yeryuzune gelmıs en buyuk komutanlardan bir tanesidir.10 kısı ıle katıldıgı savastan dahı yenık ayrılmamıstır.peygamber efendimiz olmeden yaklasık 2-3 sene once musluman olmustu ve savaslara katılmıstı.hz. omer zamanında ordular baskomutanlıgı yaparken hz omer tarafından bu gorevden alınmıstı.bunun sebebını ıse hz omer kendısıne su sozlerle acıklamıstır "sen cok buyuk bır komutansın ancak halk kazanılan bu zaferlerı senın sahsında gormeye baslıyor ve zaferın allah’tan geldıgını unutmaya baslıyor ıste bu yuzden senı bu gorevden azlettım." devrinde sasanilerle hesaplasmıs ve gozunu bızansa dikmis ve onları da maglub etmıstır.
allah ondan razı olsun.
halid bin velid
batılı bır tarıhcının "gelmıs gecmıs en buyuk kumandanları yaptıkları ıle halıd bın velıd ın onunde kumandanlık dılenırken goruyorum" dedigi efsane komutan.10 kısıyle dahı katıldıgı savastan yenık ayrılmayan bır efsane.katıldıgı hıcbır savası kaybetmemıstır.
hâlid bin velid hazretleri, eshâb-ı kirâmın ve islâm kumandanlarının büyüklerindendir. peygamber efendimizden “seyfullah = allah’ın kılıcı” ünvanını almıştır.
bedir ve uhud savaşlarında henüz müslüman olmadığından düşman birliklerinden birinin kumandanıydı. hudeybiye’de de düşman tarafında bulundu. hz. halid bin velid’in kardeşi velid, bedir’de esir edildi. fidye karşılığında serbest bırakılıp mekke’ye dönünce imâna geldi ve tekrar medine’ye döndü. ondan, hz. halid bin velid’in müslüman olması için teşvik edici mektublar gönderdi.
peygamber efendimiz umre yapmak için mekke’ye gidince, hz. halid bin velid saklandı. hz. peygamberimize görünmedi. hz. halid bin velid’in kardeşi velid de, peygamber efendimizin yanında bulunuyodu. sevgili peygamberimiz ona “hâlid nerelerde? onun gibi birinin islâmiyeti tanımaması, bilmemesi olamaz. keşke o, bütün gayret ve kahramanlıklarını müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi ne kadar hayırlı olurdu. kendisini, sever, üstün tutardık” buyurdu. resulullah efendimiz, böylece yakında müslüman olcağı müjdesini de vermiş oldu. gerçektenbir müddet sonra da müslüman oldu. savaşlarda büyük kahramanlıklar gösterdi. resulullaha büyük hürmeti vardı.
peygamber efendimiz, veda haccı’nda mübârek saçlarını tıraş ettiriyordu. bütün ehsâb-ı kirâm etrafında toplanmış saçları yere düşürmemek için havada yakalıyorlardı. mübârek alınlarındaki saçlarına sıra gelince hz. halid bin velid, “anam, babam, canım sana feda olsun yâ resûlallah, ne olur, mübârek alnınızdaki saçları bana verir misiniz” diyerek o kadar yalvardı ki, hz. peygamberimiz onu kıramadı.tebessüm buyurdular: mübârek saçları alan hz. halid, öptü kokladı, yüzüne gözüne sürdü ve sarığının içine yerleştirdi. bütün savaşlarda muzaffer olmasının sebebini sorduklarında, sarığını çıkarıp içindeki mübârek salar sayesinde olduğunu söylerdi.
yanında, peygamber efendimizin ism-i şerifini, salâtü selâm ilâve edilmeden yalnız olarak söylenmesine müsaade etmezdi. bütün eshâb-ı kirâm gibi, o da, sevgili peygamberimizin rızasını ve hoşnutluğunu kazanabilmek için çırpınırdı.
bunun için her şeylerini feda eder, hiçbirşeyden çekinmezdi. cesâret ve şecaatini ve askerlikteki tecrübelerini islâmiyetin her tarafa yayılması için harcamış ve bunun için peygamber efendimiz tarafından methedilmişti. bir gün, peygamber efendimiz kendisi için “allahın iyi kullarından biridir” diye söylemişlerdir. hz. halid hitâbet ve fesâhatta da çok mâhir idi.
