merve kavakçı

anti sol
10.11.2006, vakit gazetesi’inde yazdıkları;
bu hafta içinde gelişen hadiselerin basına yansımalarına bakıyorum da; “iyi ki vakit var!”

diyorum. o, doğruluk endeksli değil sadece, aynı zamanda da doğruluk endeksi. iyi ki vakit var! bu neden önemli? çünkü ondan başka bu işi yapan kalmamış. kıyısından köşesinden yapmakla yetinenlere, zaman zaman “bir parça” eğilip bükülmeyi mübah sayanlara gelince, bu, prensip sahibi olmakla bir değildir elbette. ilkelerin bir oy, bir şov, bir ekran gözükümü, bir mikrofon uzatımı için hiçe sayıldığı bugünde iyi ki vakit var, bu sapmalara dikkat çekecek! halkın sesi, hakkın sesi olarak vakit var! vakit ailesine mensup olmaktan gurur duyuyor, bir okur olarak teşekkür ediyorum.
hafta boyu ısrarla düşüncemi öğrenmek isteyen basın mensuplarına gelince, bizim açımızdan dava en yüce mahkemeye intikal etmiştir, bu aşamada konuşmamız uygun değildir demekle yetiniyorum.
abd seçimleri
salı günü yapılan abd ara seçimlerinde tarih yazıldı. sonuç herkese sürpriz oldu, demek yanlış olmaz. demokratlar hem senato’yu hem de temsilciler meclisi’ni aldılar. yani ikisinde de çoğunluğu ele geçirdiler. bu, amerikan siyasetinin pek alışık olmadığı bir şeydir. abd tarihi genelde tutucu, elitist cumhuriyetçiler tarafından yönetilen kongrelere ve onlar tarafından oluşturulan hükümetlere alışkın. arada bir kennedy gibi, carter ve clinton gibi demokratlar, tepki oylarıyla başkan seçilirler mesela. ama kongre’nin iki kanadında stabil bir cumhuriyetçi hâkimiyeti gözlenir genelde. bu sefer tam bir patlama gerçekleşti. tepki patlaması da diyebilirsiniz buna... irak tepkisi! bush için utanç verici bir durum. herhalde çarşamba sabahı bush olarak uyanmak dünyanın en kötü şeyi olmuştur. yeryüzünde kimse onun yerinde olmak istememiştir. bir gece önce sandıkların açılmaya başladığı saatlerde erkenden istirahata çekilmiş sayın bush. sonra gece on bir civarında sağ kolu karl rove, kara haberi uyandırarak vermiş: “temsilciler meclisi’ni kaybettik!” demokratlar, tahminlerin ötesinde ve almaları gerekenin üç katı sayıda koltuğu hem de çoğu yerde açık farkla aldılar. gecenin ilerleyen saatlerinde senato aritmetiğinde de cumhuriyetçileri yakalayan demokratlar, montana ve virginia gibi katı cumhuriyetçi olan eyaletlerin de demokrat listesine katılmasıyla ikinci zaferlerini ilan ettiler.
bu seçim -teşbihte hata olmaz- bush, cheney ve rumsfeld üçlüsünün yüzüne inen acı bir tokat oldu. kibir kadar kötü bir şey var mıdır? kendini hiç ölmeyecek, hiç düşmeyecek zannetmek kadar kötü, bir o kadar da zavallı bir şey var mıdır? üçü de öyle zannetti. biz ne yaparsak yapalım, hesaba tutulmayacağız sandılar... yanıldılar. çarşamba öğlen saatlerinde bush, halkın karşısında kameralara seslendi: “sorumluluk benimdir, hayal kırıklığına uğradım.” bush’u beyaz saray’ın arkasında her zaman basın toplantılarını yaptığı gül bahçesi’ne çıkarken seyrettim. o her zamanki gibi gerilmiş, külhanbeyi tavırlı kolları vücuduna bitişmişti. eskisi gibi –mecazi manada değil, gerçek anlamda- burnu havada da yürümüyordu. merkepten düşmüş karpuz gibiydi. darmadağın. benzer bir manzara sadece iki saat sonra washington’a düşen ikinci bomba haberle gözlendi. rumsfeld görevinden alınmıştı. (günümüz daha da iyi olabilir miydi?..) vaziyeti kurtarmak babında birinin “gitmesi” lazımdı. bu yüz kızartıcı tablo belki o zaman biraz hafifletilebilirdi. ama cheney gidecek değildi ya!.. cheney’siz bir bush, beyinsiz bir kuştan farksız olurdu, onun için bu çözüm değildi. gözler rumsfeld’e çevrildi, günah keçisi ilan edildi! bush ve hemen arkasında onu takip eden rumsfeld ekran karşısına çıktıklarında, rumsfeld ağlamamak için kendini zor tuttu, irak’ta görev yapan askerleri çok özleyeceğini söylediğinde sesi titriyordu, ebu gureyb de onu unutmayacaktı. kendini harcanmış hissediyor olması muhtemeldi...
atalarımız ne güzel söylemişler: “bir varmış, bir yokmuş.” bunu anlamak için evvel zaman içine gitmeye gerek yoktu. yakın tarihimiz, orada veya burada, abd’de veya türkiye’de buna delildi. insan faniydi... işinde de fani, gücünde de...

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol