sezai karakoç’un bir kitabının adı.
düşünce dünyasını tanımama ve dahası paylaşmama rağmen, “çağ ve ilham – i” kitabını, eleştirel bir gözle okumaktan kendimi alamadım. bu kitabı 10 yıl önce okusam, şüphesiz daha bir sahiplenirdim. 10 yıl önce dünyayı, düşünceleri ve olayları değerlendirirken daha çok “kalbi” davranıyordum çünkü. hayat insanı “kalbi” değil “akli” davranmaya zorluyor. bundan şikayetçi olduğum söylenemez. en güzeli, hem kalbi hem de akli davranabilmektir mutlaka. hayat çizgimde sırada bu hal var. ifrat ile tefrit arasında gide gele, olması gereken yere ulaşacağız elbet. zamanla. azcık sabır. kemale ermek, olgunlaşmak aceleye gelmiyor. henüz “pişiyorum”.
“çağ ve ilham – i” kitabında, yazarın yetmişli yıllarda kaleme aldığı 11 makale derlenmiş. makalelerde, genel olarak batı medeniyetinin insanlığa gerçek huzuru veremediği ve asla veremeyeceği, batı kaynaklı izmlerin insanlığı felakete sürüklediği, bu felaketten insanlığı ancak islam medeniyetinin kurtaracağı tezi işleniyor. denilebilir ki, bütün bir kitap, bu tezin, çeşitli biçimlerde tekrar edilmesinden ibaret.
kitabın, “yetmişli yılların islamcı düşüncesini” yansıttığı rahatlıkla söylenebilir. o yıllarda islamcı çevrede “batı” kaynaklı her kurum, her düşünce tukaka ediliyordu. doksanlı yıllarda bu sert bakış açısı kırıldı. ab karşıtlığı, ab öncülüğüne dönüştü. islamcı çevredeki bu değişmeyi, “kaderin cilvesi” olarak değil de, “realiteyle tanışma” biçiminde değerlendirmek daha mantıklı.
bu kitap muhalif bir damardan sesleniyor. kitapta yoğun bir batı karşıtı söylem var. bir anlamda, kitap, “batı medeniyetini reddiye” başlığı altında değerlendirilebilir. açıkçası batı medeniyetini durmaksızın kötülemek bana sağlıklı bir fikri davranış gibi gelmiyor. bir medeniyette doğrular ve yanlışlar bulunabilir. batı medeniyetini de topyekün karalamak ya da topyekün yüceltmek doğru bir tavır değildir diye düşünüyorum. kağıt üzerinde batıya efelenmek ve kafa yordamıyla –mazideki ve istikbaldeki- islam medeniyetini yüceltmek de, kimi okurların ruh sağlığına iyi gelebilir ama meseleye sağlıklı bir bakış açısı getirmez. başımız ağrısa aspirin içiyoruz. hep batılıların ürettiği, icat ettiği araçları kullanıyoruz. hayatımızı kolaylaştıran araçlar hep batı medeniyetinin ürünü. elbette eleştirilecek pek çok yönü vardır batı medeniyetinin ama bir yerde “nankörce” bir fikri tavır içinde bulunduğumuzu düşünüyorum.
en önemli husus da şu: kitapta, batı medeniyeti karşısına alternatif olarak vahiy kaynaklı islam medeniyeti konuluyor. insanlığı felakete sürükleyen batı karşısına islam konuyor kısaca. (insanlığın felakete sürüklendiği de bence ayrı bir ifrat noktası ama geçelim.) islam’ın “en iyi çözüm” olduğu sonucuna varılırken, “reklamcı” bir ağız kullanılıyor. duygusal ve ateşli bir dille islam’ın üstünlüğü dile getiriliyor. “tekrarlama” yöntemiyle bu tez pekiştiriliyor. islam’ın kapitalizm ve sosyalizmden üstün olduğu vurgusu sıklıkla yapılıyor ancak bu sonuca “sistematik bir kıyaslama yapılmadan” ulaşılıyor. islam’ın kabul ettiği ekonomik sistemin, kapitalizmle ve sosyalizmle benzeşen ve ayrılan yanları nelerdir sorusunun cevabını veremiyor bu kitap. sadece “islam en iyisidir” ya da “her şeyin çözümü islam’dadır” cümleleri kırık plak gibi tekrarlıyor. bence, kitabın en zayıf halkası işte burası.
islam’ın tüm dinlerin ve tüm düşünce sistemlerinin en iyisi olduğunu savunmak sonuçta bir “inanç” işidir ve ben müslümanım diyen herkes bu inanca sahiptir. (bu arada ben müslümanım ve ben de bu inancı paylaşıyorum.) fakat, islam’ın tüm dinlerin ve tüm düşünce sistemlerinin en iyisi olduğunu savunmakla, islam tüm dinlerin ve tüm düşünce sistemlerinin en iyisi haline gelmiyor maalesef. keşke gelseydi. islam’ın “neden en iyi olduğu” sistematik bir incelemeyle, yani tüm din ve ideolojilerle ince ince kıyaslanarak, ortaya konmalıdır. aksi halde, kendi kendimize mastürbasyon yapmaktan öte geçemeyiz.
cag ve ilham
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?