hz. halid’in resulullaha mektubu
hz. halid bin velid’in kahramanlıkları meşhurdur. birçok kavmin müslüman olmasına sebep olmuştur. üzerlerine gittiği, haris bin kâ’b oğullarının islâm’a gelmesi üzerine, peygamber efendimize bir mektup gönderdi. bu mektup şöyledir: “bismillahirrahmanirrahim.
allahü teâla’nın resûlü, peygamberimiz muhammed aleyhisselâm’a halid bin velid tarafından.esselâmü aleyke yâ resûlallah.
kendisinden başka ilâh olmıyan allahü teâlâ’ya hamdederim. yâ resûlallah, beni haris bin kâ’b kabîlesine gönderdiniz. onlarla üçgün muharebe etmememi ve islâm’a davet etmemi, müslüman olurlarsa aralarında kalmamı ve islâmın esaslarını, allahü teâlâ’nın kitabını ve resûlünün sünnetini öğretmemi, eğer müslüman olmazlarsa muharebe etmemi emir buyurmuştunuz.
ben de, emri şerifleriniz üzere hareket ederek, haris bin kâ’b oğullarına üçgün nasihat edip, islâm’ı tebliğ ettim. süvarilerim “ey benî harisler! selâmete ermek isterseniz, müslüman olunuz” diye onları islâm’a davet ettiler. onlar, hiç çarpışmadan müslüman oldular. ben de onlara, allahü teâlâ’nın emirlerini resûl aleyhisselâm’ın sünneti şeriflerini öğrettim. ya resûlallah. bundan sonra, nasıl hareket etmem gerektiği hakkında ikinci bir emri şerifiniz gelinceye kadar burada bekliyeceğim. esselâmü aleyke yâ resûlallah.”
peygamberimiz de, hz. halid bin velid’in mektûbuna şöyle cevap yazdırdılar:
“bismillâhirrahmanirrahim. allahü teâlânın resûlü muhammed aleyhisselâmdan, halid bin velid’e, esselâmü aleyke yâ halid, allahü teâlâya hamdederim. benî haris bin kâ’blıların kendileriyle çarpışmanıza ihtiyaç kalmadan müslüan olup, allahü teâlâ’nın birliğine ve muhammed’in, o’nun kulu ve resûlü olduğuna şehâdet ettiklerini ve hidayete kavuştuklarını haber veren mektubunu elçiniz bana getirdi.
onları, allahü teâlâ’nın ve resûlünün emirlerine göre hareket ederlerse âhıret ni’metleriyle müjdele. eğer aykırı hareket ederlerse âhıret azâblarıyla korkut. sonra buraya gel. onların elçileri de seninle beraber gelsin.vesselâmü aleyke ve rahmetullâhi ve berekâtühü.”
bundan sonra, peygamber efendimiz hz. ali’yi, bir müfreze ile yemen’e arkasından o’na yardım etmeleri için, hz. halid bin velid’i de bir müfreze ile gönderdi. hz. ali’ye ulaştıkları zaman, ona tâbi olmalarını tenbih etti. gittiler. yemen halkı biraz karşı koydu ise de az bir çarpışmadan sonra, islâm’ı kabul ettiler.
zehir tesir etmedi
hz. halid bin velid, hire üzerine yürüyüp kaleyi kuşattıktan sonra, görüşmek üzere bir kimse istedi. hireliler: “öldürmezseniz göndeririz” dediler. hz. halid bin velid öldürmeyeceklerini söyleyince abdülmesih bin ayyam bin bukayle ile hîre valisi, hz. halid’in huzuruna geldiler.
hz. halid onlara: “sizi allah’a ve islâm’a davet ediyorum. eğer müslüman olursanız, müslümanlara ait olan haklara sahip olursunuz ve müslümanın yapacağı vazifeleri de yaparsınız. bunu kabul etmezseniz, cizye (vergi) verirsiniz. bunu da kabul etmezseniz, sizin yaşamaya karşı olan hırsınızdan daha fazla şehid olmaya karşı hırslı olan bir orduyla geldim” dedi.
bunları söylerken abdülmesih’in elinde bir şişe gördü, şişedekinin ne olduğunu sordu. abdülmesih şöyle cevap verdi. “yâ hz. halid! bu zehirdir. eğer sen, bizim arzularımıza ugyun bir anlaşma yaparsan ne âlâ. milletimin arzularına uygun olmayan bir anlaşma ile gitmektense, bu zehiri içerek hayatıma son vereceğim.”
hz. halid bin velid, zehiri abdülmesih’in elinden aldı ve “bismillâhillezi lâ yedurru ma’asmihi şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semî’ul-alîm.” diyerek sonuna kadar içti. abdülmesih ve hîre valisi, hz. halid bin velid’i hemen ölecek diye boş yere beklediler.
sonra abdülmesih ve vâli anlaşma şartlarını görüşmek üzere kaleye girdiler. halk onları merakla bekliyordu. abdülmesih onlara: “ben, kendilerine zehir tesir etmeyen bir kavmin yanından geliyorum” dedi. kavmiyle istişare edip tekrar hz. halid bin velid’in yanına gelerek: “biz, sizinle harp edemeyiz. fakat dîninize de giremeyiz. size cizye vermeğe hazırız” dedi. 90 bin dinar üzerinden sulh anlaşması yaptılar.
hz. halid bin velid, hirelilerle yaptığı sulhnameyi bitirince iran hükümdarına ve erkanına bir mektup azdı. bu mektup aynen şöyledir:
“bismillahirrahmanirrahim,
halid bin velid’den, rüstem, mihran ve acem reislerine. selâm, hidayete kavuşanlara olsun. allahü teâlâ’ya hamdederim. onun kulu ve resûlü olan hz. muhammed aleyhisselâma salâtü selam olsun.
yaptığınız bütün çalışmalarınızı dağıtan, topluluğunuzu parçalayan, sözlerinizde sizi ihtilâfa düşüren, gücünüzü kuvvetinizi zayıflatan, mülk ve hakimiyetinizi elinizden alan allahü teâlâ’ya sonsuz şükürler olsun.”
daha sonra antlaşma sağalanamadığı için kılıç zoruyla bu toprakları aldı.
hz. halid bin velid’in son anları
hz. halid bin velid, 21 (m. 642) yılında humus’ta hastalandı. yanında silah arkadaşları vardı. vefât edeceği sırada kılıcını istedi. kabzasını tutarak şefkatle okşadı. sonra: “nice kılıçlar elimde parçalandı. işte bu benim ölümümü görecek olan son kılıcımdır. beni en çok üzen, hayatı hep savaş meydanlarında geçip, yatak yüzü görmemiş olan bu halid’in yatakta ölmesidir. resûlullah’ın hiçbir eshâbı, rahat yatağında ölmedi. ya savaş meydanlarında veya uzak beldelerde din-i islâmı yayarken garib olarak şehid oldu. ah... halid!... şehid olamıyan halid! harb, benim etimi çiğneyemedi. şehidlik mertebesi hariç elde etmediğim makam kalmadı. vücûdumda bir karış yer yoktur ki, ya kılıç yarası, ya bir ok yarası veya bir mızrak yarası olmasın. ömrü, din-i islâmı yaymak için savaşlarda at koşturan kimsenin sonu, böyle yatak üzerinde mi olacak? ölümü, harb meydanında, atımın üzerinde, düşmana allah için kılıç sallarken şehid olarak beklerdim.” dedi.
sonra yermük savaşını hatırlayarak: “ah... yermük günü... insan kanlarının vadide sel gibi aktığı yermük!... şiddetli bir kırağının olduğu gece, gökten boşanan ayğmura karşı kalkanımın altında gecelediğimi unutamıyorum. o gece muhacirlerden kurulu akıncı birliğinde baskın yapmak için sabahı zor etmiştik. ah... yermük harbi... üç bin yiğitle, yüzbin küffara karşı zafer kazandığımız mûte’yi bile unutturdun!..
ey yakınlarım! cihada sarılın. bu topraklar ancak cihad etmekle korunabilir. yermûk, rumlarla yaptığımız ilk büyük muharebedir. bundan sonra, daha nice savaşlar birbirini takip edecektir. sakın gaflete düşmeyin!... şimdi, kendimi at kişnemeleri arasında, allah allah nidalarıyla insanlara dar gelen yermûk vâdisi’de hissediyorum. vallahi rabbimden beni her gazâda diriltmesini ve o savaşın hakkını vermeiy isterim..."”dedi.
