türkçe adı: "8. gün"
orijinal adı: "le huitième jour"
yapım yılı: 1996
ülke: fransa, belçika, ingiltere ortak yapımı
süre: 118 dakika
yönetmen: jaco van dormael
senaryo: jaco van dormael
müzik: pierre van dormael
görüntü yönetimi: walther van den ende
kurgu: susana rossberg
oyuncular: daniel auteuil, pascal duquenne, miou-miou, henri garcin, isabelle sadoyan, michele maes, fabienne loriaux, hélène roussel, alice van dormael, juliette van dormael, didier de neck
başrollerini, avrupa sinemasının önde gelen erkek yıldızlarından biriyle -daniel auteuil- down sendromu hastası bir genç adamın -pascal duquenne- paylaştığı, konusuyla olduğu kadar bu cesur oyuncu tercihiyle de sinema tarihinin en sıradışı filmleri arasına girmiş yakın tarihli bir başyapıtı anacağız bu hafta...
son derece başarılı bir satış gurusu olan harry (auteuil), çağdaş pazarlamacılık teknikleri üzerine verdiği derslerde deneyimlerini genç satıcılara da aktarmaktadır. ancak bu hırslı adam aynı başarıyı özel hayatında bir türlü yakalayamaz. karısı onun anlayışsızlıklarından bıkarak, iki çocuğunu da yanına alıp kendisini terketmiştir.
harry, onu görmek üzere uzak bir kentten trenle gelen çocuklarını istasyondan almayı unutacak kadar yoğun olduğu için, zaten tükenmiş olan ailevî bağları bu tatsız olayla birlikte tamamen ortadan kalkar. karısının çocukları istasyondan alıp bir daha dönmemek üzere çekip gitmesiyle çılgına dönen kahramanımız, otomobilini öfkeden çıldırmış bir durumda kentin dışındaki kırlık bölgelere doğru sürer. bu sırada, köy yollarında elinde bir valizle yalnız başına yürürken aracın altında kalmaktan kılpayı kurtulan georges (duquenne) ile hiç istemeden de olsa tanışacak ve hayatının bütün seyri değişecektir.
çok para kazanmayı dünyadaki en önemli iş ve tek amaç olarak gören kalas gibi bir adamın zihinsel engelli bir gençle rastlantı eseri başlayan dostluğu sayesinde burnunun sürtülmesini ve adım adım "adam olmasını" anlatan "8. gün", köşemizin duygusal konsepti içinde adının anılmasına belki de en fazla hakkı bulunan filmlerden biri. anlatımıyla ve izleyiciye verdiği mesajlarla, içinde "ezan sesi" olmasa da düpedüz müslümanca bir "beyaz sinema" örneği...
çağdaş fransız sinemasının en iyi aktörleri arasında yer alan daniel auteuilün oyunculuğu için zaten söylenebilecek pek fazla bir şey yok; ama amatör bir tiyatro topluluğunda kendi çapında denemeler yaparken belçikalı yönetmen jaco van dormael tarafından keşfedilen ve bu filmde başrolde oynatılan pascal duquennenin olayı kavrayışı ve ortaya koyduğu oyunculuk karşısında hayrete düşmemek imkânsız... her ikisi de kaderlerinin o köy yolunda buluştuğu andan trajik final sekansına dek sinemanın gelmiş geçmiş en güzel ikililerinden biri olarak öyküyü müthiş bir başarıyla sürüklüyorlar.
âdeta nakış işlenmişçesine özenli bir senaryo ve sinematografiyle bezeli olan bu filmdeki sayısız hoş anlardan biri de down sendromlu kahramanımızın televizyonda "moğollar" hakkındaki bir belgeseli gözünü bile kırpmadan izlediği sahneler... çevresindeki herkesin ona hastalığından dolayı "mongol" demesinden dolayı ("mongol", moğol kelimesinin batı dillerindeki karşılığı, yüzünde ve başında doğum anomalisi bulunan kişilere moğol ırkına benzedikleri gerekçesiyle tıpta bu ad verilir) televizyonda gördüğü moğolistan görüntüleri eşliğinde bizlere hikâyesini anlatmaya başlıyor: "ben galiba bu ülkede doğmuşum. yani bir moğolum."
"8. gün", rekabetin alabildiğine kutsandığı ve zayıfların ezilmesinin olağan karşılandığı kapitalist düzende insanın fıtratından adım adım uzaklaşıp yaradılış amaçlarını yitirmesinin acı sonuçlarını yüreklerde her karesiyle hissettiren çok değerli bir film...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?