serbest piyasa faşizmi

ya basta viva zapatista
ahmet çakmak’ın 13.12.2006 günkü birgün gazetesinde yazmış olduğu yazının başlığıdır.yazının tamamı aşağıya aktarılmıştır.

pinochet yönetimi şili’de neoliberal reformları gerçekleştirdi. özelliği bunu ilk yapan gelişmekte olan ülke oluşu ve çok sert uygulamasaydı. öyle ki şili rejimine ’serbest piyasa faşizmi’ diyenler oldu. şili rejimi solculara ve kendisine direnenlere karşı sert oldu, ama halkına karşı serbest piyasa uygulamasında belki de daha sert oldu. geçenlerde ölen amerikalı iktisatçı friedman ne dediyse pinochet onu uyguladı. 90’lı yaşlarında arka arkaya ölen bu iki adam görünürde şili’nin kaderini çizdiler.

şili cuntası basit bir sosyal güvenlik sistemi kurdu. çalışanların maaşlarından yüzde 10 kesinti yapıldı ve bu paralar özel bir fonda toplandı. özelleştirmeler hızlı yapıldı. türkiye 1980’lerde serbest piyasa uygulamalarına geçmeye başladı ve hâlâ tamamlayamadı. oysa şili bunları 1972 darbesinin ardından süratle tamamladı.

peki bunun ekonomik sonucu ne oldu? şu anda latin amerika’da kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülke meksika. ikinci ise şili (7 bin 124 dolar) ve bu yıl meksika’yı geçerek birinci sıraya oturacağı söyleniyor. 1987’de yoksulluk sınırının altındakilerin oranı yüzde 46 iken 2003’de yüzde 19 olmuş. bu performans büyük ölçüde 1990’lı yıllardaki büyüme performansının sonucu ve 1990’dan itibaren ülkeyi serbest seçimle işbaşına gelen başkanlar yönetmiş.

bunu, ’demek ki 1990 yılına kadar pinochet yönetiminde ekonomi kötüymüş, 1990’dan sonra seçimle gelen başkanlar ekonomide başarı sağlamış’ diye yorumlamak işimize gelir belki ama kazın ayağı öyle değil. pinochet’den itibaren tüm yönetimler temelde aynı politikaları uyguladılar: serbest piyasa ekonomisi yoluyla neoliberal küreselleşme ile bütünleşme. o nedenle siz "ekonomi 1990’dan yani pinochet’den sonra düzeldi" derseniz pinochet yanlıları da "hayır, 1990’larda olanlar pinochet’in 1970’lerden itibaren uyguladıklarının sonucudur" derler. kimse de birbirini ikna edemez. dahası, ben ikinciler gibi düşünmeye daha yatkınım.

çünkü , altı çizilmesi gereken husus temelde hepsinin aynı politikaları uygulamış olmasıdır.

bu noktada 1990 sonrasında "başarılı" gözüken ekonomik performansa biraz daha yakından bakmakta yarar var. şili’de işsizlik oranı yüzde 8.1. bu oldukça kötü bir rakam. "yine de türkiye’den iyidir" demek yanlış olur, çünkü neoliberal küreselleşme döneminde bir ülkenin nüfusu özel bir önem kazandı. bunun nedeni iç piyasanın öneminin azalmış olması.

diyelim ki iki büyük yabancı firma dünya piyasalarına yönelik üretim üssü olarak sizin ülkenizi seçti ve bunun zincirleme etkileri dahil toplam olarak yarattığı istihdam 10 bin kişi oldu. küçük nüfuslu bir ülkede bunun işsizliği azaltıcı etkisi ile büyük nüfuslu bir ülkedeki etkisi oransal olarak farklıdır. o nedenle 35 yıldır piyasa ekonomisi uygulayan 16 milyon nüfuslu şili’de yüzde 8 işsizlik bayağı kötü performanstır.

şili’de gelir dağılımı da çok bozuk. nüfusun en düşük gelirli yüzde ıo’u gelirin yüzde 1.2’sini alırken en yüksek gelirli yüzde ıo’u yüzde 47’sini alıyor. bu çok adaletsiz bir dağılım.

şimdi şili’nin üretimine bakalım. bakır, diğer madenler, gıda maddeleri, balık işleme, demir ve çelik, ağaç ürünleri, ulaşım donanımı, çimento ve tekstil üretiyor. bu kadar berbat bir performans olamaz. teknolojik bakımdan geri türkiye bile, daha çeşitlenmiş ve rafine üretim yapıyor. nitekim şili’nin başlıca ihracat ürünleri bakır, meyve, balık, kağıt, kimyasallar ve şarap. elle tutulur bir tek kimyasallar var.

böylece takke düşüp kel görünmüş oluyor. şili’nin 35 yıllık serbest piyasa ekonomisi uygulamasının sonucunda teknolojik gelişme namına bir şey yoktur. ülke kazancını dünyanın en zengin bakır madenlerine sahip olması sayesinde elde ediyor. eskiden de böyleydi, şimdi de böyle.

sol açısından önemli olan bunun pinochet’in eseri olmadığının görülmesi. neoliberal küreselleşme altında kim gelirse temelde aynı politikayı uyguluyor. şili’nin 1990’larda hızlı büyümesi biraz bunu en erken uygulamaya sokan ülke olması. sözgelimi eğer anap, politikalarını istediği hızla yürürlüğe sokabilseydi türkiye’nin büyüme hızı da daha fazla olacaktı. bunu beğenmeyebilirsiniz ama gerçek budur ve bununla yüzleşmeden alternatif sol programlar yaratılamaz.

yanlışlığa meydan vermemek için:

’serbest piyasa ile kalkınma oluyor’ filan demiyorum, olmadığı görülüyor. demek istediğim, neoliberal küreselleşme altında kim serbest piyasa uygulamasına daha erken geçerse yararlanabileceği avantajlar o ölçüde fazla oluyor. şili bu ülkelerden biri.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol