onların iyiliğine olacaktır.


-bir erkek hemcinselerine karşı kendini güçsüz hissederse, yarattığı aşağılık kompleksi onun erkeklere cinsel ilgi duymasına ve onların takdirini bu yönde kazanmaya çalışmasına sebep olur

aklıma geldıkçe edıtlerım
passive
alfred adler (7 şubat 1870 - 28 mayıs 1937) bireysel psikoloji ekolünün kurucusu, avusturyalı psikiyatristtir.

avusturya penzing’de doğdu ve viyana’da büyüdü. viyana üniversitesi tıp okulunda doktorluk eğitimi aldı ve 1895’te mezun oldu. bedensel düzensizliklerle ilişkili olarak psikoloji ile ilgilenmeye başladı. 1902’de sigmund freud ile tanıştı ve birlikte adler’in başkanlığında viyana psikanaliz topluluğu’nu kurdular.

hans vaihinger’in ruhsal inşa fikirlerinden etkilendi ve erkek egemen toplumda doğal bir sonuç olarak "erkeksi başkaldırı" ile organik aşağılık ve telafi teorisini geliştirdi (bkz. aşağılık kompleksi). adler, freud’un teorileri ile karşı görüşe geldi, fikir ayrılığı 1911’deki weimar psikanaliz kongresi’nde aleni oldu. adler, freud’un inandığı seks içgüdüsünün baskınlığı ve ego dürtüsünün libidinal(?) olup olmadığı ile çekişiyordu, freud’un bilinç altına atma üzerine fikirlerini de eleştirmişti. adler bilinç altına atma teorisinin, erkeksi başkaldırının aşırı telafisi ve aşağılık hislerinden türetilmiş sinirsel bir durum olan ego -savunma eğilimleri- konsepti ile değiştirilmesi gerektiğine inanıyordu, oedipal kompleksleri önemsizdi. adler viyana topluluğundan ayrıldı ve 1912’de bireysel psikoloji topluluğu adını alan, özgür analitik araştırmalar topluluğu’nu kurdu.

1912’de ana fikirlerini tanımladığı über den nervösen charakter kitabını yazdı. kişinin bilinçsiz öz ereğinin temel amaçlarının baskıladığı ayrı aşamaların aşağılık hislerini üstünlüğe (veya bilakis yeterliliğe) dönüştürdüğü ifade ederek insan kişiliğinin erek bilimsel açıklanabileceğini iddia etti. adler’e göre öz erek arzularına, toplumsal ve etnik gereksinimler karşı koyar, düzeltici etkenler umursanmaz ve kişi aşırı telafi ederse aşağılık kompleksi oluşabilir, kişi benmerkezci, güç düşkünü ve saldırgan veya daha kötüsü olabilirdi.

i. dünya savaşı ile çalışmaları durdu, bu sırada avusturya ordusunda doktorluk görevi yaptı. savaş sonrası 1930’lara olan etkisi adamakıllı arttı, 1921’den itibaren bir takım çocuk rehberliği klinikleri kurdu ve avrupa ve amerika birleşik devletleri’nde sık sık okutman, 1927’de kolombiya üniversitesi’nde misafir profesör oldu. tedavi edici yöntemlerinde sosyal ilgiyi cesaretlendirip ve ödüllendirip fakat şımartma ve ihmalden kaçınarak sorunları çocukta önceden tutup, yetişkin ruha yoğunlaşmaktan kaçındı. yetişkinlerde tedavi, suçlama veya üstünlük taslama tutumlarının tedavi edilen kimse tarafından dışarıda bırakılmasına dayanmaktaydı, kişisel davranışın farkına varılmasının artışı ile karşı koymanın azaldığını ve reddetmenin terse döndüğünü ifade etti. yaygın tedavi araçları mizah kullanımı, tarihi anları ve mantığa aykırı emirleri içermekteydi. adler’in popüleritesi görece optivizmi ve fikirlerinin freud ve jung’unkilerle karşılaştırıldığında anlaşılabilir olması ile ilişkiliydi. adler sıklıkla, kişinin davranış şablonu analizi, toplumla ilişkili, işi ilişkili ve cinsiyeti ile ilişkilidir, savını vurgulamıştı.

1934’te avusturya hükümeti, yahudi olduğu için adler’in kliniklerinin çoğunu kapattı. adler 1935’te long island tıp kolej’ine profesör olarak avusturya’dan ayrıldı. 1937’de aberdeen iskoçya’da öldü.



yazdimgitti
avustralyalı psikiyatr, bireysel psikoloji ekolünün kurucusu. hastayı çevresiyle ilişkileri içerisinde ele elmak gerektiğini vurguladı ve bireyle ilgili sorunlara yönelik insancıl bütünsenci ve organik bir yaklaşım geliştirdi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol