smyrna (izmir) antik kalıntılarını diğer üç önemli özellik bir arada değerlendirildiklerinde diğer arkeolojik sitlerden ayırmaktadır. bunlardan birincisi izmir/smyrnada (daha geniş bir ifadeyle izmir körfezi nin ucunda) kentsel yerleşimin geçmişinin uzunluğudur. gerçekten de, bayraklı höyüğü en az 5000 yıllık bir tarihe işaret etmekte, bu höyükte henüz el atılmamış daha erken katmanlar da bulunmaktadır. ikincisi bu (en az) 5000 yıllık geçmiş içinde, kentin önemi zaman zaman artmış veya azalmış olsa da, bir uygarlık ifade eder tarzda yerleşik hayatın izmir/smyrnada neredeyse kesintisiz bir tarzda baki kalmış olmasıdır. üçüncüsü, son 300 yıllık uluslararası ticaret merkezi kimlikli gelişiminin bir uzantısı olarak izmirde günümüzde de bir metropolün mevcut bulunmasıdır. başka bir deyişle, izmir/smyrna, bir yandan (yaşı itibariyle) troya nın, bir yandan (yaşı ve kesintisizliği bir arada alındığında) mezopotamya sitlerinin, bir yandan da (tarihi birikime sahip dev metropol kimliğiyle) istanbul ve roma nın (ki bunlar çok daha genç yerleşim merkezleridir) özelliklerini bir araya getirmektedir. bu özelliklere, izmir/smyrnanın tarihi boyunca pek çok siyasi güç arasında el değiştirmiş olması, ve tarihi içinde kent merkezinin belirleyici bir taşınma hadisesi yaşaması da eklenebilir (bayraklı civarından kadifekale (pagos) ve eteklerine geçiş).
izmirin metropol kimliği, son dönemlerdeki çok hızlı nüfus artışı, topraklarının yoğun yerleşime konu olması, mülkiyet meselelerinin karmaşıklığı, kentin ticarete odaklanmış ruhu, arazilerin değeri ve yerel yönetimlerin acil gündem maddelerine karşın imkanlarının kısıtlılığı smyrna antik kenti üzerinde yürütülebilecek araştırmaları da zorlaştırmaktadır. bayraklı höyüğüne, burada tekelin örnek üzüm bağlarının bulunması sayesinde ulaşılabilmiştir. günümüzde şehrin başlıca tarihi/turistik argümanını teşkil eden ve m.s. 178 depreminden sonra roma imparatoru marcus aurelius tarafından yeniden inşa ettirilmiş haliyle karşımıza çıkan smyrna agorası nın varlığı yüz yıl önce bilinmemekte, üzerinde müslüman mezarlığı bulunmaktaydı. yol yapım çalışmaları esnasında bazı mermer sütunların dikkati çekmesi üzerine ortaya çıktı ve ilk kazıları 1927de yapıldı. 1932-1941 arasında daha geniş kapsamlı kazılardan sonra, agoraya ancak 1990lı yıllarda geri dönülebildi. 1996dan bu yana izmir büyükşehir belediyesi idaresinde buradan elde edilen paha biçilmez buluntular, agora sitine ve çevresine harcanacak ilave çaba ve paranın sağlanacak getirisi ile katbekat karşılanacağını ispatlamaktadır.
üçüncü tarihi varlık olan kadifekale tahkim edilmiş yapısı ve çağlar boyunca askeri işlevlere hizmet vermesi sayesinde günümüze nispeten sağlam bir şekilde ulaşabilmiştir. ancak kadifekale eteklerinde varlığı bilinen ve üzerinde bugün izmirin en berbat gecekondu mahallesinin yer aldığı smyrna antik tiyatrosu na anılan güncel sebeplerden ötürü ulaşılamamaktadır. m.ö. 1. yüzyılda inşa edilmiş olan bu antik tiyatro hakkındaki ilk çalışma atina daki avusturya arkeoloji enstitüsü temsilciliği için bu konuda bir tez yazan otto walter ve otto berg tarafından gerçekleştirilmiş, hatta bu çalışma 1929da izmirde roma tiyatrosu adıyla türkçeye çevrilerek yayınlanmıştır. bu tez çalışmasında 1850lerde bütün osmanlı topraklarının haritalarını çizen avusturyalı haritacı baedecker kaynak olarak kullanılmıştır. baedeckerin haritalarından o dönemde antik tiyatronun bazı kısımlarının hala toprak yüzeyi üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. 1917de izmirdeki almanya konsolosu spiegelthal kazılar başlatmak için antik tiyatro alanının bir kısmını satın almış, krokiler hazırlattırmıştır. ancak i. dünya savaşı nın mağlubiyetle sonuçlanması, işgal, kurtuluş savaşı, genç türkiye cumhuriyeti nin imkansızlıkları ve gündem yoğunluğu ile proje unutulmuş, 1950lerde kadifekalede başlayan gecekondulaşma ile de arazinin üstü örtülmüştür. bugün arkeologların ve diğer uzmanların, ev ve bahçelerdeki kalıntı izlerini yakalamaya dönük küçük yüzey gözlemleri için dahi koruma altında girebildikleri bir bölgedir.
izmir antik tiyatrosu hristiyan tarihi açısından, roma imparatorluğunun paganizm döneminde aziz polikarp ın öldürüldüğü yer olması bakımından da büyük önem arzetmektedir. (aziz polikarp burada önce aslanlara atılmış, ancak aslanlar doymuş oldukları için onu yememişler, ardından bir direğe bağlanarak etrafına atılan odunlar yakılmış, ancak ateş tutmamış, son olarak bir romalı askerin mızrağıyla can vermiştir.)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?