1990’ların başında müzik dünyası ne bu grupla karşılaşmayı umuyordu ne de bu albümle tanışmayı. counting crows klasik tabirle amerika’nın ortasında yeşeren ve o tarafların gruplarından birisi olarak ortaya çıkan bir topluluk.rasta saçları,çizmeleriyle bu grubun kurulmasında büyük rol oynayan ve michael stipe ekolünden gelen şair adam duritz bu topluluğun ayakta kalmasını üstlenen en önemli isimdir.topluluk kabaca modern amerikan pop müziğinden beslenen, hafiften folk ve güney tadı olan müzikleriyle çalışmalara başlamıştı.biraz r.e.m. biraz the black crowes tadı müziklerinde belirgindir.ilk albümleri “august and everything after” bugün klasik bir albüm konumundadır.bu albüm çıktığında listeleri tek kelimeyle altüst etmiştir.bu albümden sonra hiçbir zaman ilk albümün başarısını yakalayamadılar ama hepsi dinlenildiğinde; içinde adam duritz’in o saf duygularına rastlarsınız.bütün albümleri güzeldir.ama “august and everything after” bu grubun diskografisinde ve müzik literatüründe çok önemli bir yer tutar.ne ingiliz listeleri ne de amerikan listeleri ve müzik dünyası böylesine farklı ve böylesine karamsar bir albümle karşılaşmamıştı.bu albümün rengi koyu mavi ve siyahtı...
adam duritz kendi dünyasında karakterler yaratarak ve kendi yaşantısından kesitlerle oluşturur şarkılarını. bu albümle bunu kanıtlayan şarkılarla müzik dünyasının karşısına çıkar. albümün yapımcı koltuğunda t-bone burnett ismini görüyoruz. bu usta yapımcı grubun bu ilk albümünde folk yönünü diğer albümlerine göre daha fazla ön plana çıkarmıştır.(ne yazık ki diğer albümlerde bu ismi göremiyoruz.) kendisi zaten usta bir folk albüm yapımcısı ve müzisyenidir. kayıtlarda ise r.e.m. ile de çalışan pat mccarthy ismini görüyoruz.
şarkılar...öldürücü şarkılar...birer duygu selidir bu albümde.sözlerini adam duritz’in yazdığı ”round here” albümün açılış şarkısıdır ve gerek şarkı yapısı gerekse adam’ın vokalleri çok etkileyicidir.bir albüme böylesine ağır ve duygusal bir eserle başlamak aslında mantıklı değil ama albümün geri kalanını dinleyince bunun neden olduğunu anlıyorsunuz. ”omaha”, counting crows’un en etkileyici bestelerinden birisidir. adam’ın vokalleri ve gerilerdeki mandolinler şarkıyı etkileyici kılıyor. sözlerini yine adam duritz’in yazdığı “mr.jones”, artık klasik counting crows şarkılarından birisi olarak hafızalarda yer alır. “perfect blue buildings”, “time and time again” albümdeki en güzel yolculuklardan birisidir.”anna begins” ise bırakın counting crows albümlerini; müzik tarihinin en iyi bestelerindendir. insanın iç dünyasına böylesine bir anda girebilen; bir anda etkileyen bir şarkı olamaz.adam duritz şarkı boyunca susmuyor.kırılgan vokalıyla sizi duygusal bir yolculuğa çıkartıyor.sadece bir fotoğraf albümüyle...grinin gölgesinin düştüğü bir yerlere *****ürüyor sizi...bu kadar etkileyici...”rain king”de kaybedişin öyküsünü dinliyoruz. “sullivan street” ve “ghost train” bu albümün en iyi bestelerinden sadece ikisi. albümdeki folk dokusu bu çalışmalarda daha ön plana çıkıyor.”raining in baltimore”da özleyişin dışavurumunu ortaya çıkartıyor adam. kapanış şarkısı ”a murder of one” belki de albümün en mutlu şarkısı olarak göze çarpıyor.
adam’ın vokallarında klasik orta amerika aksanı çok belirgindir.zaman zaman dinleyicilere çok ağlak gelen vokali rahatsız edebiliyor.ama tam anlamıyla “sad vocal” tanımına uygun düşüyor.yazdıkları sözler hep kendi yaşantısından bir parça taşıyor.”elizabeth”,”hollywood”, “rain”,”maria”,”queen” ve “new orleans” kelimeleri şarkılarının içinde hep yer alır.hepsi hikayelerinin birer parçasıdır.başka benzerini aramayın.counting crows’un en başarılı albümü.bir başyapıt.
august and everything after
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?