smyrna athena tapınağı

mitili
athena tapinağinin yapi evreleri


geometrik dönem: subgeometrik döneme ait olan tapınak yapısının altında görülen iki duvar kalıntısı tanrı athena’ya geçgeometrik dönemde de tapınıldığını göstermektedir. smyrna’da 1967 yılında yapılan kazılarda bulunan bronz bir çubuğun üzerinde "bu adağı athena’ya protarchos oğlu oinotimos sundu" yazar. athena tapınağının en eski kalıntısı 8,5 m lik diagonal duvarla ona ulaşan 3 m genişlikte 1 m kadar yükseklikte olan bir rampadır. bu rampanın olağan üstü güzellikte işlenmiş olması onun gerçekten önemini açığa vurmakta ve kutsal bir yol olduğu kanısını güçlendirmektedir. rampa ile ulaşılan duvarın geçgeometrik döneme giren ilk podiumlardan birinin kalıntısı olduğu anlaşılmaktadır. ancak podium ve üzerinde yer alan naiskos’un yada sunağın biçimi hakkında bir bilgiye sahip değiliz. bir varsayım olarak söz konusu olan podium ve rampanın 8. y.y. sonunda inşa edildiği tahmin edilmektedir. geçgeometrik tapınak herhalde 670 tarihlerine kadar ayaktaydı. subgeometrik dönem: athena tapınağının subgeometrik dönemde (670-640) inşa edilmiş podiumu iki evre göstermektedir. ilk evrede podium batıya doğru 5 m daha uzun inşa edilmiştir. ikinci evrede güney duvarı 5 m kısaltılmış ve batı duvarı yeniden yapılmıştır. böylece subgeometrik podiumun güney duvarı birinci evrede batı duvarı ise ikinci evrede meydana gelmiştir. iki evreli subgeometrik podium büyük olasılıkla m.ö. 670-640 tarihlerine aittir. subgeometrik cella: c2 karesinde (şek. 34) yuvarlak köşeli güzel duvar parçası subgeometrik dönemde, yani 670-640 tarihlerinde yapılmış olan cellaya ait olmalıdır. onun diagonal duvardan ve kutsal rampadan 1 m kadar daha üst düzeyde olduğunu söylemekte yarar vardır. oryantalizan podium: eski izmir’in ilk parlak çağında athena kutsal yerinin büyütüldüğü, yani yeni bir podiumun inşa edildiğini görüyoruz. subgeometrik podium ile yeni podium duvarları arası batıda ve güneyde moloz taşlarla doldurularak üstü düzgün bir yüzey biçimine sokulmuştur. topografik yapı bakımından doğu ve kuzey yönlerinde genişletilmeye elverişli olmadığı, batı yönünde ise sınırlı bir uzatılma söz konusu olduğu için kutsal alan 7.y.y. son üçlüğünde bir kez batıya ve güneye, bir kezde yalnız güneye doğru olmak üzere iki kez büyütülmüştür. bunlardan birincisinde subgeometrik podium batıya 4,5 m2 ve güneye 4,5 m2 olmak üzere büyütülmüş böylece kutsal platform alanı genişlemiştir. oryantalizan podium güney duvarı birinci evrede batı duvarı ise ikinci evrede yapılmıştır. iki evreli oryantalizan podiumun inşa tarihini m.ö. 640-630 sıralarında verilebilir. büyütülmüş podium duvarları subgeometrik platformun duvarlarından daha özenli ve düzgün örgülüdürler. karşılaştırma yapıldığında her iki dönem duvarının aynı cins andezitten inşa edilmiş poligonal bloklardan ve boşluklara yerleştirilmiş küçük taşlardan oluştuğu ancak yeni duvarların daha düzgün ve daha özenli işlendiği, onlarda derzlerin daha az aralık gösterdiği ve özellikle taş yüzeylerin tokmaklama ve muralama ile daha düz bir biçime sokulmuş olduğu görülür. boşlukları dolduran küçük taşların oryantalizan podiumda daha az oranda kullanılmış olduğuda göze çarpmaktadır. subgeometrik podium duvarları bir tür destek duvarı olup içi dolgudur ve iç yüzeyleri yoktur. oysa oryantalizan podiumun duvarları 50-60 cm kalınlığında olup bunlar duvar kalınlığının önemli bölümünü oluştururlardı. doğuya bakan yüzeylerinde taşlar daha küçük ve kaba işlenmiş olmakla beraber batı yöndeki düzgün bloklarla birlikte 130 cm kalınlığında bir duvar ortaya koydular. oryantalizan podium yapılırken subgeometrik döneme giren podiumda onarılmış ve güçlendirilmiştir. oryantalizan cella: subgeometrik podium üzerinde görülen cella kalıntıları kanımızca oryantalizan podiumun ilk evresinde m.ö. 640 tarihlerinde inşa edilmiştir. çünkü söz konusu cellanın duvarları m.ö. 7 y.y. ikinci yarısında yapılmış olan bir megaronun duvarlarına çok benzemektedir. oryantalizan cella içinde önerilen iki sütün sırası hiçbir belgeye dayanmamaktadır. ancak cella içten içe 7 m genişliğinde olduğu için çatının bir yada iki sıra sütunla taşınması zorunlu idi. bu dönemde subgeometrik podiumun güney-batı köşesi sağlamlaştırılmıştır. bu nedenle bu evre içinde naosun yenilenmiş olması ve onun güney ve batı yönlerinde birer sütunlu stoa ile çevrilmesi işine girişildiği anlaşılmaktadır. sütun sırasının herhalde oryantalizan podium üzerinde yer alması öngörülmüştür. çünkü tufa sütun sırasıda ancak oryantalizan podiumun batı ve güney duvarlarını taşıyacak güçtedir. oryantalizan teraslar: eski izmir kentinin oryantalizan çağda gelişmeye devam etmesi athena kutsal yerinin yeniden büyütülmesini gerekli kılmıştır. dışa açılmanın ve ticaretin yeni boyutlar kazanması nedeniyle athena’ya sunuda bulunmak isteyenlerin sayısı artmış ve bu armağanların konacağı yerleri sağlamak içinde güneye doğru iki teras inşa edilmiştir. iki teras arasında yer alan ana giriş dikkat edilirse, geç geometrik kutsal rampanın ekseni üstündedir. ayrıca doğu terasının doğu yanı boyunca bir yan giriş mevcuttur. bu büyütme sırasında izmirliler herhalde o zaman ayakta duran bir yapı yüzünden, batı terasını küçük tutmak zorunda kalmışlardır. terasların inşası büyük bir olasılıkla 620-600 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. her iki terasın güney bölümlerinde birer stoa yer almaktaydı. bu nedenle sütunların ve başlıkların daha bu dönemde m.ö.7 y.y. ın sonunda yapılmaya ve yerlerine konmaya başlandığı anlaşılmaktadır. lydia kralı alyattes’in eski izmir’i tahrip etmesi: herdotos’un anlattığı bir olgunun, yani eski izmir’in lydia kralı alyattes tarfında ele geçirilmesi terasları inşasından sonra olması gerekir. kentin zaptedilmesi sırasında anlaşılan athena tapınağıda bir ölçüde olsun yıkıma uğramıştır. athena tapınağı son olarak persler tarafından 545 tarihlerinde yıkılmıştır. alyattes’in eski izmir’i ele geçirmesi ve athena tapınağını tahrip etmesi ancak batı terasının yarım olarak mevcut olduğu bir dönemde olageldiği söz konusudur. böylece cella ayakta iken batı terasının henüz batı bölümünün inşa edilmemiş olduğu sırada, altlık, sütun ve başlıklarının yapımı sürerken alyattes izmir’i almış ve bu olayda herhalde tapınağın bazı yerleri ve kesinlikle batı terası ile onun yarım kalmasına neden olan yapı yıkılmıştır. alyattes kendi krallığının doğusunda gelişen olaylarla uğraşırken izmirliler kenti ve özellikle tapınağı onararak 6. y.y. ın ortalarına değin oldukça parlak bir dönem yaşadılar. athena tapınağının son evresi: batı terasının batı bölümündeki iki duvarına son bir ekleme ile terasların tamamlanmış olduğu ortaya çıkmaktadır. bu ekleme sırasında batı terasının doğu yarısındaki güney duvarı ile koridorun batı duvarının dış yüzlerininde toptan değiştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. subgeometrik podiumun ikinci evresine giren duvarın doğu bölümleride yenilenmiştir. en güzel duvar ise yine bu dönemde yenileme yolu ile yapılan oryantalizan podiumun doğu yan cephesidir. tapınağa koridordan girenler bu duvarı görüyorlardı. bu nedenle bu cephe özenle ve en güzel biçimde rektogonal örgü ile işlenmiştir. tapınağın son evresinde ana giriş daha görkemli bir görünüme ulaşmış ve böylece kutsal yol daha büyük anlam kazanmıştır. arkaik cella: oryantalizan cellanın arkaik dönemdede ayakta kalmış olduğu söz konusu olamaz. arkaik cella foça taşından yani tufadan inşa edilmiş ve son celladan elimize muhtemelen üç parçacık geçmiştir. arkaik cellanın bloklarından yalnızca üç parçanın ele geçmiş olması, her işe yarayan bu taşların sonraki dönemlerde yerlerinden alınmış olmaları ile ilgilidir. nitekim, 4. y.y. yapılarında, bir çok evin duvarlarında söz konusu arkaik döneme giren, cellaya ait olmaları gereken tufa bloklar bulunmuştur. yine klasik çağa ait bir destek duvarında tapınak sütunlarının kullanılmış olduğunu görüyoruz. bu nedenlerden dolayı arkaik dönem cellası ve onu çeviren sütun sırası konusunda herhangi bilgi yoktur.

smyrna athena tapinağinin üst yapisi

sütun altlıkları: bayraklı’da biri athena tapınağında dördü ise onun kuzeyinde bir klasik dönem duvarının altında olmak üzere beş tane foça taşından yapılmış silindir biçimli altlık bulunmuştur. tapınakta bulunanın boyu 39 cm, üst ve alt çapları 100,4 cm dir. duvar altındakilerinden üçünün alt ve üst çapları 97 şer cm boyları ise 52 cm, 63 cm ve 54 cm, dördüncünün ise alt ve üst çapı 90 cm boyu 40 cm dir. her beşinin de fasetli yani prizmatik olmayıp silindir biçimli oluşu üst ve alt çaplarının aynı ölçüyü vermesi, yani yukarıya doğru incelmemesi, onların gerçekten birer silindir biçimli altlık oluşturduklarını açıklamaktadır. ilk andığımız altlığın merkezinde 7 cm çapında ve 6 cm derinliğinde bir zıvana deliği vardır. bu delik birbirleri üzerinde duran sütun elemanlarını bir maden çubukla tespit etmeye yarıyordu. üst yüzeyi sütunun iyi oturması için düzgün olarak perdahlanmıştır. altlığın üst yüzünde çapı 90 cm olan bir daire çizilmiştir. başka bir deyişle 1m çapındaki bu altlık üzerinde alt çapı 90 cm olan bir sütun elemanı oturuyordu. üst yüzün kenarını çepeçevre dolaşan 8-10 mm genişliğinde bir pah vardır. altlığın üst yüzündeki zıvana deliğinin kenarı da çepeçevre pahlanmıştır. altlığın silindirik gövdesi öteki yerleri gibi güzel perdahlanmıştır. zıvana deliği doğrultusunda olmak üzere iki yanda altlığın taşınmasına yarayan birer tutamak bulunmaktadır. bu çıkıntıların genişliği 14,4 cm, yüksekliği 6 cm, kalınlığı ise 2,5 cm dir. tutamaklar alt yüzeyden 16 şar cm yukardadırlar. sözü geçen silindirik altlık tipi erken ion ve aiol mimarlık sanatına öz bir sütun elemanıdır. nitekim delos’ta naxos’ luların oikos’ unda, delphi’ deki naxos’ lu sütunda, atina agorasında ve klopedi de silindir biçimli altlıklar kullanılmıştır. tamburlar: gün ışığına çıkan üç tamburdan herbiri prizmatik profillidir ve onu oluşturan fasetlerin sayısı her üçündede 32 dir. tamburların yükseklikleri 58.4 , 48.6 ve 38.4 cm olup görüldüğü gibi değişik boydadır. ancak boylarının değişik olması normaldir. tamburlardan ikisinde alt yüzlerdeki zıvana deliklerini çepeçevre dolaşan 6-7 mm genişliğinde bir pah vardır. tamburların kenarlarında ise pah yoktur. çünkü fasetler sütunlar dikildikten sonra yapılmış ve bu nedenle kenarların korunması için yapılan pahlar yok olmuştur.

her üç tamburunda alt çapları ile üst çapları arasında ortalama 1 cm fark olduğuna göre sütunlar tambur başına 1 cm olmak üzere yukarıya doğru inceliyordu. eski izmirde ustaların daha az deneyimli oldukları erken arkaik dönemde bu denli ince uzun sütunlar dikmiş olacakları beklenemez. bu nedenle athena tapınağındaki sütunların alt çaplarının 10 katı boyunda olabilecekleri kanısındayız. böylece sütunların alt çapları 90 cm olduğuna göre boylarının 9 yada en çok 10 m olduğu düşüncesindeyiz. prizmatik profili oluşturan fasetler, sonraları ion mimarlıgında gölge ışık kontraslığı sağlamak üzere, yani estetik amaçla, yiv biçimine dönüşecektir. sütun başlıkları: biri mantar biçimli öteki çift dikey volütlü olmak üzere 2 çeşit başlık mevcuttur.mantar biçimli sütun elemanı bir çok tartışmaya neden olmuş sonuç olarak bunun bir altlık olamayacağına bir başlık olduğuna kanaat getirilmiştir.çünkü bu sütunların üst çapları 70-72 cm idi; bu nedenle alt çapları 82.3 , 84 ve 86.1 cm olan tamburlar bunları taşıyamazdı. ayrıca mantar biçimli sütun elemanında bulunan yaprakların yukarı kalkmış durumda altlık olarak kullanılmış olamayacağı bellidir. mantar biçimli sütun elemanı yaprak çelenkli bölüm aşağıda olmak üzere konulursa iki bölüm arasında bulunan ortalama 3 cm genişliğinde ve 2cm derinliğindeki oluk su ve tozla dolar, orada biriken sular zamanla taşın çatlamasına neden olurdu.bu nedenlerden dolayı mantar biçimli sütun elemanının başlık olduğu kesindir. mantar biçimli başlıklar genellikle üst ve alt bölümlerinde aşağı sarkan yapraklarla bezenmiştir. çelenk biçimli bu süs öğesi ön plandaki yapraklarla onların arkalarında ve aralarında yer alan daha küçük yapraklardan oluşur. alt bölümünde lotus yaprakları yer almaktadır. üst bölüm içinde helezonlu örnekler ayrıcalık oluştururlar bazı tiplerde alt kenarlardaki torus, yani topuk biçimli silme, iki kattır. mantar biçimli sütun elemanı ion mimarlık sanatının ilk, başarılı ve büyük övgüye değer bir yaratısıdır. başlıkların yapımında taş çeşidi olarak yontulması ve perdahlanması kolay olan tufa, yani foça taşının kullanılmış olması da, ilk örneklerin ağaçtan yapıldıkları kanısını güçlendirmektedir. bayraklı’ nın mantar biçimli sütun elemanı toptan biçimi yaprak sırası ve yapraklar arasındaki dil bakımından suriye’ nin geçhitit modellerine bağlıdır. ion ustaları doğunun finike etkisindeki geçhitit örneklerinden esinlenerek mantar biçimli başlıkları yapmışlardır. bir yaprak sırası ile süslü toruslar geçhitit sanatında olsun, ya da onun etkisi altında gelişen assur örneklerinde olsun, hem altlık hem de başlık olarak iş görürler. mantar sütun elemanı dışında ele geçen çift dikey volütlü olmak üzere iki çeşit başlıkta mevcuttur. ancak bunlar arasında mantar biçimli başlıkların tersine ne sağlam bir başlık yer almakta nede birbirine bitişen kırıklardan bir tam başlık oluşturabilecek parçalar mevcuttur. bununla birlikte orjinaline çok yakın rekonstrüksüyonları yapılmıştır. yüzlerce parça arasında volüt, abakus, palmet kırıkları ile başlıkların orta ve alt bölümlerine ait kalıntılar ele geçmiştir. birbirine bitişen iki büyük parça başlığın strüktürünü vermektedir. burada yastık kısmı başlangıçta önde ve arkada iki ayrı volüt olarak çıkmakta ve sonradan birleşmektedir. bu özellik yalnız bu başlıkta görülmektedir. geri kalan athena tapınağı başlıklarında ise iki volütün iki yanda bir tek yastık halinde kıvrıldığı anlaşılmaktadır. palmet yapraklarının sayısı istisnasız 3 olmasına karşılık biçimleri değişiktir. volüt başlıklarının ön yüzlerinde palmet öğesi altındaki bölümde bir çok parçanın açığa vurulduğu gibi şeritlerden oluşan linear süslerle bezeli idi. volütlü başlığın alt bölümü, yani iki yanı apsidal olan dikdörtgen prizma biçimli bölümü çepeçevre uzun yapraklarla süslü idi. volütlü başlıklar bezemeli türden 16 adet, bezemesiz türden ise 5 adet olmak üzere toplam 21 adettirler. ancak eldeki geri kalan parçalar bu sayının daha yüksek olduğu izlenimini vermektedir. hiç değilse daha 3 değişik tipte başlığın varlığı süphesizdir. böylece dikey volütlü başlık sayısının 24’e ulaşacağını söyleyecek durumdayız. mantar biçimli ve dikey volütlü başlıklar dışında iki başlığın iki ayrı başlık halınde oldugu gibi aynı sütun üstünde kompozit bir başlık olarakta kullanılmış olabileceği kanısına varılmış. sunu sütunları üzerinde yer almış olma ihtimali büyüktür. yarı tam olarak ele geçen mantar biçimli başlığın alt yüzünde zıvana deliğinin bulunması üst yüzünde eksik olması onun üstünde ikinci bir başlığın yer aldığı düşüncesini olanaksız gösterir. ancak yukarıda belirtiğim gibi söz konusu başlık tam bir yarım başlık degildir. nitekim alt yüzdeki zıvana deliğinin çok küçük bir bölümü korunmuştur. üst yüzdeki zıvana deliği belkide ele geçmeyen öteki yarıda kalmıştır. ayrıca dikey volütlü başlıkların üst yüzlerinde zıvana deliğinin bulunup bulunmadığını bilmiyoruz. bir aiol başlığının özünde iki bölümü vardır; biri çift dikey volütlü elemanı ötekide onun palmet ve boyun bölümüdür. böylece herhangi bir aiol başlığı bir ion, dor ve korinth başlığı kadar iki bölümlüdür. bayraklıda sunu eserler arasında iki katlı başlık kompozisyonunun geçerli olabileceğini gösteren önemli bir neden vardır oda oradaki mantar biçimli sütun elemanının bir abakustan yoksun olmasıdır. gerçekten hellen örneklerinde olsun, onların doğulu prototiplerinde olsun başlıklar genellikle bir abakusla son bulurlar. nitekim mantar biçimli sütun elemanın altta bir ince torus göstermesi çok anlamlıdır. eğer söz konusu bu eleman tek başına bir sütün başlığı olsaydı altta bir torusla son bulduğuna göre onun tepesindede bir abakusla bitmesi beklenirdi. bu durum karşısında bayraklı başlıklarını altta mantar biçimli, üstte çift volütlü eleman olmak üzere iki katlı olarak tamamlamak tutarlı olsa gerektir. sütünların kullanıldığı yerler: kesin bir biçimde saptandığı üzere parçalar birbirinden ayrı 17 mantar biçimli başlığa ve yine birbirinden ayrı 24 dikey volütlü başlığa aittirler. bu demektirki athena kutsal yerinde bir yapıya bağlı ya da sunu eser olarak en azından 41 adet başlıklı sütun dikili bulunuyordu. tufadan yapılmış olan bu sütünlu başlıklar muhtemel olarak oryantalizan cellada oryantalizan teraslardaki iki stoada arkaik cellanın güneyi ile batısında ve çeşitli yerlerde dikili duruyorlardı. ancak bu öneriler birer varsayımdan ibarettir. başlıkların tarihlenmesi: başlıkların yontulmasına oryantalizan dönem sonunda yaklaşık 610 tarihlerinde başlanmış ve alyattes’ in kenti tahrip etmesinden sonra 590 tarihlerine değin devam edilmiştir. mevcut 41 örnekte stil bakımından bir zaman farkı yoktur. yontu atölyesi 20-30 yıl çalışmıştır, aynı ustalar anıtsal insan ve aslan heykellerinide yontmuşlardır. baştaban ve çatı: arkaik cella’ nın ve onun batı ve güneyinde yer aldığı bir varsayım olarak düşündüğümüz iki sütun sırasının üstündeki baş taban ve çatı büyük bir olasılıkla ağaçtandı. gün ışığına çıkan kabartmalardan ikisi kalın blok parçalarıdır ve herhalde duvar kalınlığında bloklardan oluşuyorlardı. bu nedenle onların epistyl üzerinde değil, daha çok sunakta, ön yüzleri kabartmalı duvar blokları olark işlev gördükleri düşünülmektedir. oryantalizan cellanın duvarları 40 cm kalınlığında idi. bu nedenle tufa taşından bir baş taban taşıması olanaksızdı. çatıda düz damdan oluşuyordu. tufa taşından yapılmış olan iki küçük friz parçası tapınakta olduğu gibi sunaktada yer almış olabilirdi. görülüyor ki baş taban ve çati konusunda ki bilgiler çok yetersizdir.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol