insan buraya ayak bastığında ilk cümlesi şu oluyor:
"biz türkiye’de hayvan gibi yaşıyormuşuz..."
çünkü bu devletin insanlarına güveni ve inancı tam. yolların kenarlarında süt mandıraları çiçek bahçeleri meyve bahçeleri var. vatandaş gidiyor sütünü kendi elleriyle sağıyor; kapının çıkışında sütünü tartıp kilosu kadar parayı para kutusuna atıyor. kutunun başında kimse yok; vatandaş parasını ödemediği hiç bir şeyi almıyor. düşünsenize bu uygulama burada yapılsa çok sayın türkler kutuyla birlikte tüm tarla bahçe inek demeden alır götürürdü; yetmedi yeri haraca bağlardı.
her çocuk devlet okuluna gidiyor; özel okul diye bir kavram yok; çünkü her çocuk özel okul kalitesinde eğitim alıyor. keza aynı durum hastaneler için de geçerli.
her insan bir diğerine merhaba diyor; yolda insanlar birbirleriyle tanıdık tanımadık selamlaşırken siz kahroluyorsunuz; biliyorsunuz ki türkiye’de karşınızdaki dingil herif bir şey söyleyecekse bu "naber anam?"dan ibaret.
engelli bir çocuğunuz varsa eğer bakım parası muazzam miktarda oluyor. maaşlı bir insan gibi para alabiliyorsunuz devletten.
trafikte yayaya sonsuz bir saygı var; yaya şeridine ayağınız değse sürücü durup yol veriyor. kendinizi değerli hissediyorsunuz evet.
bankada paranızın üstünü unuttuğunuzda gişe memuru ardınızdan koşturarak paranızı size iade edince dumur oluyorsunuz.
yurtdışında deprem ya da sel felaketi olduğunda isviçre’nin kendi vatandaşlarını swiss hotel’e çağırıp konaklattığını öğrenince oha çekiyorsunuz. hele kişi başı asgari maaşın 5000 isviçre frangı olduğu söylenince "tüh allah belamızı versin!" moduna girip bir bardak soğuk su içiyorsunuz.
isviçre böyle bir yer işte, kişinin kendisini hayvanca yaşadığına inandırıyor...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?