john miltonın 1644 yılında kaleme aldığı areopagitica ve diğer makalelerinin bir derlemesi olan areopagitica and other prose writings başlıklı eserden kısa bir yazı.
kilise ve uluslar topluluğunda büyük bir endişe olmasına rağmen, insanların olduğu kadar kitapların da onları nasıl alçattığını, nasıl kuşatıldıklarını ve bir suçlu gibi nasıl hızlı bir şekilde yargılandıklarını gören uyanık gözlere sahip olduğumuzu inkar etmiyorum. kitaplar mutlak olarak ölü şeyler değildir, insan neslinin sahip olduğu kadar aktif bir ömre sahiptirler. bunun yanı sıra yaşayan kimseleri besleyen çeşitli fayda ve etkileri de sanki küçük bir şişede muhafaza ederler. efsanevi ejderhanın dişleri kadar canlı ve üretken olduklarını ve gözlerini dikip baktıklarını ve silahlı bir adamın üstüne atılmayı göze alabildiklerini biliyorum. diğer taraftan, iyi bir kitabı yok etmek bir insanı öldürmek gibidir; kim bir insanı öldürürse akıllı bir yaratığı, tanrının görüngüsünü öldürür; ancak, kim bir kitabı yok ederse hem aklı yok eder hem de kitabı yazan kişinin gözündeki tanrı imajını yok eder. bir çok insanın yaşaması dünya için bir yüktür ama iyi bir kitap hayatın ötesindeki hayat amacına yönelik bir hazine, bir anı ve üstün ruhların can veren, çok değerli kanıdır.
bu nedenle, kamu oyuna mal olmuş insanların yaşayan emeklerine karşı nasıl bir zulüm yürüttüğümüz konusunda ve kitaplarda depolanan ve korunan insanların akla dayanan yaşamlarını nasıl döküp-saçtığımız konusunda daha uyanık ve ihtiyatlı olmamız gereklidir. zira, bazen bir çeşit adam öldürmeye teşebbüs bazen de bir tür işkence ve tüm ifadeyi kapsadığında ise bir tür katliama şahit oluyoruz. burada, hüküm asıl yaşamın yok edilmesi ile infaz edilmiyor; ancak bunun ötesinde ruh dünyası ve beş his ile yani bizatihi aklın kendisi ile mücadele edilmekte ve hayatın yerine ölümsüzlük yok edilmektedir.
sansür uzerine
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?