nasrettin hoca

0 /
sanssyz kurbaga
dusunce tarihinde hak ettigi yeri alamamis, hepimizin gozunde esege ters binmis yasli amca olarak canlanan dusunce adami. hayatini mesaj vermeye adamis filozof. turbesi konya aksehirdedir.
pur3vil
birgun nasrettin hoca ramazan ayinda golun yanina gitmis elindede 1 kase yogurt varmis.elindeki yogurdu yemege baslamis,ordan gecen koylude:
-ne bicim hocasin?ramazan ayinda oruc tutmuyosun demis.
hoca:
-ya tutarsam...

arkadaslar bu fikra benim psikolojimi bozdu.durup duruken guluyorum.
sys32murats
en eski kaynaklara inilerek (pertev naili boratav) yapılan araştırmalardan ağzı bozuk, uçkuruna düşkün ancak sevilen bir halk kişisi olarak çıkan yaşlı amca... (timurun ve beyazıtın yaşıtı)
su hayat bitsede gitsek
nasreddin hoca, anadolu’da veya yakınlarında yaşayan, nükteleriyle ünlü kişidir. hayatı ve kişiliği etrafında farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. ona atfedilen fıkralara bakıldığında herkesin paylaşacağı tek ortak fikir nüktedan bir kişi olduğudur. bunun dışında onun bir halk bilgesi olduğu da söylenebilir. ancak kimi fıkralar onun veli bir şahsiyet olabileceğini düşündürürken kimi fıkralar ise menfaatine düşkün ve fırsatçı bir portre ile karşı karşıya kalındığı izlenimini vermektedir.
nasreddin hoca ile ilgili doğruluğu kesin olmamakla birlikte bazı rivayetlere göre 1208 senesinde eskişehir´in sivrihisar ilçesine bağlı hortu köyünde doğmus, 1284 yılında akşehir´de vefat etmiştir. akşehir´de ona atfedilen bir türbe vardır.

yazıya geçirilmiş ilk nasrettin hoca hikayesini sarı saltuk’un hayatını anlatan saltukname içermektedir.fatih sultan mehmet’in oğlu cem’in (sonradan cem sultan ismiyle tarihe geçecektir) şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine ebülhayr rumi tarafından saltukname yedi senelik bir çalışma sonucunda türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır.
yine bazı rivayetlere göre nasreddin hoca ilk öğrenimine doğduğu köyde imam olan babası abdullah efendi´de başlamış ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yaptı.ayrıca kadıyardımcılığı ve medrese hocalığı da yapan nasreddin hoca, muhammed hayrani´den tasavvuf ilmini tahsil etmiştir. ahmed fakih adlı bir alimden ders aldığı da rivayet edilmektedir, 1284 yılında vefat ettiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun, selçuklular devrinde yaşadığını ve timur han ile görüşmediğini dikkate almak gerekir.
nasreddin hoca, ömrünü insanlara doğru yolu göstermeye hasreden, iyilikleri bildiren, doğruya sevkeden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile, gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. latifeleri hikmet ve ibret dolu birer darb-i mesel gibidir. bu bakımdan adına uydurulan edep dışı ve nükteden uzak bir takım fıkraların onunla ilgisi yoktur. manidar latifeleri önce yakın cevresinde şifahi olarak dilden dile dolaşmış, sonraları git-gide yayılmış ve zamanla bir takım değişikliğe uğramıştır. bu sebeple onun olmayan bir takım bayağı fıkralar da ona mal edilerek anlatılmıştır. yapılan ilmi çalışmalar, onun ilim ve edeb sahibi bir veli olması, söz konusu sıradan basit fıkraları söylemediğini açıkca göstermektedir. ayrıca, nasreddin hocan´ın efsanevi bir kişi değil, on üçüncü asırda anadolu selçukluları zamanında yaşamış salih bir müslüman olduğunu ortaya çıkarmıştır. çünkü onun nükteleri, bir insanın başından geçen gülünç hadiselerin ifadesi değil, görünüşte güldürücü aslında ince hikmetleri dile getiren, düşündürücü latifelerdir. ayrıca türk milletinin zeka inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bu nüktelerin belirli vasfı; allahü tealanın emir ve yasaklarını bir latife üslubu ile bildirmesidir.
bu latifelerin toplandığı eserlerden biri, londra´da british museum´da. haza terceme-i nasreddin efendi rahme başlıklı yazma eserdir. ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı,onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. nitekim eserin sonunda bu durum:" işte nasreddin efendinin kibar-ı evliyadan (evliyanın büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. merhumun bu kıssalardan haberi var yok böyle yazmışlar. her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir fatiha bağışlarsa, hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akibetini hayr eyleye" şeklinde belirtilmiştir. ayrıca, letaif-i nasreddin hoca adlı eserde başka nüktelerine yer verilmiştir.
nasreddin hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk, ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksak yönleri düzeltmek ve nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir. sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, çeşitli yönlerini incelemk için onun latifelerinden çok istifade etmişlerdir.
nasreddin hoca fıkraları, batı dillerine de çevrilmiş ve bu dillerde hoca hakkında mühim neşriyat yapılmıştır. bunlar arasında pierre mille´in nasreddin et son epouse adlı kitabı, edmonde savussey´in la litterature populaire turque adlı eserindeki nasreddin hoca bölümü, jean paul carnier´in nasreddin hoca et ses histoires turques adlı eserleri zikretmek yerinde olur.
cocabora
bir gün komşusu nasrettin hoca’dan ödünç kazan ister.işte malum fıkra devam eder,gel zaman git zaman kazan geri gelmez.sonra komşu kapıyı çalar,elinde küçük bir kazan ve eski delik deşik hocanın kazanı:
komşu:hocam senin kazan doğurdu ya?
hoca:tabi doğurur,amına koymuşsun kazanın!
böyle bişey işte nasrettin hoca ilk okuldaki gibi değil,gerçek yüzü bu!
ustum basim dus kirigi
fıkraları itibariyle, içinde bulunduğu tasavvufi felsefeyi mizahi dille anlatmak isteyen değerli türk büyüğü ve filozofudur. meşhur "eşeğe ters binme" fıkrasında, eşeğine tersten binerek dostlarına sırtını dönmediğini dolayısıyla da allah’a sırtını dönmediğini vurgulamaya çalışır. yani nefsinin zıttı yönde hareket ederek, allah yolunda nefsini körelttiğini vurgulamak ister. ayrıca ona göre, vücut ruhun bineğidir.
janthamade
hoca oğlu ve eşşeği ile birlikte kasabaya doğru gidiyormuş oğlunu eşşeğe bindirmiş kendide yaya gidiyorlar yoldan geçen iki köylü "cık cık cık koskaca adam yürüyor el kadar çocuk eşşeğe binmiş" diyrekten geçmişler nasrettin hoca hemen oğlunu indirip kendi binmiş bir müddet gittikten sonra yine "cık cık cık adama bak el kadar çocuk yürüsün koskoca adam eşşee binmiş" nasrettin hoca bu sefer oğlunuda eşeğe bindirmiş ikisi birlikte eşşeğe binmiş gidiyorlar yine "cık cık cık sizde hiç insan yok mu zavallı eşşeğe iki kişi biniyosunuz" hocada hem oğlunu indirmiş hem kendi inmiş eşşek boş önde bunlar arkada gidiyor "ha haha ha aptallara bak eşşek boş gidiyor bunlar yürüyor" nasrettin hoca oğluna dönmü$ "elin ağzı torba değil ki büzesin oğlum biz yine kendi bildiğimizi yapalım" demiş.


gibi sosyal mesaj icerikli fikralarin bas rol oyuncusu.
imphotep
"aman hocam napıyon..! kestiğin dalı yakıyon.."
diyen komşusuna gereken cevabı veren insandır..
şöyle ki;
http://tinyurl.com/39x8x7
discordia
zavallı komşusunun tüm laflarını ağzına tıkmış,her söze kapak olsun dercesine cevap vermiş,ömrü boyunca etrafına ayar vermeye çaba göstermiş,karısına bana gözükme diyecek kadar açık sözlü,insan ilişkilerini tahmin bile edemediğim bir ihtiyar lakin ünlü bir düşünürdür.
alorarola
bir adam hoca’nın evine gelir sorar:
-çamaşır ipini alabilir miyim?
-hayır alamazsın.
-niçin
-şu anda, ipin üzerinde un kurutuyorum.
-nasıl olur.
-ödünç vermek istemezsen, bu kadar zor iş değil.

atacamadesert
günlerden bir gün bir nasrettin hoca tenha bi köşede eşeğini zikiyormuş. timurlenk tebdili kıyafet etmiş, tesadüf bu ya ordan geçiyormuş. hoca pejmurde kılıklı yabancıyı görünce eşeği bırakmış. ama nafile. adam görmüş:
-yaşına başına bak utanmıyor musun? demiş.
hoca, "libido yaşta değil baştadır oğul. her gün ben istirem haftada bir benim karı veriye. kalan günlerde istersen sen otur da bu başa, şu eşekcik de azıcık rahat etsin!" demiş.
timurlenk, "bre kafir nasıl konuşuyorsun öyle sen!" deyince,
hoca; "oku yaz da adam ol, para kazan zengin ol, güzel karı zik benim gibi eşek zikme" demiş.
timur, "o nasıl söz hoca! ben zaten koskoca padişahım! timurlenk’im", diye kimliğini açık etmiş.
hoca, "ben sana padişah olamazsın demedim ki. bu muşmula suratla eşek yerine karı zikmen için zengin olman lazım dedim".
timur, "yahu nasıl konuşursun sen hoca! timur’um ben timur. koskoca bir memleketin padişahı! bir işaretimle yedi düvel diz çöker önümde değil ki bir karı!"
hoca dayanamamış:
-"sende olduktan sonra bu padi-eşeklik, bende de sabah akşam diz çökmez bu zik; biz daha tenhalarda çok eşek amı zikerik"
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol