confessions

elifielifine

- Yazar -

  1. toplam entry 534
  2. takipçi 1
  3. puan 14283

altın yüzüğüm kırıldı

elifielifine
bir adıyaman yöresi türküsü. grup abdal pek güzel söyler.

altın yüzüğüm kırıldı
suya düştü su duruldu
dediler yarim geliyor
ince bellerim kırıldı

tel tel tellerine
kurban olam dillerine

atımın da nalı yoktur
üzerinde çulu yoktur
gölbaşı’n da yolu yoktur
git gelemem emmim kızı

tel tel tellerine
kurban olam dillerine

altınlarım n’ol edeyim
al hırkamı çul edeyim
gölbaşı’nı yol edeyim
ben gelemem emmim kızı

tel tel tellerine
kurban olam dülerine

if istanbul 2014

elifielifine
13-23 şubatta istanbul, 27 şubat - 02 martta ankara ve izmir’de gerçekleşecek olan "13. uluslararası bağımsız filmler festivali’’
avm’de gösterimi olması if istanbul ruhuna hakarettir.

http://www.ifistanbul.com/tr/index.asp

the broken circle breakdown

elifielifine
2012 yapımı belçika filmi (bkz: felix van groeningen)

filmin genelini yüreğin ezile ezile izliyor olsan bile o acıya katlanıyosun çünkü en başından acıyı öğretiyor..
özgün ve çok güzel bir film olmuş kırık çember özellikle müziklerin geçişi din, erotizm, aşk, acı, hüzün, mutluluk, ölüm, doğa ve gerçeklerle öyle güzel harmanlanmış ki ağlayamıyorsunuz ama çok üzülüyorsunuz.
sadece film sonunda düşünüyorsunuz, boğazınıza bir kaç düğüm kalıyor.. " hayat seni kıskanır " başlığı altına toplanıyor her şey.
filmde unutamadığım bir sahne var ki spoiler olarak veriyorum...gerçekleri tokat gibi yüzümüze vuruyor

--- spoiler ---

aslında hep biliyordum.
gerçek olmayacak kadar güzel olduğunu, uzun sürmeyeceğini.
hayatın böyle olmadığını, cömert davranmadığını.
birini sevmemelisin.
birine bağlanmamalısın.
hayat seni kıskanır.
elinden her şeyini alır ve yüzüne güler.
sana ihanet eder..
--- spoiler ---

muharrem orucu

elifielifine
sessiz sedasız insanların gözüne sokmadan, dillendirilip herkesin huzuru bozmadan başlamış oruçtur.

muharrem orucunu tutan birinden ben oruçluyum karşımda yeyip, içme cümlelerini duyamazsınız, oruç tuttuğu için etrafındaki herkesin onunla birlikte aç-susuz kalmasını beklemez, orucunu gönülle tutar bir ikinci kişinin ne yaptığını önemsemez. günlerce susuz kalır ama karşısında kana kana su içen insan dokunmaz saygı duyar.

nedir muharrem orucu;

’’peygamber efendimizin torunu hz.hüseyinin kerbelada 10 muharrem aşura günü

yezidin emri ile şehid edildi. orucun adı burdan gelmektedir. alevilerde 12 imam orucu

olarakta bilinen, muharrem ayın başlangıcında tutulan ve 12 gün süren bir matem orucudur.

12 günden maksat her imam için bir gün tutulan oruçtur. ve orucun bitiminde aşure çorbası

yapılır ve kurban kesilir.

bunun manasıda şudur: kerbelada imam hüseyin ile beraberinde 72 kişi şehit edildi.

burda allah ın nurları olan 12 imamların soyu kesilmedi, yani imam hüseyinin oğlu

imam zeynel-abidin şehit edilmediği için bu soy devam etti. ve bu kurban ve aşure sadece

bu niyetledir. allaha şükür lokmasıdır ki imamların soyu kerbelada kesilmedi.

aleviler bu ayda kerbela acısını paylaşmak unutturmamak ve anmak için 12 gün matem orucu tutarlar.

kendilerini yasa boğarlar, siyah giyerler. zevki sefadan uzak durmaya çalışırlar.’’

aşkın metafiziği

elifielifine
her şeyden önce, erkeğin doğası gereği aşkta vefasızlığa,
kadının ise sürekli sadakata eğilimli olduğu gerçeği vardır.

erkeğin aşkı, doyum bulduğu andan itibaren belirgin bir biçimde azalır: hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu kadından daha fazla çekerler: erkek değişiklik özler.

kadının aşkı ise, özellikle o andan sonra artmaya başlar.
bu, türü koruyup onun varlığını sürdürmeye, bu bakımdan da olabildiğince fazla çoğalmaya yönelik doğanın amacının bir sonucudur. bildiğimiz gibi erkek, kendisine yeterince kadın sunulduğu takdirde, kolayca yılda yüz çocuk meydana getirebilir:
kadın ise, istediği kadar çok erkeğe sahip olsun, ikiz ihtimalini hesaba katmazsak, yılda sadece bir çocuk dünyaya getirebilir. bu nedenle erkeğin gözü hep başka kadınlardadır;
kadın ise buna karşılık tek bir erkeğe sımsıkı sarılır: çünkü doğa onu içgüdüleri gereği ve hiç düşünmeden, gelecekteki doğumun besleyicisi ve koruyucusunu yanında tutup korumaya sürükler. bundan ötürü erkeğin eşine sadakati yapaydır, kadının ki doğaldır;
dolayısıyla da, kadının ihaneti, nesnel olarak, sonuçları bakımından olduğu kadar, öznel olarak doğaya aykırılığı bakımından da erkeğinkinden çok daha az bağışlanabilir bir ihanettir.

johann gottlieb fichte

elifielifine
johann gottlieb fichte oberlausitz (saksonya) – i.s.1762 küçük bir köydeki fakir bir dokumacının oğludur fichte. dokuz yaşına kadar dokumacılık ve çobanlık yapmış. varlıklı bir çiftlik sahibi şans eseri onun zekasını fark etmiş ve himayesine alarak bir okula başlatmış. ancak bu kişinin ölmesi ile tekrar yoksulluk ve sıkıntı çekmeye başlayan fichte üniversiteyi çok zor bitirebilmiş. özel ders vererek para kazanmaya çalıştığı sıralarda bir öğrencisi sayesinde kant’ın felsefesiyle tanışmış ve o günden sonra tüm hayatını onun felsefesini geliştirmeye adamıştır.

fichte, kant’ın bir başlangıç yaptığına ve bu başlangıcın bir sisteme kavuşturularak tamamlanması gerektiğine inanmıştır. bu sisteme ulaşmak için de bir çıkış noktası arar. ona göre bu çıkış noktası sujedir, bilinçtir.

burada iki yol vardır;

objeyi çıkış noktası almak, ki o zaman objenin yanında nasıl oluyor da bir suje, bir bilinç var olabiliyor sorusu ile karşılaşırız. ona göre bu soru çözümsüzdür ve insanı determinizm ve mekanizme sürükler ve bu durumda özgürlük diye birşey olamaz.
sujeyi çıkış noktası almak, bu durumda ise bilincin objeyi nasıl tasarımladığı sorusu ile karşılaşırız ve bu sorunun çözümü vardır.

aylak adam

elifielifine
--- aylak adam ---

okuldan suratımda çürükler, tırnak yaralarıyla döndüğüm günler babam, "görürsünüz, adam olmayacak bu çocuk," derdi. konuşmazdım. sevinirdim. babam adamsa ben olmayacaktım. "büyüyünce bıyık bırakmayacam" derdim kendi kendime. ertesi gün daha çok dövüşürdüm. ötekiler benden yıldılar. öğretmenler babama yazarlardı. iyi ki okumamı istemiyordu. yoksa ona inat okumazdım. "okuyup da ne olacak? iş adamı olmalı," derdi. teyzem ona çıkışırken, ben iş adamı olmamaya karar verdim. bazı kere teyzem bana büyüyünce ne olacağımı sorardı. "bilmiyorum," derdim. "komisyoncu olmayacam ben." gülerdi. başını sallar, "sen," derdi, "bu kötü adamın yüzünden azap çekeceksin."
--- aylak adam ---

--- aylak adam ---

dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanır tutunurlar. kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. çocuklarına tutunanlar vardır. herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. gülünçlüğünü fark etmez.
--- aylak adam ---

--- aylak adam ---

-ya sen? diye sordu. görmeyeli neler yapıyorsun?
artık utanmıyordu. söyleyebilirdi.
-ben çoğu geceler içiyorum, dedi. şakağımdaki ağrıyı duymamak için, iştah açmak için falan diyorum ama değil. bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum. belki kendi kendimden. iki çeşit içen vardır. biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. bir de şu çevredekilere bak. bunlar neden içiyorlar? toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için. çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. dışarıda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır. sokakta hiç gülememek için burada gülerler. böyleleri az içer. ya ben? içiyorum da kurtulabiliyor muyum? belki yalnız baş ağrısından...
--- aylak adam ---

yalnızlıklar

elifielifine
bir hasan ali toptaş kitabı


* neresinden bakılırsa bakılsın, her cümlede bir çift göz vardır ve her noktada bir insan. o insan ki, bakar bize ve ötemize; ve o insan ki, giyindiği zamanın...

* yalnızlık hadi gidelim ’’dir çoğu kez, hadi n’’ olursun.

* silahını kendinden yontar yalnızlık; her şeyden koptuğu için her şey olan kendinden. - peki namlunun ucunda kim var? - kim olacak; tetikteki ben.

* yalnızlık kendini her gün yıkıp her gün kuran çok eski bir handır. taşlarında yüzyılların parmak izleri vardır; burçlarında göğü; ve odaları birer andır....

* yazılmamış kitaplardır ölüler ve zamanın rafına kaldırılmış gümüşlerdir. onlar ki, bir yanlarını bırakırken bize, bir yanımızı götürmüşlerdir.

* yatağa mahkum olmuş bir hastanın; karısının kendisini ne zaman terk edeceğini merakla beklemesidir.

* çocuktum ve geleceğim kadardım.

* yalnızlık, çocuk kılığında bir babadır torunların büyüttüğü.

kniha smichu a zapomneni

elifielifine
’’gelecek kimsenin umurunda olmayan, ilgisiz bir boşluktur, geçmiş ise yaşam doludur, kızdırır, başkaldırtır, yaralar, o kadar ki, bu yüzden onu yok etmek ya da yeniden yaratmak isteriz. geleceğe egemen olmak istemenin nedeni, geçmişi değiştirecek güce sahip olmaktan başka bir şey değildir.’’

kırtıl semahı

elifielifine
mersin’in silifke yöresine ait bir semahtır.


sözler:

aşağıdan gelen telli turnam,
içinizde telli turnam yok benim.
yarandan yoldaştan soran olursa,
yine sol yanımda derdim çok benim.

gidiyorum gayrı gül benzim soluk,
od düştü sineme yanıktır yanık.
ölüm allah emride zalım ayrılık,
hangine yanayımda derdim çok benim.

pir sultan abdalım da dost kırklar yediler,
bu yolu erkanı da a canım.
herkes sevdiğini de bile dediler,
hangine yanayım derdim çok benim.

güneşin doğuşu

elifielifine
kış dönemi her sabah büyük bir hayranlıkla izlediğim olay. sabahın ilk ışıkları doğmadan yola çıkan ben, servisi beklerken şahit oluyorum bu müthiş şölene. o an bütün umutsuzluk uçup gidiyor, karanlık bir kentin üzerine usul usul doğuyor güneş. gökyüzü kızılı hava ne kadar soğuk olursa olsun insanın içini ısıtıyor.

derler ki güneş en güzel nemrut dağının üzerinde doğar ve batar. her ikisini de izledim evet muhteşem uçsuz bucaksız ve insanı mest eden manzara, ama insanın yaşadığı kentte güneşin doğmasına tanık olması bir başka.

çünkü yaşanılan bütün olumsuzluklara, kötülüklere rağmen inatla bıkmadan doğuyor güneş...bana umudu hatırlatıyor her doğan yeni güneş, hayat bütün kötülüklere rağmen devam ediyor ve usul usul güneş doğuyor bir kentin üzerine, üstelik o çirkin beton yığını olan şehrimize inat doğuyor.

bu sabah havanın netliğinden mi, neden bilmiyorum ama gördüğüm kızıllık, gölge şeklinde kalan binalar ve ardından doğan kızıl güneş bugün buraya yazmama sebep oldu..

güneşin doğuşunu izleyin, uyumayın, umut edin bir gün bu ülkenin üzerine güneş hiç batmamak üzre doğacak, bize bu karanlık günleri yaşatanların gözlerini kör edecek güneşin umudu..

pastoral senfoni

elifielifine
huzuru yakalayabilmek için çırpınarak yaşayan ruhlar için aşk, acıya dönüştürülmesi en kolay, en hassas ihtiyaçlardan biridir. kahramanların hepsi, ya gide´in kendisi ya da hayatında önemli rolleri olan yakınlarıdır. pastoral senfoni, bir kitap ismi olarak okuyucuya işin en başında, birden fazla dünyanın kapılarını aralar.

pastoral kelimesi, hem kırsal yaşamla, hem de fransızca´da protestan din görevlilerine verilen pasteur adıyla bağlantılı olarak dinî ve manevi yönleri ağır basan bir hikâyenin anlatılacağını okuyucuya haber verir.
günlük türünde yazılmış eserde ortaya konan, bir hikâyeden ziyade, çok sesli bir senfonidir. günlük, bizi hem papazın, hem de karısı, oğlu ve âşık olduğu kör kızın dünyalarına götürürken, çok sesli bir senfoniye dönüşür.
gide romanın adıyla, beethoven´ın en önemli eserlerinden biri olan pastoral senfoni´ye gönderme yapar. bir papaz dünyanın ve aslında yaşamın bütün renklerini kör bir kıza, bu senfoni aracılığıyla anlatmaya çalışır

--- spoiler ---

rahip, bir gün ölmekte olan yaşlı bir kadının duası için yoksul bir kulübeye gider. kadına yetişememiştir ama onun kör, yırtık pırtık kıyafetler içinde bir köşede duran 14 – 15 yaşlarındaki yeğenine acıyarak kıza yardımcı olmak ister ve onu alarak evine götürür. karısı amelié, bu durumdan hiç hoşlanmamıştır. çünkü bir rahip maaşıyla zor geçinilen bu evde insanların yaşayabileceği bir alan da yok gibidir. kızın bitlerinin temizlenmesi için kızı tıraş ederler, temizce giydirirler. kıza gertrude adını verirler, ( körler alfabesiyle) okuma yazma öğretir ve kızı dışarıya çıkarırlar. görmeyen kıza dünyayı ve renkleri seslerle anlatmaya çalışırlar. bu arada rahiple gertrude arasında duygusal bir yakınlaşma başlar. rahibin karısı amelié; rahibi başta çocuklarına göstermediği ilgiyi gertrude’e göstermekle suçlar, zamanla da bunun duygusal bir ilgi olduğunu anlar ve bundan mutsuz olur. bu arada rahibin oğlu jacques de gertrude’ e aşıktır. aslında amelié, jacques’in duygularının farkındadır ama kendine dönük yaşayan rahip bunu fark edememiştir bile. onları kilise beraberce org çalarken gören rahip ikisini de kıskanır ve oğlunu alpler’e gönderirken gertrude’ü de jacques’in rahatça göremeyeceği bir eve, louise de la m… ‘nin evine gönderir. kendisi de gertrude’ü orada her gün ziyaret eder. bu arada rahiple gertrude birbirlerine duygularını açmıştır.

aradan zaman geçer ve gertrude’ ün gözleri bir ameliyatla açılır. hastanedeyken yanına jacques gitmiştir ve ikisi de pek çok konu hakkında sohbet etme fırsatını yakalamıştır. jacques mezhep değiştirmiş, manastıra kapanmaya karar vermiştir. bu arada da gertrude, rahibi değil de rahibin oğlu jacques’i sevdiğini anlamıştır.

gören gözlerle eve dönen gertrude, amelié’ yi ne kadar mutsuz ettiğini aynı şekilde kendisinin de mutsuz olduğunu anlayarak kendisini ırmağa atar. kurtarılır ve rahibe onu sevmediğini, oğluna aşık olduğunu, amelié’ yi mutsuz etmekten duyduğu üzüntüyü ve bunların sonucunda intihar etmek istediğini söyler. ırmaktayken fazlaca su yuttuğu ve ıslak elbiseleriyle uzun süre kaldığı için kurtarıldıktan sora fazla yaşayamayarak ölür. rahibe göre oğlu mezhep değiştirerek gertrude de ölerek yani her ikisi birden hayatından uzaklaşarak onu cezalandırmışlardır.
--- spoiler ---
15 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol