önce filmin konusunu (tv8’in sitesinden) nakledeyim:
: yıl 1849’dur. kanada’nın newfoundland eyaletinin açıklarındaki küçük balıkçı adası saint pierre’de anlamsız bir cinayet işlenir. olay sırasında çok sarhoş olan katillerden biri de ölür, diğeri yakalanarak yargılanır. işlediği cinayeti bile hatırlamayan neel auguste (emir kusturica), giyotinle idam edilerek ölüme mahkum edilir. ancak adada, ne giyotin ne de cellat vardır. martinik’den st.pierre’e bir giyotin gönderilmesi beklenirken, neel, adanın asayişinden sorumlu küçük askeri birliğin yüzbaşısının gözetimine bırakılır.
oldukça uzun süren bu bekleyiş sırasında beklenmedik ve dokunaklı gelişmeler yaşanır. yaptığından çok pişman olduğu belli olan katil, yüzbaşının karısının başlattığı bir bahçeyi adam eder, bir kadının hayatını kurtarır ve ada halkının yararlı bir üyesi haline gelir. bu durum onu ölüme mahkum eden yargıcı ve ada halkını rahatsız etmeye başlar. ‘’bir katili mahkum ettik, bir iyilikseveri idam edeceğiz...’’ konuşmaları alıp başını gider.
st. pierre dulu, bu öyküyü temel alan fakat bir alt öykü olarak da bir evliliğin içinde yaşanan farklı mevsimleri anlatan güzel ve etkileyici bir film. yüzbaşı (daniel auteuil) ve herkesin madam la diye hitap ettiği güzel karısı, sadece birbirlerine çok aşık bir çift olmakla kalmayan fakat birbirlerini derinden tanıyıp, kabul edebilen bir çift. yüzbaşı, karısının, mahkumla ilgilenmesinin ardında, hafif duygulanmalar olduğunun farkında fakat karısını o kadar seviyor ki, bu durumu anlayışla karşılıyor. film, sadece idam cezasını tartışmaya açmakla kalmıyor, insan psikolojisini de mercek altına alıyor. pek çok hassas izleyicinin farkedeceği gibi, film, senaryonun izin verdiğinin ötesinde bir derinliğe ulaşıyor ve acı verici hislenmeler yaşatıyor.
filmin adı da çok anlamlı. fransızlar, giyotine ‘dul’ diyorlar ve filmin sonunda giyotin bir değil iki dul yaratıyor. katil de, bildiğimiz katillerden farklı. zaten biz de, filmin sonlarına doğru, aynen adalılar gibi, iyi bir adam olarak idam edilecek olan neel’i sevmeye, anlamaya başlıyoruz ve onun için üzülüyoruz.”
bu filmi ilk defa geçen yıl trt2’de izlemiş ve çok beğenmiştim. dün, tv8’de reklamını görünce hemen not aldım ve bu akşam yayın saatinde ekran karşısına geçtim.
ilk izleyişimde, yüzbaşının karısının mahkuma yardım edişinin altında sadece “idealist düşünceler” yattığını düşünmüştüm. madam la, idam cezasına karşı olduğu için mahkuma yardım ediyordu. o’na göre, suç işleyen kişi ile cezaya çarptırılan kişi ayni kişi değildi. ki, filmde de mahkum neel, tutukluluk süresinde epey değişmiş, topluma yararlı bir kişi haline gelmişti.
bu ikinci izleyişimde açıkça anladım ki, madam la’nın mahkuma yardım edişinin altında yatan sebep sadece idam cezasına karşı olması değilmiş. bununla birlikte, madam la, mahkuma “ilgi” duyduğu için yardım etmiş ve idamını engellemeye çalışmış. ilk izleyişimde de bu ihtimal aklıma gelmedi değil ama nedense kocasının taptığı bu güzel ve kişilikli kadına, mahkuma aşık olma ihanetini yakıştıramadım sanırım.
madam la’nın mahkuma aşık olduğu sonucunu şuradan çıkardım. diğer mahkum, tutuklu olarak kalacakları yere gelirken, arabanın devrilmesi sonucunu ölmüştü. acaba, diğer mahkum yerine neel ölseydi madam la aynı mücadeleyi göze alabilir miydi? sanmam. önce ruh güzelliği diyenlere aldırmamak lazım.
st. pierre dulu (la veuve de st. pierre)
yönetmen : patrick leconte
oyuncular : juliette binoche, daniel auteuil, emir kusturica
yapım : 2000-fransa&kanada
tür : dram
st pierre dulu
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?