bebeklerin kafataslarinda kemiklerin arasinda bulunan yumusak bolum.iki yasindan sonra bu bingildaklar kemiklesir.onun icindir ki iki yasina kadar cocuklarun baslarina dikkat edilmeli korunmalidir.
bıngıldak
d vitamini eksikliğinde kapanması geciken yarık.
bebeklerde kafa tasinin kıkırdak yapılı büyüme bölgesi
olasi cizgi kahraman ismi (bkz: super cocuk bingildak) (bkz: bingildak $irin) (bkz: bingildagini yirim senin) (bkz: ne dedim ben)
konu ile ilgili uzun ama önemli (mutlaka okuyun ve çevrenizi uyarin)
çocuğu olan, ya da olacak arkadaşlar lütfen dikkat...
bana gelen maili aynen paylaşıyorum. duyanınız bileniniz varmı
bilmiyorum ama ben okuyunca dehşete düştüm.
biraz uzun ama okuyun , inanılmaz. özetle bebeğin bıngıldağına
batırılan iğne sersemletiyormuş, bunu keşfedip uygulayan bakıcılar
varmış,
enfeksiyon sonucu zeka geriliğine neden olmuş aşağıdaki olayda.
birisi bebek sitesine yazmış. aileden birileri refakat
etmedikçe
bebeği asla bir bakıcıyla başbaşa bırakmayın derim ben.
oğlum meriç, 1,5 yaşındayken ağır zatürre geçirdi. ankarada
gazhastanesinde yattık 1 hafta. o esnada, servisteki hemşirelerden
biri,
bana bebeğe kimin baktığını sordu bir sohbette. ben de annemin
baktığını,
ama çok yorulduğunu bir bakıcı bulup, artık annemin de ara ara
kontrolüyle
oğlumu evde bırakacağımı söyledim. o gencecik hemşire, nasıl kızdı
bana
anlatamam. noluyor dedim, ne oldu nedir bu sinir? kızcağız anlattı
olayı.
bizim yatışımızdan 1 ay önce bebeği taburcu etmişler. buyrun olayın
detaylarına..
bir bakıcı, her sabah kızılaydan ümitköyde bir siteye, çocuk
bakıcılığına gidiyor. bir seferinde sabah erken saat tabi, önündeki
sıraya
iki bayan daha biniyor. yol uzun tabi kızılaydan ümitköye, en az 45
dakika
sürer sabah trafiğinde. kadınlar da ordan burdan konuşuyorlar, bizim
bakıcı
da kulak misafiri oluyor konuşmalarına. derken biri diğerine, baktığı
çocuğun yaramazlıklarını anlatınca, diğer bakıcı,
"aaa, deli misin ne uğraşıyorsun" diyor. "batır bıngıldağına
bir
iğne, çocuk valla bir sersemler, anca akşama kendine gelir" diyor.
diğeri
merak ediyor felan ama sonra da,
"ben korkarım yapamam" diyor.
bizim şahit olan bakıcı, dehşete düşüyor. ümitköye varana
kadar
kendi kendiyle tartışıyor
"acaba doğru mudur değil midir, nasıl yapsam ne yapsam" diye.
iğne batıran kadın ik duraklardan birinde iniyor, bizim kadın
da o
an karar veriyor, sonunda herşeyi göze alıyor, işe geç kalma pahasına,
o
kadını izlemeye başlıyor. neyse, kadın gide gide bir eve geliyor,
kapıdan
içeri girince bizim kadın, o adresi iyice belliyor, kapıda yazan ismi
felan
ezberliyor ve koşa koşa işine gidiyor. akşamı zor ediyor ve iş çıkışı
hemen o adrese varıp dışarda anne babanın gelişini bekliyor. geç
saatte
önce baba geliyor, ardından anne. kadının da çıktığını görünce gidip
kapıyı
çalıyor. baba açıyor kapıyı, kadıncağız süklüm püklüm olayı anlatıyor.
baba
inanmıyor ve çocuğun annesini çağırıyor kapıya. kadın geliyor, bizim
bakıcıya ne olduğunu soruyor. kadıncağız da kulak şahidi olduğu
herşeyi
anlatıyor. bu çocuğun annesi kadına bir parlıyor, bir kızıyor.
"ne hakla diyor bizim yılların bakıcısı kadınımıza iftira
atarsın"
diyor. "o kadın öyle iyidir öyle melek gibidir ki " diyor.
tabi bizim bakıcı pişman oluyor geldiğine. kadını, diğer
bakıcının
yerinde gözü olmakla vs. suçluyorlar. anladığım kadarıyla bu
kadıncağız da
öyle yırtıcı bir kadın değil, bakıcı. sessiz sakin, iyice şaşırıyor ne
desin. sonunda geri dönüyor, tam inecek merdivenlerden, gene dönüyor,
"hanımefendi, belki ben yanılıyorumdur ama siz yine de bebeği
bir
doktora götürseniz" diyor.
bu sefer kadın çıkıyor apartman aralığına,
"sen diyor kimi lekelediğinin farkında mısın? biz o bakıcıyı
yıllardır tanırız. o kadar iyidir ki, bizim zeka özürlü ilk oğlumuza
bakıyor. hiç gık demeden kardeşine de bakıyor."
kadıncağız ne desin, "peki" deyip çıkıyor apartmandan. kadın
hışmını
evde de sürdürüyor tabi, kocasına anlatıyor. kocası da aman boşver,
deli
midir nedir, saçma sapan hikaye deyip geçiyor.
aradan birkaç gün geçiyor, anneanne çocukları ziyarete geliyor.
zaten üzülüyor hep ilk torununun zeka özürlü olmasına. neyse, olayı
kadın,
annesine anlatıyor, görüyor musun
ne deliler var felan diye. anneannenin içine bir kurt düşüyor. birşey
demeden bebeği, aldığı gibi taksiye atıyor ve gazi hastanesine
getiriyor.
durumu anlatıyor acilde. hemen bebeği muayeneye başlıyorlar. tabi
gözle
görülür birşey yok diye radyolojiden ct, mr vs isteniyor. bakıyorlar
ki
tam bıngıldak üstünde birsürü iğne izi. doktorlar dehşete düşüyor.
hemen
ilk çocuğu çağırıyorlar hastaneye. aynı durum. ve maalesef çocuk, o
aldığı
iğnelerden ilk yıl
içinde enfeksiyon ve sonuç zeka geriliği. anneanne çıldırıyor. hemen
suç
duyurusu. o bakıcı tutuklanıyor cana kasitten. o muayenelerden sonra
bebek
hemen hastaneye yatıyor ama
allahtan çocuğun beyninde hasar yok. fakat abisi maalesef geri
dönülmez
durumda. biz aynı servise yattık olaydan 1 ay sonra. hala olayın
şahitleri
sinir krizleri geçiriyordu. o anne, o baba nasıl yaşayacak bu vicdan
azabıyla bilmem.
kaynak: zevzek forum
çocuğu olan, ya da olacak arkadaşlar lütfen dikkat...
bana gelen maili aynen paylaşıyorum. duyanınız bileniniz varmı
bilmiyorum ama ben okuyunca dehşete düştüm.
biraz uzun ama okuyun , inanılmaz. özetle bebeğin bıngıldağına
batırılan iğne sersemletiyormuş, bunu keşfedip uygulayan bakıcılar
varmış,
enfeksiyon sonucu zeka geriliğine neden olmuş aşağıdaki olayda.
birisi bebek sitesine yazmış. aileden birileri refakat
etmedikçe
bebeği asla bir bakıcıyla başbaşa bırakmayın derim ben.
oğlum meriç, 1,5 yaşındayken ağır zatürre geçirdi. ankarada
gazhastanesinde yattık 1 hafta. o esnada, servisteki hemşirelerden
biri,
bana bebeğe kimin baktığını sordu bir sohbette. ben de annemin
baktığını,
ama çok yorulduğunu bir bakıcı bulup, artık annemin de ara ara
kontrolüyle
oğlumu evde bırakacağımı söyledim. o gencecik hemşire, nasıl kızdı
bana
anlatamam. noluyor dedim, ne oldu nedir bu sinir? kızcağız anlattı
olayı.
bizim yatışımızdan 1 ay önce bebeği taburcu etmişler. buyrun olayın
detaylarına..
bir bakıcı, her sabah kızılaydan ümitköyde bir siteye, çocuk
bakıcılığına gidiyor. bir seferinde sabah erken saat tabi, önündeki
sıraya
iki bayan daha biniyor. yol uzun tabi kızılaydan ümitköye, en az 45
dakika
sürer sabah trafiğinde. kadınlar da ordan burdan konuşuyorlar, bizim
bakıcı
da kulak misafiri oluyor konuşmalarına. derken biri diğerine, baktığı
çocuğun yaramazlıklarını anlatınca, diğer bakıcı,
"aaa, deli misin ne uğraşıyorsun" diyor. "batır bıngıldağına
bir
iğne, çocuk valla bir sersemler, anca akşama kendine gelir" diyor.
diğeri
merak ediyor felan ama sonra da,
"ben korkarım yapamam" diyor.
bizim şahit olan bakıcı, dehşete düşüyor. ümitköye varana
kadar
kendi kendiyle tartışıyor
"acaba doğru mudur değil midir, nasıl yapsam ne yapsam" diye.
iğne batıran kadın ik duraklardan birinde iniyor, bizim kadın
da o
an karar veriyor, sonunda herşeyi göze alıyor, işe geç kalma pahasına,
o
kadını izlemeye başlıyor. neyse, kadın gide gide bir eve geliyor,
kapıdan
içeri girince bizim kadın, o adresi iyice belliyor, kapıda yazan ismi
felan
ezberliyor ve koşa koşa işine gidiyor. akşamı zor ediyor ve iş çıkışı
hemen o adrese varıp dışarda anne babanın gelişini bekliyor. geç
saatte
önce baba geliyor, ardından anne. kadının da çıktığını görünce gidip
kapıyı
çalıyor. baba açıyor kapıyı, kadıncağız süklüm püklüm olayı anlatıyor.
baba
inanmıyor ve çocuğun annesini çağırıyor kapıya. kadın geliyor, bizim
bakıcıya ne olduğunu soruyor. kadıncağız da kulak şahidi olduğu
herşeyi
anlatıyor. bu çocuğun annesi kadına bir parlıyor, bir kızıyor.
"ne hakla diyor bizim yılların bakıcısı kadınımıza iftira
atarsın"
diyor. "o kadın öyle iyidir öyle melek gibidir ki " diyor.
tabi bizim bakıcı pişman oluyor geldiğine. kadını, diğer
bakıcının
yerinde gözü olmakla vs. suçluyorlar. anladığım kadarıyla bu
kadıncağız da
öyle yırtıcı bir kadın değil, bakıcı. sessiz sakin, iyice şaşırıyor ne
desin. sonunda geri dönüyor, tam inecek merdivenlerden, gene dönüyor,
"hanımefendi, belki ben yanılıyorumdur ama siz yine de bebeği
bir
doktora götürseniz" diyor.
bu sefer kadın çıkıyor apartman aralığına,
"sen diyor kimi lekelediğinin farkında mısın? biz o bakıcıyı
yıllardır tanırız. o kadar iyidir ki, bizim zeka özürlü ilk oğlumuza
bakıyor. hiç gık demeden kardeşine de bakıyor."
kadıncağız ne desin, "peki" deyip çıkıyor apartmandan. kadın
hışmını
evde de sürdürüyor tabi, kocasına anlatıyor. kocası da aman boşver,
deli
midir nedir, saçma sapan hikaye deyip geçiyor.
aradan birkaç gün geçiyor, anneanne çocukları ziyarete geliyor.
zaten üzülüyor hep ilk torununun zeka özürlü olmasına. neyse, olayı
kadın,
annesine anlatıyor, görüyor musun
ne deliler var felan diye. anneannenin içine bir kurt düşüyor. birşey
demeden bebeği, aldığı gibi taksiye atıyor ve gazi hastanesine
getiriyor.
durumu anlatıyor acilde. hemen bebeği muayeneye başlıyorlar. tabi
gözle
görülür birşey yok diye radyolojiden ct, mr vs isteniyor. bakıyorlar
ki
tam bıngıldak üstünde birsürü iğne izi. doktorlar dehşete düşüyor.
hemen
ilk çocuğu çağırıyorlar hastaneye. aynı durum. ve maalesef çocuk, o
aldığı
iğnelerden ilk yıl
içinde enfeksiyon ve sonuç zeka geriliği. anneanne çıldırıyor. hemen
suç
duyurusu. o bakıcı tutuklanıyor cana kasitten. o muayenelerden sonra
bebek
hemen hastaneye yatıyor ama
allahtan çocuğun beyninde hasar yok. fakat abisi maalesef geri
dönülmez
durumda. biz aynı servise yattık olaydan 1 ay sonra. hala olayın
şahitleri
sinir krizleri geçiriyordu. o anne, o baba nasıl yaşayacak bu vicdan
azabıyla bilmem.
kaynak: zevzek forum
(bkz: fontanel)
(bkz: fonticulus)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?