ingilizce adı (bkz: turtles can fly). kürt yönetmen (bkz: bahman ghobadi)nin yürek parçalayan filmi.
(bkz: kaplumbağalar da uçar)
yönetmen : bahman ghobadi
senaryo : bahman ghobadi
yapım : bahman ghobadi, hamid ghayami, h. karimi
müzik : hüseyin alizade
görüntü yönetmeni : şehriyar assadi
kurgu : mustafa khergheh poosh, hayedeh safiyari
süre : 98’
orijinal dil : farsça
yapım : 2004, iran - irak ortak yapımı
lakpoştha pervaz mikonend
-----------------------------spoiler----------------------------:
ismail uydu’ya:
“amerika amerika” diye dilinden düşürmedin en sonunda amerikan mayınına bastın işte!”
uydu: hello mister!hhow are you?
ahmet: ne oldu, neden doğru dürüst kürtçe konuşmuyorsun? ne var!
uydu : ahmet bugünlerde merhaba bile parayla. eğer ben selam vermezse kimse cevap vermiyor. şurdaki
çocukları görüyor musun? onlar kürt olduğunu bilmiyorlar. seni yabancı zannediyorlar. amerikalılar geliyor.
birkaç ‘ok’ öğrensen iyi olur. peki mister mayınlar how much? mayınlar how much mister? mayınları bugün
kaçtan alacaksın ahmet?
ahmet: sende kaç tane var?
uydu: 96
ahmet: 96 mı! ne oldu, her zaman 10-15 tane getirirdin? ne oldu peki?
uydu: orasını boşver, ne kadar?
ahmet: 22 dinar, fazlası olmaz.
uydu: ne? 22 dinar mı? dalga mı geçiyorsun sen! önceden daha fazla fiyat verirdin sen. birleşmiş milletlere tanesini 2200 dinardan verdiğini bilmiyorum mu sanıyorsun?
ahmet:..
uydu: onların ne kadar kazandığını bile biliyorum. onların köpekleri bile bizim çocuklarımızdan elli kat fazla
kazanıyorlar ve üstelik onlar köpeklerine bir tas yemek veriyor. bir kürt olarak çocuklarımıza yardım edebilirsin.
ahmet: dalga mı geçiyorsun? ben zaten sana yardım etmek istiyorum. satıp satmaman umrumda değil, istersen gidip sat olnları. kime sattığın umrumda değil.
uydu: bana daha yüksek bir fiyat ver tamam mı?
ahmet: tamam denerim. şimdi git başımdan, ben bir düşüneyim. tamam mı?
tamam. thank you very much mister…
-----------------------------spoiler----------------------------
ismail uydu’ya:
“amerika amerika” diye dilinden düşürmedin en sonunda amerikan mayınına bastın işte!”
uydu: hello mister!hhow are you?
ahmet: ne oldu, neden doğru dürüst kürtçe konuşmuyorsun? ne var!
uydu : ahmet bugünlerde merhaba bile parayla. eğer ben selam vermezse kimse cevap vermiyor. şurdaki
çocukları görüyor musun? onlar kürt olduğunu bilmiyorlar. seni yabancı zannediyorlar. amerikalılar geliyor.
birkaç ‘ok’ öğrensen iyi olur. peki mister mayınlar how much? mayınlar how much mister? mayınları bugün
kaçtan alacaksın ahmet?
ahmet: sende kaç tane var?
uydu: 96
ahmet: 96 mı! ne oldu, her zaman 10-15 tane getirirdin? ne oldu peki?
uydu: orasını boşver, ne kadar?
ahmet: 22 dinar, fazlası olmaz.
uydu: ne? 22 dinar mı? dalga mı geçiyorsun sen! önceden daha fazla fiyat verirdin sen. birleşmiş milletlere tanesini 2200 dinardan verdiğini bilmiyorum mu sanıyorsun?
ahmet:..
uydu: onların ne kadar kazandığını bile biliyorum. onların köpekleri bile bizim çocuklarımızdan elli kat fazla
kazanıyorlar ve üstelik onlar köpeklerine bir tas yemek veriyor. bir kürt olarak çocuklarımıza yardım edebilirsin.
ahmet: dalga mı geçiyorsun? ben zaten sana yardım etmek istiyorum. satıp satmaman umrumda değil, istersen gidip sat olnları. kime sattığın umrumda değil.
uydu: bana daha yüksek bir fiyat ver tamam mı?
ahmet: tamam denerim. şimdi git başımdan, ben bir düşüneyim. tamam mı?
tamam. thank you very much mister…
-----------------------------spoiler----------------------------
bahman ghobadinin insanı izlerken sarsan, gerçekleri tokat gibi yüze vuran bir diğer filmi.
bazı sahneleri ağlayarak seyrettim bazılarında kıpırdayamadım bile tepkisiz kaldım, tıpkı sarhoş atlar zamanında olduğu gibi, ya da karatahtada.
neydi bu kadar içine çeken bu filmlere beni düşünüyorum, o coğrafyaya, oradaki yaşama, insanlara, hikayelerine ilgim bir tarafa, bu filmlerde yadsınamaz bir şey var ki, anlatılan hikayelerin gücü, gerçekliği ve sarsan ama asla duygu sömürüsüne kaptırmayan dramatik yapısı.
filmin beslendiği en önemli unsur yalın ve tarafsız bir gözlemle anlatılan yıkıcı gerçekliği...
işte bu, filmi, hiç bir teknik altyapıyla ya da milyonluk bütçelerle başarılamayacak bir anlatım düzeyine çıkarıyor.
biliyorsunuz yani, perdeden yansıyanlar kurgu değil, ya da bir propaganda malzemesi tamamen yaşanmışlığı...
hele o çocuklar, ah o gençliğini yaşayamamış yüzlerdeki yaşanmışlığın ve yaşanmışlığın çocuk ifadesi, bir daha hafızamdan silinmeyecek güzel bakan yüzleri...
bu filmi mutlaka izleyin, dünyanın bize hiç de uzak olmayan, hemen yanı başımızda ve hala devam etmekte olan bu vahşete ve drama, içinizi acıtarak ama asla ajite etmeden ortak edecek...
bazı sahneleri ağlayarak seyrettim bazılarında kıpırdayamadım bile tepkisiz kaldım, tıpkı sarhoş atlar zamanında olduğu gibi, ya da karatahtada.
neydi bu kadar içine çeken bu filmlere beni düşünüyorum, o coğrafyaya, oradaki yaşama, insanlara, hikayelerine ilgim bir tarafa, bu filmlerde yadsınamaz bir şey var ki, anlatılan hikayelerin gücü, gerçekliği ve sarsan ama asla duygu sömürüsüne kaptırmayan dramatik yapısı.
filmin beslendiği en önemli unsur yalın ve tarafsız bir gözlemle anlatılan yıkıcı gerçekliği...
işte bu, filmi, hiç bir teknik altyapıyla ya da milyonluk bütçelerle başarılamayacak bir anlatım düzeyine çıkarıyor.
biliyorsunuz yani, perdeden yansıyanlar kurgu değil, ya da bir propaganda malzemesi tamamen yaşanmışlığı...
hele o çocuklar, ah o gençliğini yaşayamamış yüzlerdeki yaşanmışlığın ve yaşanmışlığın çocuk ifadesi, bir daha hafızamdan silinmeyecek güzel bakan yüzleri...
bu filmi mutlaka izleyin, dünyanın bize hiç de uzak olmayan, hemen yanı başımızda ve hala devam etmekte olan bu vahşete ve drama, içinizi acıtarak ama asla ajite etmeden ortak edecek...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?