yaşar

firambogaz
hakkinda:

*5 nisan 1970’de adana’da doğdu.
*m.ü işletme fakültesi’ni bitirdikten sonra, *istanbul üniversitesi’nde finans alanında yüksek lisans yaptı.
*gitarıyla ilk flörtü 16 yaşındayken başladı.
*gitarı sayesinde çok genç kızı tavladığını itiraf ediyor.
*öğrencilik dönemini geçirdiği istanbul’da hayli zor günler geçirdi.
*öğrenci evinde kaldı. öğrenci harçlığı ile geçindi.
*bu dönemde para kazanabilmek için turist rehberliği yaptı.
*yine bu dönemde, gitarıyla yaptığı sololar ve söylediği şarkıların insanları etkilediğini fark etti. o gitarını eline alıp çalmaya başlayınca, çevresinde kitleler toplanıyordu.
*kitleler onu yüreklendirdi ve barda çalmaya cesaret etti.
*şöhretinin ilk basamağı, moda’daki han bar oldu.
*burada kendi eserleriyle bir hayli beğeni topladı. bir albüm yapma fikri de bu barda elde ettiği başarı sonucu doğdu.
ilk albümü, "divane" 1995 yılında piyasaya çıktığında, onun ismi de zirveye çıktı. albüm 500 bin üzeri satış grafiği çizdiği için "altın plak"la ödüllendirildi.
bu albüm, unutulamayan sevgiliye adanmıştı adeta. acı çeken bir kalbin ezgileri yankılanıyordu şarkılarda...
*unutulamayan kadına şöyle bir seslenişi var yaşar’ın; "... ayrılmanın vahşi tadına, ezgiler tarafından satın alınmış yüreğim, çıkan her güneş, yaktığım her mum, kaybettiğim her yaş, emeğin her türlüsü, sevdanın en acısı ve sen canım hepsinden önemlisi, alın yazımın tek okunaklı yeri, sana, sırf sana, sırf varlığınla bu zalim dünyaya kattığın güzellik için sana adanmıştır... ah ne çok sevmişim seni..."
ama sevgili belli ki yaşar’a çok çektirmişti... *o her ne kadar bir arkadaşımın hikayesinden etkilendim de yazdım dese de "o’nun vedası"nda sanki o unutulmayan kadından söz eder gibi; "çok mu kolay bu son demesi, vermiyorum ki son nefesi... voltalar atıyorlar, içimde pişmanlıklar, şimdi sen mi ben mi, kıydılar ikimize..."
*"divane", "kumralım", "bir tanem" hep bu sevgiliye ait şarkılar...
*ikinci albümü, "esirim" çıkardığında da bu sevgiliden aldığı esinlerin hala sürmekte olduğu hissediliyordu;" sensiz olmuyor yerine konmuyor, kimsenin eli senin gibi dokunmuyor, karlara inat yürürüm yollarına, adını camlara yazdım okunmuyor..."
*ona "sevgilin için ne yaptın?" diye sorduklarında onun verdiği yanıt şu oluyor; "iki tane albüm yaptım."
bu unutulmaz sevgilinin, yaşar’ın kalbinde bıraktığı izler, birçok kadının kalbinin kırılmasına da yol açtı. çünkü yaşar yaşadığı bu tutkulu aşkın ardından gerçek anlamda bir kere daha aşık olamadı.
*yaşar, yaralı bir erkeğin çok tehlikeli olabileceğinin bir kanıtı. birlikte olduğu kadınlara karşı duyarsız tavırlarıyla tanınıyor.
ama o kendisini bir "aşk adamı" olarak tanımlıyor.
ama hemen ardından ekliyor, "ilişkilerinde, başarısız bir aşk adamı."
*yaşar kadınlardan anlıyormuş ama kadın dilinden anladığını sanmıyormuş. açıkçası bunu anlayabilen bir erkeğin varlığına da inanmıyormuş.
*sanatçıyı besleyen aşk ve acıdır. bunun için yaşar’da her bahar part time aşık olmaya başladı. bu bahar özlem yıldız’a aşık olduğu söyleniyor. ama bu aşkın part time mı kalacağı yoksa tutkulu bir aşka mı dönüşeceği henüz belli değil...
*her erkek gibi o da güzel kadınları seviyor. özellikle de uzun bacaklı olurlarsa.
cüretkar ve laubali kadınlar onun hiç tipi değil.
*yaşar, şiire tutkun bir sanatçı. bu konuda da hayli bilgili. adeta yürüyen bir antoloji...
en sevdiği şair cemal süreyya...
onun en çok "karne" isimli şiirini seviyor: "kısacası o yıllarda ben... iki kişiyi birden severdim, karnemde sevinç bir aşk iki..."
yaşar, o yıllarda bu şiiri çok sevmiş, sevmesine ama ne anlam ifade ettiğini anlayabilmesi için yılların acı tecrübelerini deneyimlemesi gerekmiş.
*şarkı sözlerinde bol miktarda yer alan "kuşlar" da bu şairden etkilenimlerinin bir uzantısı.
cemal süreyya’nın "sevda sözleri" onun için bir baş ucu kitabı.
*yaşar, utangaç bir erkek olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
onun bir yanıyla maço, bir yanıyla kırılgan bir çocuk olduğu söyleniyor.
*türk pop müziğinde, tarkan’ın sesini ve karizmasını çok beğeniyor. mustafa sandal’ın tarzını taktir ediyor. nilüfer, kayahan, mfö, bülent ortaçgil, barış manço onun en hayranlık duyduğu sanatçılar.
kayahan, onun idolü.
nilüfer ise, en sevdiği, hatta taptığı kadın vokal.
*müzikte, çok bağırıp çağırmayan, şarkıları cool bir tarzda seslendiren sanatçıları seviyor. mesela brian adams onun en tuttuğu sanatçılardan biriymiş.
*eserlerini, başka sanatçılarla paylaşma konusunda biraz tutucu. bunun kendisine biraz ters geldiğini söylüyor. bir keresinde zerrin özer ondan bir eserini istemiş. "ama, ona layık bir eserimi bulamadım. bundan ötürü de çok derin bir üzüntü duydum," diyor. ancak çok sevdiği ve tarzına güvendiği sanatçılara eserlerini verebileceğini söylüyor.
*yemeye, içmeye çok düşkün... yemek konusunda bir gurme olmasa da yakın.
*o, bir koç burcu erkeği. ve bir koç erkeğinin en erojen bölgesi neresi diye, merak ediyorsanız; "beyni" olarak nitelendiriyor astroloji uzmanları.
*yaşar, bir hedonist yani keyfine oldukça düşkün bir insan. karnı toksa, elinde gitarı varsa, hele bir de bir yaz akşamı yıldızların altında, hamakta yatıyorsa... o zaman değmeyin yaşar’ın keyfine...
ama en güzel bestelerini keyfindeyken değil, azaptayken yaptığını söylüyor, mesela, "o’nun vedası" ve "günahsız" şarkıları, askerde soğuk bir kış günü gece nöbetindeyken çıkmış. "gerçi vatan borcu kutsaldır ve nöbet azap değildir ama yine de soğuk insanı fena vuruyor" diyor.
*o, her yanı kalabalık olsa da içsel yalnızlığını korumayı seven insanlardan.

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol