"insanoğlu atış ve ateş ile çevreyi belirli bir uzaklıktan değiştirebilen tek canlı türü. bu iki yeteneğimizle tarihimizin ve dünyadaki evrimin akışını değiştirdik ve sonunda uzaya çıkmayı becerdik. bu yetenek insanoğluna, kullandığı aletlerin boyutuyla kıyaslanması imkansız bir güç verdi. clovis avcısı kuzey amerikanın son mamutunu mızrakla; siyonist bir fanatik, yitzhak rabini tabancayla; wernher von braun londrayı roketle vurmuştu. benzer şekilde usame bin ladinin adamları da 11 eylül 2001de kaçırdıkları uçaklarla new york ve washingtonda binlerce insanın ölümüne yol açtılar. hem patlayıp hem fırlatılan şeyleri çok severiz. bu saplantımız kendini daha masum bir biçimde düğünlerdeki havai fişek gösterilerinde belli eder. ama, fatih sultan mehmetin dev toplarında ve 2. dünya savaşının atom bombasında kendini daha vahşice gösteren de aynı tutkudur. uzaklara ateş ve korkunç gümbürtüler saçan nesneler fırlatmaya bayılırız. fırlatıp atmak, türümüzün en ayırt edici karakteristikleri olan iki ayak üzerinde hareket etme ve alet yapma becerisinin ürünleri. marsın yüzeyinde su ve dolayısıyla geçmişinde bir yaşam belirtisi olup olmadığını belirlemek amacıyla daha önce, nisan ayında uzaya fırlatılmış olan mars odyssey aracı, kaderin bir dönüm noktası olan 11 eylül 2001 tarihinde gezegene, güneşe göre saniyede 24 kilometre hızla yaklaşmaktaydı. 24 ekimde ilk amerikan füzeleri afganistana düşerken, araç dördüncü gezegenin yörüngesine oturmuş ve incelemelerine başlamıştı. sonunda kendimizi gayya kuyusunda mı yoksa uzayda mı bulacağımızı kestirmek çok güç, ama bunu mutlaka ateş yağdırırken yapacağız."
(ateş etmek isimli prof. alfred w. crosbynin kitap tanıtımından alıntıdır)
ateşli alet kullanarak bir şeyi vurmaya çalışmak da, evet çok zevklidir. bunu şehir içinde tatmin etmek için gidilen yere poligon denir.
ateş etmek
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?