ne mutlu türküm diyene

0 /
darklord
sabah sabah grup yorum`un

"guven parkta bir anit var,
yamru yumru kara ta$tan.
yaziyor ki o anitta,
ovun, cali$, guvenin turk!
ovunsek de, cali$sak da, guvensek de olmuyorki!
turkuz diye ovunuyoz, aclik turk`u bilmiyor ki!"

dizelerini hatirlatan ba$lik.
insomnia jim
kemalist milliyetcigini anlatan soz.burdaki ana dusunce sen turkiye’de yasayabilirsin ama butun olay senin ben turkum demenden gecmektedir.
ya basta viva zapatista
bu sözde anlaşılamayan durum sürekli bir şekilde ’’ne mutlu olana’’ değilde ’’ne mutlu diyene’’ deniyor olmasıdır.’’demeyene mutluluk da huzur da yok’’ şeklinde mi anlaşılmalıdır acaba bu söz? bu sözde anlatılmak istenen türk olmasanda türklüğü kabul et mantığından başka birşey değildir.hadi m. kemal’i şükürcü bir toplumdayken kurtuluş savaşı yıllarında bir ulus yaratma sevdasından dolayı anlayabiliriz de, bugün için bu sözü hala savunan ve kraldan çok kralcı olan anlayışa ne demeli? bu söz içine indiğimizde boş bir sözdür, incelediğimizde türk ya da başka bir etnik kimlikten olmanın neyi mutluluk vericidir, bunun neresi ile övünülebilir anlaşılmamaktadır.ama tabi ki türk kökenli insanlar bunu söyleyince mutlu olabiliyorlarsa çekinmeden desinler, tabi etnik kimliği ile övünen diğer toplumlarda;fakat bu kime ne kazandırır? insanların karnını mı doyurur? sosyal güvenliklerini mi sağlama alır? bu şekilde uzatılabilir.
kurban
lozan barış antlaşmasıyla yarı bağımlı millet durumundan kurtulup milletlerarası siyaset dünyasında bağımsız ve ileri devletler arasına geçen yeni türkiye, kurucusu atatürk’e göre, yine kendisine lâyık yeri bulmuş değildi. çünkü, büyük türk hissediyordu ki, dünya, bu siyasî zaferin bütün şerefini kendisine ayırmakta ve türk milletine halâ eski gözle bakmaya devam etmektedir. asırlık kanaatler kolay kolay yıkılır mı ? avrupa kütüphaneleri türkler hakkında çok yanlış bin bir çeşit belge ile doludur. bunlara göre türk cengaverdir, cesurdur; fakat her türlü medeniyetten mahrumdur. barışta uyuşuk, tembel; savaşta acımasız ve yıkıcıdır. orta asya’dan çıkıp avrupa’ya saldırıp yayılışı, medeniyet dünyası için bir belâ, bir âfet olmuştur. kuvvet ve fırsat bulursa yine öyle olacaktır. gerçi, bu milletin içinden zaman zaman bazı yüksek ve akıllı devlet adamları çıkmamış değildir. fakat bunların çevrelerine tesirleri yalnız yaşadıkları müddetçe devam etmiştir. ve kendileri sahneden çekilir çekilmez, türk milleti yine her zamanki uyuşukluğuna düşmüştür.hem de bakalım, bu adamlar halis türk ırkından mı idiler? ne gezer bunların kimi macar, kimi boşnak, kimi arnavut, kimi rum’dan, ermeni’den, hattâ yahudi’den dönmedir. ibnî sina bir arap alimidir, mevlânâ bir fars şairidir.
evet, tarafgir ve iftiracı avrupa yazar ve tarihçileri türk milletine, arada bir büyük bir adam yetiştirmiş olmak şerefini bile verememişlerdir. ve nihayet gün gelip, mustafa kemal’i de bizim elimizden almaya kalkmışlardır. onu ya ana, ya da baba tarafından türk’ten gayrı bir sürü ırka mal etmek istemişler veya hiç değilse bu kadar yüksek bir insan örneğinin türk dünyası gibi geri ve çorak bir çevreden çıkmış olmasına üzüntülerini belirtmişlerdir.
atatürk, bunların hepsini görüyor, okuyor ve içleniyordu. gece gündüz bütün düşüncesi, bütün hırsı bunu bir an önce değiştirebilmekti. türk milletine o kadar derin bir güveni vardı ki, bütün dünya rekorlarının yeni türk nesli içinden çıkan teknik ilim ve hüner sahipleri tarafından hemen kırılmak üzere olduğuna kaniydi. her fırsatta özellikle kendi büyüklüğünden söz eden yabancı devlet temsilcilerine tekrar et-mekten usanmadığı "bu millet benim gibi daha binlerce mustafa kemal çıkarır" sözünü atatürk’ün yalnız alçak gönüllülük için söylediğine kani değiliz.
ona ilk tarih merakını veren wells (vels)in eserinde attilâ’ya mal edilen şöyle bir söz vardır:
"- ben sizin gibi asîl bir adam değilim. fakat asîl bir millettenim. wells, türk serdarının batı roma’yı fethettiği zaman, gösterişli bir kıyafetle karşısına çıkan bir romalı yöneticiye böyle söylediğini rivayet eder. atatürk, ömrünün sonuna kadar bu fıkrayı ve bu sözü tekrar etmekten özel bir haz duyardı. sonradan yavaş yavaş bu söz onun ağzında "ne mutlu türk’üm diyene!" hitabı şeklini aldı.
fikriminincegulu
ülke soyup sogana cevrilsin, özgürlüklerimiz kisitlasin, dünya standarlarin da isteklerimiz birer insan hakkiyken bu yüzden birer vatan haini ilan edilirken, daha düsüncesini bilmeden koyun sürüsü psikolojisiyle hareket ederek toplumda linc girismleri yaptirilirken, cikarcilar tarafindan toplumsal kutuplara itilirken, girtlagimiza kadar borc batagina sürülürken, siyasi cikarlar icin ekonominin isleyisini alt üst edip krizlere sokup sokup cikartilirken, krizler yasayip ertesi sabahta kendimizi sömürücü dünya düzenin destekledigi imf’nin kucaginda bulmusken, köylü milletin efendisidir denmesine ragmen kotalar getirtilip sokaklarin karanliklarina birakilan efendi köylüler varken, düsman olarak bilinen yunanistan turkiye’nin cok gerisindeyken bize her türlü yönden cok fark atarken, halen kendi kendimizin kuyusunu kazmaya calisirken, emeklerimiz sömürülürken, vatandas degil yolunacak kaz gözüyle görülürken, temel gida yardimlarinda haberler ’’yine ayni sahneler’’ cümlesini kurarken, halen daglarda insanlar bir hic yerine ölüp analarini babalarini dünyanin en kahirli duygulari tattirilirken, kan üzerinden siyaset yapip ondan sonuna kadar faydalananlar varken, darbeler yapan ve ölüm fermanlari verirken ici titremeyen ve bir zaman sonra ressam olarak tanitilacak insanlar bunun zerre kadar hesabini vermezken, sistem olarak insan odakli gözle görülmezken... bütün bunlara ragmen bizler halen mutlulugu tadiyorsak ’’vah vahh’’ halimize demekten baska sey kalmiyor!. ne zaman mutlulugu gerceklikte ararsak o zaman mutlu oluruz!
biskuvit
ne mutlu türkiyeliyim dense daha iyi olur diye "muhteşem" fikirler ortaya atılmaktadır. belalarını atlamak istiyorum, saygılar, sevgiler.
seyhmerat
acik meali;"kendini turk hissediyorsan turk’sundur,hissetmiyorsanda turk’um deme" dir.buradaki turk turkiye’de yasayan herkestir.turkiye’ye gonulden bagli olan herkestir.bu baglilikta zorlayicilik yoktur,sevmiyorsan turk olmaktan mutlu degilsen o senin bilecegin istir diyor kisaca.ama yine de her zaman her sart altinda haykirarak soylenecek laftir:"ne mutlu turk’um diyene!"
mitili
gaz bir söz. safi gaz. başka bir numarası yok.

bir kere kendimden biliyorum en basiti. "türküm" dediğim için hiçbir zaman mutlu olduğumu hatırlamıyorum. hatta mutsuzum arkadaş. ya bu ülkede ben hakkımla, yasal yollarla neye sahip olabiliyorum ki mutlu olayım? kazığı içime içime ittiren türk’ün ta kendisi zaten. bundan bilmemkaç onyıl önce kazanılan savaşlar, yitirilen canlar için mi mutlu olayım? o savaşların nedeni neydi acaba? şimdi ne durumdayız acaba? -hakikaten soruyorum bana bunun tersini ispatlayacak biri varsa anlatsın-. nasıl mutlu olayım ben, türk’ün eli türk’ün cebindeyken?

uzak geçmişteki olaylara o kadar takılmış ki insanlar, yakın tarihte ve şimdiki zamanda yaşanan utançları görmüyorlar veya görmezden geliyorlar. madalyonun öteki tarafına bakmıyor kimse. hep en iyisi biziz zaten.
nerobianco
ne mutlu türk’üm diyene


lozan barış antlaşmasıyla yarı bağımlı millet durumundan kurtulup milletlerarası siyaset dünyasında bağımsız ve ileri devletler arasına geçen yeni türkiye, kurucusu atatürk’e göre, yine kendisine lâyık yeri bulmuş değildi. çünkü, büyük türk hissediyordu ki, dünya, bu siyasî zaferin bütün şerefini kendisine ayırmakta ve türk milletine halâ eski gözle bakmaya devam etmektedir. asırlık kanaatler kolay kolay yıkılır mı ? avrupa kütüphaneleri türkler hakkında çok yanlış bin bir çeşit belge ile doludur. bunlara göre türk cengaverdir, cesurdur; fakat her türlü medeniyetten mahrumdur. barışta uyuşuk, tembel; savaşta acımasız ve yıkıcıdır. orta asya’dan çıkıp avrupa’ya saldırıp yayılışı, medeniyet dünyası için bir belâ, bir âfet olmuştur. kuvvet ve fırsat bulursa yine öyle olacaktır. gerçi, bu milletin içinden zaman zaman bazı yüksek ve akıllı devlet adamları çıkmamış değildir. fakat bunların çevrelerine tesirleri yalnız yaşadıkları müddetçe devam etmiştir. ve kendileri sahneden çekilir çekilmez, türk milleti yine her zamanki uyuşukluğuna düşmüştür.hem de bakalım, bu adamlar halis türk ırkından mı idiler? ne gezer bunların kimi macar, kimi boşnak, kimi arnavut, kimi rum’dan, ermeni’den, hattâ yahudi’den dönmedir. ibnî sina bir arap alimidir, mevlânâ bir fars şairidir.
evet, tarafgir ve iftiracı avrupa yazar ve tarihçileri türk milletine, arada bir büyük bir adam yetiştirmiş olmak şerefini bile verememişlerdir. ve nihayet gün gelip, mustafa kemal’i de bizim elimizden almaya kalkmışlardır. onu ya ana, ya da baba tarafından türk’ten gayrı bir sürü ırka mal etmek istemişler veya hiç değilse bu kadar yüksek bir insan örneğinin türk dünyası gibi geri ve çorak bir çevreden çıkmış olmasına üzüntülerini belirtmişlerdir.
atatürk, bunların hepsini görüyor, okuyor ve içleniyordu. gece gündüz bütün düşüncesi, bütün hırsı bunu bir an önce değiştirebilmekti. türk milletine o kadar derin bir güveni vardı ki, bütün dünya rekorlarının yeni türk nesli içinden çıkan teknik ilim ve hüner sahipleri tarafından hemen kırılmak üzere olduğuna kaniydi. her fırsatta özellikle kendi büyüklüğünden söz eden yabancı devlet temsilcilerine tekrar et-mekten usanmadığı "bu millet benim gibi daha binlerce mustafa kemal çıkarır" sözünü atatürk’ün yalnız alçak gönüllülük için söylediğine kani değiliz.
ona ilk tarih merakını veren wells (vels)in eserinde attilâ’ya mal edilen şöyle bir söz vardır:
"- ben sizin gibi asîl bir adam değilim. fakat asîl bir millettenim. wells, türk serdarının batı roma’yı fethettiği zaman, gösterişli bir kıyafetle karşısına çıkan bir romalı yöneticiye böyle söylediğini rivayet eder. atatürk, ömrünün sonuna kadar bu fıkrayı ve bu sözü tekrar etmekten özel bir haz duyardı. sonradan yavaş yavaş bu söz onun ağzında "ne mutlu türk’üm diyene!" hitabı şeklini aldı.



yakup kadri karaosmanoğlu
(atatürk - kültür bakanlığı 1981’den özetlenerek)
arafatta bir cocuk
üniversitenin birinci sınıfında atatürk ilkeleri ve inkilap tarihi dersinin finalinde soru ne olursa olsun bu cümleyi yazan 100, yazmayan tüm soruları kitaptakinin aynısı gibi cevaplasa bile 80 alıyordu.
nereden mi biliyorum ben 80 almıştım ..
esrarikosikoko
yeşile çalan açık mavi renge verilen isimdir. türkiye'nin akdeniz sahillerinin renginden esinlenilerek türetilen bir kelimedir. osmanlı döneminde, iznik çinilerinin en gözde rengi konumunda olmuştur.
ya basta viva zapatista
adımın yerinde görmekten hoşlanmadığım, insanlara bu şekilde zorlama yapılarak takılmış ve 29 ekim’de nickimizin yerine geçirilmiş cümledir.insanlara bu şekilde sürprizler hazırlamak onlara sorularak olsa belki de daha elzem bir iş yapılmış olacaktı dedirten başlık aynı zamanda.

not:ben de bir türkmenim ama o ayrı bu ayrı.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol