nutuktan...
saygıdeğer efendiler, rauf bey, 19 şubat 1920 tarihli bir şifre ile, hükûmet ve meclis hakkında üzerinde durup düşünülmeye değer bilgiler veriyordu. bu bilgileri özetleyeyim :
«şubatın on dokuzuncu günü, sadrazam, dahiliye nâzırı, bahriye nâzırı felâh-ı vatan grubunun toplantısına gitmişler. sadrazam, kuva-yı milliyenin ikinci bir hükûmet şeklinde görünmemesi, hükûmet işlerine karışmaması ve maraş taraflarındaki çatışmaların daha ilerilere götürülmeyerek durdurulmasını, düzen ve güvenliğin sağlanması gereğini siyasî bakımdan yararlı gördüğünü söylemiş, ziya paşanın vali ve ahmet fevzi paşanın da kolordu komutanı olarak ankaraya gönderileceğini bildirmiş. dahiliye nâzırı da serbestçe iş görmesine karışılmamasını istemiş. polis müdürü ile jandarma komutanının değiştirilmesine güçlerinin yetmediğini anlatmış.
eskiden beri dostu olan keşfi beyin dürüstlüğünden ve onu bursaya vali, faik ali beyi de müsteşar yaptığından bahsetmiş. salih paşa da, maraş ve dolaylarında boşaltılan yerlere, hükûmetçe el koymayı siyasî bakımdan mümkün görmemiş, fransız basınını aleyhimize çevirir, demiş. padişah, hükûmete, meclisten çok hâkim imiş. meclisin ruh haline göre, bu hükûmeti düşürmek ve yerine gerekli şartları taşıyan millî bir kabineyi getirmek mümkün değilmiş» (belge: 236)
bu bilgileri, anadolu ve rumelide bulunan tekmil komutanlara bildirirken, şunu da ekledik:
heyet-i temsiliye, işgal ve çeşitli yabancı etkilerin baskısı altında bulunan istanbulda, daha millî ve fedakâr bir hükûmetin işbaşına getirilmesindeki güçlükleri takdir ettiğinden, sadrazam paşanın bilinen bildirisine karşılık, 17 şubat 1920 tarihindeki genelgeyle görüşünü bütün teşkilâtına duyurmuştu.
millî birliği bozma düşüncesi ile yapılacak her teşebbüs ve saldırıyı, akıllıca davranışlarla başarısızlığa uğratmak şarttır. millî dâvaya uygun bir barış yapılmadıkça, kuva-yı milliyenin faaliyetine son vermesinin mümkün olamayacağı hususunda ilgililerin yeniden dikkati çekilmekle birlikte, millî birlik ve dayanışmayı güçlendirme ve devam ettirme konusunda, her zamankinden daha ileri görüşlü ve uyanık bulunulmasını özellikle rica eder ve bekleriz (belge: 287).
rauf beye de cevap olarak şunu yazdım:
21.2.1920
harbiye nezareti başyaveri salih beye
rauf beye
ilgi: 19.2.1920 tarihli şifre:
felâh-ı vatan grubunun sadrazam paşa ve arkadaşlarıyla yaptığı tartışmalardan genellikle anlaşıldığına göre, bugünkü hükûmetin millî meclisten aldığı güven oyuna dayanarak, kuva-yı milliyenin memleketteki nüfuz ve etkisini yok etmeye çalıştığı açıkça görülüyor. millî mücadeleye karşı tutumundan dolayı azledilen faik ali beyi müsteşarlığa, ferit paşa ve
ali kemal ile birlikte çalışan müsteşar keşfi beyi, bursa valiliğine ataması ve daha önce memuriyetleri milletçe kabul edilmeyen ahmet fevzi paşa ile ziya paşayı da ankaraya göndermek hususunda ısrar etmesi, açıktan açığa kuva-yı milliye aleyhine hareket edildiğinin kesin bir belirtisidir.
hükûmetle milletin tam bir birlik içinde çalışarak tespit edilen ilkeler çerçevesinde millî dâvâya uygun bir barış yapılması gereğini her zamandan daha çok takdir etmekte olduğundan, hükûmet işlerine karşı her türlü muhalefetten ve güçlük çıkarmaktan kaçınmayı bir vatan görevi sayıyoruz. her şey bitmiş, millî gayeye ulaşılmış değildir.
arada pek korkunç ihtimaller vardır. geleceğin sonsuz bilinmezlikleri içinde, kuva-yı milliyenin kurtarıcı çalışmalarına değer verip vermediğinin hükûmetten sorulması gerekir. bize gelince: tarihin bu memlekette şimdiye kadar yaratmadığı bu millî birlik ve dayanışmayı bozmaya yeltenen her hareketi bir vatan hainliği sayarak ona göre gerekli tedbirleri almaktan çekinmeyeceğiz.
bu mecburiyet ve zaruretlerin hükûmet üyelerince bilinmesi pek yararlı olacaktır. hükûmet ile aramızdaki uyum ve birliğin korunması, ancak bugünkü durumun devam ettirilmesiyle mümkün olabilir.
gereksiz atama ve görevden almaların yapılması ve özellikle millî mücadeleye karşı geldikleri için görevden alınmış olan memurlar üzerinde ısrar edilmesi, kuva-yı milliye aleyhinde bir düşmanlık sayılacağından, bu gibilerin memuriyetlerine göz yumulmayacaktır. hele ahmet fevzi paşa ile ziya paşanın, gönderildikleri takdirde hemen geri çevrilmelerinin bir oldubitti sayılması gerekir.
bugünkü durumun ağırlığını kavramış olan millî meclisteki arkadaşların bile, böyle anormal olaylar karşısında susmayı tercih etmesi, her taraftan kışkırtılan ve teşvik gören hükûmeti cesaretlendireceğinden, gayeye bağlı arkadaşların bu konuda da kesin ve açık bir tavır takınmaları gerekmektedir.
hükûmetin meclise hâkim olması, denetleme görevini güçleştireceğinden, böyle bir durum ortaya çıktığı takdirde, vatanın kurtuluşu için yerinde kararların alınamayacağı ve sonunda millî gayenin gerçekleşemeyeceği şüphesizdir.
bütün milletçe benimsenen ve kutsal sayılan kuva-yı milliye gayelerinin, meclisçe de benimsenip gerçekleştirilmesinin sağlanması ve hükûmet işlerinin bu gayeler açısından denetlenmesi konusunda, vatanseverlik görevinin sonuna kadar esirgemeden yerine getirilmesini önemle rica ederiz.
heyet-î temsiliye adına
mustafa kemal
rauf beyin bir başka yazısına verdiğimiz karşılığı da arz edeyim:
şifre 21.2.1920
harbîye nezareti başyaveri salih beye
rauf beye:
ilgi: 20.2.1920 tarihli şifre:
hükûmetin millî meclisteki gruba karşı gözdağı verici bir tavır takınmasının, grubun, dayanışma halinde bir siyasî güç olarak gelişip varlığını gösterememesinden ileri geldiği açıkça anlaşılmaktadır.
her şeyden önce, grubun bu bakımdan bilinçli bir denetim gücü haline getirilmesi gerektiği belli oluyor. hükûmetin sonradan gönül almak maksadıyla sizleri davet etmesi, bugünkü güçsüzlüğünü anlamasından ve güç kazanıncaya kadar oyalayıp vakit kazanmak düşüncesinden kaynaklanmaktadır. hükûmete karşı kesin bir durum alma zamanı gelmiştir. sadrazama ve dahiliye nâzırına açıkça söylemek gerekir ki, kuva-yı milliye, sonuç alınıncaya kadar çalışmalarını sürdürecektir.
memleketi işgal eden ve milletimizi tam bir kölelik derecesine düşürmek isteyen düşmanlarımız, kuva-yı milliyenin faaliyetini istememekte kendilerini haklı bulabilirler. fakat, devlet ve milletin kurtarılmasına çalışan bir millî kuvvete, kendi hükûmetimiz tarafından hücum ve saldırıya geçilmesi görülmemiş bir şeydir.
itilâf devletlerinin, istanbulun osmanlı hâkimiyetinde bırakılması ile ilgili görüşü ne kadar sevinçle karşılanmış ise, izmir ve adana cephelerinde savaştan vazgeçilmesi konusundaki istekleri de o kadar hayretle karşılanmıştır.
harbiye nâzırına, izmir ve adananın da osmanlıların elinde kalması sağlanıncaya kadar silâhların bırakılamayacağı, ermenilere karşı bizim tarafımızdan bir saldırının yapılmadığı, fransızlar tarafından silâhlandırılan ve kışkırtılan ermenilerle aramızda bazı olaylar çıkmışsa, bunun sorumluluğunun ermeni milliyetçilerine ve onları kışkırtanlara ait olacağı bildirilmiştir.
hükûmetin, maraş ve urfadan ileriye geçilmemesi yolundaki teklifine karşı, millete güven vermek ve kuva-yı milliyeyi durdurabilmek için, fransızların adanayı derhal boşaltmaya başlamaları istenmelidir.
aksi takdirde, kuva-yı milliyeyi, memleketi kurtarma mücadelesinden alıkoymanın mümkün olamayacağını, bu ateşin halep ve suriyeye sıçramak üzere bulunduğunu; fransızların, adana ve dolaylarının boşaltılmasında ne kadar çabuk davranırlarsa, o kadar kârlı çıkacaklarını kendilerine açıkça anlatmalıdır. anadolu basınının kullandığı sert dilin hafifletilmesi, itilâf devletlerinin zulüm ve saldırılarına son vermeleriyle mümkündür. bunca haksızlıklara, zulümlere, hattâ katliamlara karşı feryat eden suçsuz bir milleti susturmak zulmünü bizden istememelidir. aslında, dünyanın her yerinde basın, bu türlü sıkı kayıtlardan kurtulmuş olup hür ve serbesttir. akbaş cephesinden bir kısmının ingilizlere geri verilmesi için hiçbir yardımda bulunmamanızı isterdik. boş bir fişek kovanının bile ingilizlere geri verilmemesi daha yerinde olur, düşüncesindeyiz.
hükûmet, itilâf devletlerine karşı böyle sahte yaranma hareketlerinde bulunarak merhamet uyandırmayı başarabileceği ve iki yüzlü davranışların, barış şartlarının değişmesini etkileyeceği zannını besliyorsa, kendilerinin gafletine acırız.
kısacası, barışımızın söz konusu olduğu şu çetin günlerde, kuva-yı milliyeyi zayıf gösterecek her hareketin, milletimizin kaderi üzerinde uğursuz bir etki yapacağı şüphesiz olduğundan, meclisteki arkadaşlara düşen denetleme görevinin her türlü fedakârlığa katlanarak yerine getirilmesini özellikle rica ederiz.
heyet-i temsiliye adına
mustafa kemal
devamı için:
(bkz: kuva yı milliye nin mücadeleye devamı)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?