yorick, kafatasinin bir gun hamlet’in parmaklari arasinda tutulup da “olmak ya da olmamak” denilecegini bilebilseydi acaba ne dusunurdu?
iste insani yeniden dusunmeye yonelten ve etkisi gecmeyen, her zaman guncel kalabilen gunluk konusmalarda bile kullanilan (belki de anlami bilinmeden kullanilan) bu soz ne anlatir bizlere?
ne anlasilir olmaktan ve olmamaktan? ne oluyor, ne olmuyor? nedir yillardir sure gelen bu sozun anlatmak istedigi? nedir bu kadar guncel tutan sey onu?
napolyon bonaparth’in para, para, para’sini gunumuze kadar getiren sey nedir?
“bir sey var bildigim. o da hic bir sey bilmedigim” sozu ne anlatir? ne dusundurur?
nedir “sen de mi bruthus?” sozunu gunumuze getiren ve hâlâ anlamli kilan?
yorum yapmak isin en kolay bolumu. bir dusunenin hazir bulunmasi ve birilerinin adina dusunulmesi ne kadar rahatlatiyor beyinleri degil mi? ama sifirdan baslayip arastirarak ve beyin teri dokerek cozumleyebilmek icin, merak ve suphe duymali insan...
insani insan yapan en onemli sey; dusuncesinden once emegidir. cunku insan dusunurken bile emek harcar. dusunebilmesi ve dusunce uretebilmesi icin, insanin once merak etmesi ve suphe duymasi gerekir; emek harcamasi, beyin teri dokmesi gerekir.
bildiklerinden merak ve suphe duymayan insan, durmus sarkaci olan saat gibidir. birilerinin onu kurmasi gerekir.
siz ne kadar varsiniz?
ne kadar algilaniyorsunuz?
kendinizi nasil ve ne kadar ifade edebiliyorsunuz? beraber yasadiginiz insanlari ne kadar algilayabiliyorsunuz? yoksa bir aliskanligi mi yasiyorsunuz?
iste butun sorun budur. var olabilmek ya da var olamamak. butun komplekslerin, kibirlerin, kaprislerin ve paranoyalarin karbon kagidinda bu vardir.
“cogito ergo sum”
rodrigo’yu nasil bilirsiniz? ben, rodrigo’yu kisa bir zaman oncesine kadar, yuz yil kadar once olmus bilirdim.
oysaki rodrigo, 1990’li yillarin sonlarinda olmus. adiyla tanimayanlar bile unlu gitar koncertosunu mutlaka duymuslardir. koncertosu, ispanya ic savasini anlatir. her dinleyisimde duygudasligim artar, etkilenip huzunlenirim.
peki o zaman, dugun salonlarinda ya da ozel gecelerde, rodrigo’nun gitar koncertosuyla dans edip eglenenlere ve bunu bilmeden calanlara ne demeli?
bundan baska, el cordobes yine oyle. unlu bir ispanyol matador olan el cordobes, boga ile gurestigi arenada hayatini kaybetmis bir ispanyol; halkin sevgilisi, matadorlarin idolu…
olumunun arkasindan agitlar yakilip, gozyaslari dokulmustur. bu agitlardan en onemlisi, yine kendi adini tasiyan “el cordobes” tir. bu agitin uzerine turkce sozler yazilmis ve “seni beklerim optugun yerde, belki bir aksam donersin…” diyerek soylenmistir. bu agitla bu sozler, birbiriyle ne kadar ortusmustur? buna ne demeli?
aya ilk ayak basan insan neil armstrong”dur. “insan icin kucuk, insanlik icin buyuk bir adim” acaba sol ayakla mi, yoksa sag ayakla mi atilmistir? bu adimi atarken, sagla sol arasinda kararsiz kalmis midir? ne hissetmistir?
bunun ne onemi var diyebilirsiniz. bruthus de sezar’i belki aglayarak, belki de gulerek hancerlemistir. sonucta hancerlemistir.
onemli olan yalnizca sonuc mudur? size geldigi ana kadar gecen surede hangi degisime ugramistir? tum yalinligi ve dogruluguyla gelebilmis midir? iste, insani insan yapan degerlerden ikisi yine karsimizda: “merak ve suphe.”
bazi seylerin son hali degisimlere ugrayarak olusmustur. uyanik olmali, bilgilerimizi cagcil ve guncel tutabilmeliyiz.
bir seye “evet” demek kolaydir. daha oncesinde bir bilginiz yoksa konusulanlari ilk kez duyuyorsaniz cabuk etkilenirsiniz. hemen anlayabilirsiniz. bu isin “evet” kismidir. “hayir” diyebilmek hem yurek ister, daha da onemlisi “bilgi” ister. “hayir” diyen insan, “evet” dedigi seyin kapsamini bilmeli ve karsi dusunce uretebilmeli.
cunku bilgi kokmayan karsi cikislarda, cehalet kokusu ve kompleks vardir.
veysel ikibudak
beyin teri
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?