sonra “vasiyetimi bildiriyorum, beni ayağa kaldırın..."deyince ayağa kaldırdılar. "beni bırakınız, şimdiye kadar hep taşıdığım kılıcım artık beni taşısın” diyerek kılıcına dayandı:
“ölümü, savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım. öldüğüm zaman atımı muharebede tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz. atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim. mezarımı, bu kılıcımla kazınız. kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alır”, dedi ve yatağına düşüp kelime-i şehâdet getirerek vefât etti
bedir ve uhud savaşlarında henüz müslüman olmadığından düşman birliklerinden birinin kumandanıydı. hudeybiye’de de düşman tarafında bulundu. hz. halid bin velid’in kardeşi velid, bedir’de esir edildi. fidye karşılığında serbest bırakılıp mekke’ye dönünce imâna geldi ve tekrar medine’ye döndü. ondan, hz. halid bin velid’in müslüman olması için teşvik edici mektublar gönderdi.
peygamber efendimiz umre yapmak için mekke’ye gidince, hz. halid bin velid saklandı. hz. peygamberimize görünmedi. hz. halid bin velid’in kardeşi velid de, peygamber efendimizin yanında bulunuyodu. sevgili peygamberimiz ona “hâlid nerelerde? onun gibi birinin islâmiyeti tanımaması, bilmemesi olamaz. keşke o, bütün gayret ve kahramanlıklarını müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi ne kadar hayırlı olurdu. kendisini, sever, üstün tutardık” buyurdu. resulullah efendimiz, böylece yakında müslüman olcağı müjdesini de vermiş oldu. gerçektenbir müddet sonra da müslüman oldu. savaşlarda büyük kahramanlıklar gösterdi. resulullaha büyük hürmeti vardı.
peygamber efendimiz, veda haccı’nda mübârek saçlarını tıraş ettiriyordu. bütün ehsâb-ı kirâm etrafında toplanmış saçları yere düşürmemek için havada yakalıyorlardı. mübârek alınlarındaki saçlarına sıra gelince hz. halid bin velid, “anam, babam, canım sana feda olsun yâ resûlallah, ne olur, mübârek alnınızdaki saçları bana verir misiniz” diyerek o kadar yalvardı ki, hz. peygamberimiz onu kıramadı.tebessüm buyurdular: mübârek saçları alan hz. halid, öptü kokladı, yüzüne gözüne sürdü ve sarığının içine yerleştirdi. bütün savaşlarda muzaffer olmasının sebebini sorduklarında, sarığını çıkarıp içindeki mübârek salar sayesinde olduğunu söylerdi.
yanında, peygamber efendimizin ism-i şerifini, salâtü selâm ilâve edilmeden yalnız olarak söylenmesine müsaade etmezdi. bütün eshâb-ı kirâm gibi, o da, sevgili peygamberimizin rızasını ve hoşnutluğunu kazanabilmek için çırpınırdı.
bunun için her şeylerini feda eder, hiçbirşeyden çekinmezdi. cesâret ve şecaatini ve askerlikteki tecrübelerini islâmiyetin her tarafa yayılması için harcamış ve bunun için peygamber efendimiz tarafından methedilmişti. bir gün, peygamber efendimiz kendisi için “allahın iyi kullarından biridir” diye söylemişlerdir. hz. halid hitâbet ve fesâhatta da çok mâhir idi.
hz. halid’in resulullaha mektubu
hz. halid bin velid’in kahramanlıkları meşhurdur. birçok kavmin müslüman olmasına sebep olmuştur. üzerlerine gittiği, haris bin kâ’b oğullarının islâm’a gelmesi üzerine, peygamber efendimize bir mektup gönderdi. bu mektup şöyledir: “bismillahirrahmanirrahim.
allahü teâla’nın resûlü, peygamberimiz muhammed aleyhisselâm’a halid bin velid tarafından.esselâmü aleyke yâ resûlallah.
kendisinden başka ilâh olmıyan allahü teâlâ’ya hamdederim. yâ resûlallah, beni haris bin kâ’b kabîlesine gönderdiniz. onlarla üçgün muharebe etmememi ve islâm’a davet etmemi, müslüman olurlarsa aralarında kalmamı ve islâmın esaslarını, allahü teâlâ’nın kitabını ve resûlünün sünnetini öğretmemi, eğer müslüman olmazlarsa muharebe etmemi emir buyurmuştunuz.
ben de, emri şerifleriniz üzere hareket ederek, haris bin kâ’b oğullarına üçgün nasihat edip, islâm’ı tebliğ ettim. süvarilerim “ey benî harisler! selâmete ermek isterseniz, müslüman olunuz” diye onları islâm’a davet ettiler. onlar, hiç çarpışmadan müslüman oldular. ben de onlara, allahü teâlâ’nın emirlerini resûl aleyhisselâm’ın sünneti şeriflerini öğrettim. ya resûlallah. bundan sonra, nasıl hareket etmem gerektiği hakkında ikinci bir emri şerifiniz gelinceye kadar burada bekliyeceğim. esselâmü aleyke yâ resûlallah.”
peygamberimiz de, hz. halid bin velid’in mektûbuna şöyle cevap yazdırdılar:
“bismillâhirrahmanirrahim. allahü teâlânın resûlü muhammed aleyhisselâmdan, halid bin velid’e, esselâmü aleyke yâ halid, allahü teâlâya hamdederim. benî haris bin kâ’blıların kendileriyle çarpışmanıza ihtiyaç kalmadan müslüan olup, allahü teâlâ’nın birliğine ve muhammed’in, o’nun kulu ve resûlü olduğuna şehâdet ettiklerini ve hidayete kavuştuklarını haber veren mektubunu elçiniz bana getirdi.
onları, allahü teâlâ’nın ve resûlünün emirlerine göre hareket ederlerse âhıret ni’metleriyle müjdele. eğer aykırı hareket ederlerse âhıret azâblarıyla korkut. sonra buraya gel. onların elçileri de seninle beraber gelsin.vesselâmü aleyke ve rahmetullâhi ve berekâtühü.”
bundan sonra, peygamber efendimiz hz. ali’yi, bir müfreze ile yemen’e arkasından o’na yardım etmeleri için, hz. halid bin velid’i de bir müfreze ile gönderdi. hz. ali’ye ulaştıkları zaman, ona tâbi olmalarını tenbih etti. gittiler. yemen halkı biraz karşı koydu ise de az bir çarpışmadan sonra, islâm’ı kabul ettiler.
zehir tesir etmedi
hz. halid bin velid, hire üzerine yürüyüp kaleyi kuşattıktan sonra, görüşmek üzere bir kimse istedi. hireliler: “öldürmezseniz göndeririz” dediler. hz. halid bin velid öldürmeyeceklerini söyleyince abdülmesih bin ayyam bin bukayle ile hîre valisi, hz. halid’in huzuruna geldiler.
hz. halid onlara: “sizi allah’a ve islâm’a davet ediyorum. eğer müslüman olursanız, müslümanlara ait olan haklara sahip olursunuz ve müslümanın yapacağı vazifeleri de yaparsınız. bunu kabul etmezseniz, cizye (vergi) verirsiniz. bunu da kabul etmezseniz, sizin yaşamaya karşı olan hırsınızdan daha fazla şehid olmaya karşı hırslı olan bir orduyla geldim” dedi.
bunları söylerken abdülmesih’in elinde bir şişe gördü, şişedekinin ne olduğunu sordu. abdülmesih şöyle cevap verdi. “yâ hz. halid! bu zehirdir. eğer sen, bizim arzularımıza ugyun bir anlaşma yaparsan ne âlâ. milletimin arzularına uygun olmayan bir anlaşma ile gitmektense, bu zehiri içerek hayatıma son vereceğim.”
hz. halid bin velid, zehiri abdülmesih’in elinden aldı ve “bismillâhillezi lâ yedurru ma’asmihi şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semî’ul-alîm.” diyerek sonuna kadar içti. abdülmesih ve hîre valisi, hz. halid bin velid’i hemen ölecek diye boş yere beklediler.
sonra abdülmesih ve vâli anlaşma şartlarını görüşmek üzere kaleye girdiler. halk onları merakla bekliyordu. abdülmesih onlara: “ben, kendilerine zehir tesir etmeyen bir kavmin yanından geliyorum” dedi. kavmiyle istişare edip tekrar hz. halid bin velid’in yanına gelerek: “biz, sizinle harp edemeyiz. fakat dîninize de giremeyiz. size cizye vermeğe hazırız” dedi. 90 bin dinar üzerinden sulh anlaşması yaptılar.
hz. halid bin velid, hirelilerle yaptığı sulhnameyi bitirince iran hükümdarına ve erkanına bir mektup azdı. bu mektup aynen şöyledir:
“bismillahirrahmanirrahim,
halid bin velid’den, rüstem, mihran ve acem reislerine. selâm, hidayete kavuşanlara olsun. allahü teâlâ’ya hamdederim. onun kulu ve resûlü olan hz. muhammed aleyhisselâma salâtü selam olsun.
yaptığınız bütün çalışmalarınızı dağıtan, topluluğunuzu parçalayan, sözlerinizde sizi ihtilâfa düşüren, gücünüzü kuvvetinizi zayıflatan, mülk ve hakimiyetinizi elinizden alan allahü teâlâ’ya sonsuz şükürler olsun.”
daha sonra antlaşma sağalanamadığı için kılıç zoruyla bu toprakları aldı.
hz. halid bin velid’in son anları
hz. halid bin velid, 21 (m. 642) yılında humus’ta hastalandı. yanında silah arkadaşları vardı. vefât edeceği sırada kılıcını istedi. kabzasını tutarak şefkatle okşadı. sonra: “nice kılıçlar elimde parçalandı. işte bu benim ölümümü görecek olan son kılıcımdır. beni en çok üzen, hayatı hep savaş meydanlarında geçip, yatak yüzü görmemiş olan bu halid’in yatakta ölmesidir. resûlullah’ın hiçbir eshâbı, rahat yatağında ölmedi. ya savaş meydanlarında veya uzak beldelerde din-i islâmı yayarken garib olarak şehid oldu. ah... halid!... şehid olamıyan halid! harb, benim etimi çiğneyemedi. şehidlik mertebesi hariç elde etmediğim makam kalmadı. vücûdumda bir karış yer yoktur ki, ya kılıç yarası, ya bir ok yarası veya bir mızrak yarası olmasın. ömrü, din-i islâmı yaymak için savaşlarda at koşturan kimsenin sonu, böyle yatak üzerinde mi olacak? ölümü, harb meydanında, atımın üzerinde, düşmana allah için kılıç sallarken şehid olarak beklerdim.” dedi.
sonra yermük savaşını hatırlayarak: “ah... yermük günü... insan kanlarının vadide sel gibi aktığı yermük!... şiddetli bir kırağının olduğu gece, gökten boşanan ayğmura karşı kalkanımın altında gecelediğimi unutamıyorum. o gece muhacirlerden kurulu akıncı birliğinde baskın yapmak için sabahı zor etmiştik. ah... yermük harbi... üç bin yiğitle, yüzbin küffara karşı zafer kazandığımız mûte’yi bile unutturdun!..
ey yakınlarım! cihada sarılın. bu topraklar ancak cihad etmekle korunabilir. yermûk, rumlarla yaptığımız ilk büyük muharebedir. bundan sonra, daha nice savaşlar birbirini takip edecektir. sakın gaflete düşmeyin!... şimdi, kendimi at kişnemeleri arasında, allah allah nidalarıyla insanlara dar gelen yermûk vâdisi’de hissediyorum. vallahi rabbimden beni her gazâda diriltmesini ve o savaşın hakkını vermeiy isterim..."”dedi.
sonra “vasiyetimi bildiriyorum, beni ayağa kaldırın..."deyince ayağa kaldırdılar. "beni bırakınız, şimdiye kadar hep taşıdığım kılıcım artık beni taşısın” diyerek kılıcına dayandı:
“ölümü, savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım. öldüğüm zaman atımı muharebede tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz. atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim. mezarımı, bu kılıcımla kazınız. kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alır”, dedi ve yatağına düşüp kelime-i şehâdet getirerek vefât etti
(bkz: seyf)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?