yaran fıkralar

12 /
seeyouindisneyland
tayyip ile bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar.
bush tayyip’e
- ’bizde oyle bir teknoloji var ki, oluyu
’diriltiriz’ der.
tayyip altta kalmaz ve o da;
- ’bizdeki teknoloji çok farkli,
partimizin bütün elemanlari 100 metreyi,
3 saniyede kosmayi beceriyor’ der.
türkiye’ ye döndügünde tayyip’i
bir düsünce alir. danismanlarini
çagirir, ve attigi palavrayi anlatir;
-’haftaya bush geliyor, yalanimiz ortaya çikarsa ne
yapariz? ’ diye sorar.
danismanlardan biri hemen cevap verir:
-’onlara ölüyü nasil dirilttigini sordunuz mu? ’
-’hayir sormadik.’
-’o halde hiç korkmayin basbakanim, alin
bush’u anitkabir’e götürün. atatürk’ü diriltmesini isteyin.
diriltemezse o rezil olur. yok eger diriltirse, siz zaten
100 metreyi 3 saniyede kosarsiniz!
mad
basbakan erdogan, destek aramak için ingiltere’yi ziyarete gitmis.ziyareti
sirasinda kraliçe tarafindan çay içmeye davet edilen erdogan,kraliçeye kendi
liderlik felsefesinin ne oldugunu sormus. kraliçe de"çevremi akilli
insanlarla doldurmak!" cevabini vermis. erdogan bunun üzerine kraliçeye
çevresindeki insanlarin akilli olup olmadiklarini nasil ayirt ettigini sormus
kraliçe, "onlara dogru sorulari sorarak ayirt ediyorum." diye yanitlamis ve
"izin verin göstereyim." demis.kraliçe hemen tony blair’i aramis ve "sayin
basbakan, lütfen bu soruya cevap verin: annenizin bir çocugu var, babanizin
bir çocugu var ve bu çocuk sizin ne kiz, ne de erkek kardesiniz. kimdir
bu?"diye sormus. tonyblair: "bu benim majesteleri! " diye
yanitlamis.kraliçe: dogru.tesekkürler ,iyi çalismalar blair." demis ve
erdogan’a dönerek: "gördünüz mü sayin erdogan?"evet majesteleri, çok
tesekkür ederim, bu metodunuzu kesinlikle kullanacagim. " diyerek
oradan ayrilmis. yurda dönüsünde hemen unakitan’i yanina çagiran
erdogan"kemal abi sana soracagim bir soruyu cevaplamani istiyorum
demis"".unakitan: "tabii efendim, nedir?"erdogan: "annenizin bir çocugu var,
babanizin bir çocugu var ve buçocuk sizin ne kiz, ne de erkek kardesiniz.
kimdir bu? unakitan sagabakmis, sola bakmis düsünmüs, tasinmis ve en
sonunda: "efendim bunu biraz düsünüp sonra size cevap versem?"demis. erdogan
kabul etmis ve unakitan oradan ayrilmis. vakit kaybetmeden bakanlar
kurulunu toplantiya çagirmis. saatlerce bu soru üzerinde düsünmüsler, ama
bir cevap bulamamislar. en sonunda kemal unakitan,kemal dervis’i aramis
ve durumu açikladiktan sonra:"annenizin bir çocugu var, babanizin bir çocugu
var ve bu çocuk sizinne kiz, ne de erkek kardesiniz. kimdir bu? "dervis:
"bunda bilemeyecek ne var, tabii ki benim!" diye yanitlamis.cevabi alan
unakitan hemen tayyip’i arayarak:cevabi buldum efendim, kim oldugunu
biliyorum, "sayin kemal dervis"demis. tayyip büyük bir hayal kirikligiyla
cevap vermis: "yanlis cevap kemal abi, dogru cevap "tony blair" idi.".
mitili
iki alman, hans ile mans, türklerin rakıdan ne anladıklarını merak edip bir gece meyhaneye gitmeye karar vermisler. meyhaneden içeri girip acemi bakı$lar ile etrafa baktıktan sonra, yan masa ne sipariiş ettiyse aynısını sipariş edip içmeye baslamıslar rakıyı. birinci kadehin sonunda hans mans’a sormuş:

- mans sen bir şey hissediyor musun
+ hayır hans devam edelim içmeye.

bir süre sonra yedikleri mezelerin de eşliğinde ikinci kadehe başlamışlar. bu sefer mans dayanamamış ve:

- hans! bir şey anladın mı?
+ hayir.. devam et.

üçüncü kadehin de ardından hans tekrar mans’a sormuş:

- ne hissediyorsun mans?

mans ağır ağır gözlerini kaldırmış:

- ne hissettiğimi siktir et de hans... ne olacak bu almanya’nın hali?
mitili
ogretmen derste ahmet’e sorar:

- cocugum hava cok sicak naparsin?
- cami acarim hocam.
- otur len sifir!

mehmet’e sorar:
- cami acarim hocam napiyim?
- otur sana da sifir!

piç ali’ye sorar:
- sizden izin alip ceketimi cikaririm hocam.
- daha sicak oglum daha sicak!
- kravatimi gev$etirim hocam..
- oglum ali yaniyorsun yaniyorsun cok sicak!
- gomlegimi cikaririm hocam.
- yahu yaniyor ortalik sicaktan duramiyorsun!
- hmm.. pantolonumu cikaririm hocam
- ya evladim, oyle bir sicak ki cehennem azabi gibi.. nefes alamiyorsun. naparsin oglum!?

ali dayanamaz:
- donumu indiririm götümü siktiririm yine de o cami acmam hocam!!
seeyouindisneyland
bizim hızlı motorcu güzel bir bahar akşamı otoyolda basabas gitmektedir.200-250 limitine tam ulaşmışken kaskına çarpan bir şey nedeniyle durur ve motordan inerek neye çarptığına bakar.bizim ki bir kuşa çarpmıştır ve alayım da gömeyim diye eline aldığı sırada kuşun nefes aldığını görür ve sevinçle kuşu yanına alarak eve gider.
eve girdiğinde kuşu nereye koyayım , nereye koyayım diye düşünürken daha önceden beslediği papağanın kafesi koymaya karar verir.kuşu yarı baygın kafese koyduktan sonra da dışarı çıkar.
aradan 2-3 gün geçer ve çarpmanın etkisiyle kafeste baygın yatan kuş uyanır
kafesin içinden dışarıya bakacak olur.
motorcu eleman koltukta uyumaktadır ve buğulu gözleriyle kafesin parmaklıklarına göz takılır ve yıkılmış bir şekilde kafes demirlerini yumruklar ;
- a siktir be yaa !!! motorcu ölmüş.
esrakesh
ferdinand porsche, ölür ve öbür dünyada melekler tarafından karşılanır. melekler kendisinin olağanüstü otomobil tasarımından dolayı bir dilek hak ettiğini söyleyerek, isteğini sorar.
porsche "tanrı ile bir konuda konuşmak isterdim." der.
melek derhal isteğini yerine getirmek üzere ferdinand porsche’yi bir salona alır.
porsche tanrıya sorar: " kadını yaratırken düşüncelerin nerdeydi?"
tanrı: " ne demek istiyorsun?"
porsche: " çok hatalı yaratmışsın!"
1.ön taraf aerodinamik değil.
2.çok ses yapıyor.
3.bakım masrafları yüksek.
4.ayda 5-6 gün tamamen kullanılmaz durumda.
5.arka taraf çok sarkık duruyor.
6.sürekli boyanması ve yenilenmesi gerekiyor.
7.egzoz, emisyona çok yakın.
8.farlar genellikle küçük.
9.yakıt da son derece pahalı.

tanrı kısaca düşündükten sonra cevap verir:
"ferdinand, bunların hepsi doğru olabilir ama istatistiklere göre bir çok erkek benim icadıma senin icadından daha fazla biniyor!!.

esrakesh
temel, yıllar sonra kavuştuğu elden düşme murat 124
arabasıyla yolculuk yaparken bir anda araba arıza
yapar.
yolun kenarına çeker. motor kapağını açar, ne oldugunu
anlamaya çalışırken bir ferrari yanına yanaşır.
"hemşerim, arabanın nesi var? istersen senin arabayı
benimkine baglayalım, çekeyim seni ilk tamirciye
kadar." der.
çok sevinir temel bu teklife. hemen murat’ı kalınca bir halatla
ferrari’ nin arkasına bağlarlar. ferrari’ nin sahibi genç
uyarır, "ben hız yapmayı çok severim. eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektor yapar beni uyarırsın!"
temel "tamam!" der ve yola koyulurlar.
bir sure sonra ferrari gaza basmaya başlar, 60,80,
100... derken murat124 arkadan selektor yapar.
ferrari durumu hatırlar ve yavaşlar, bir sure sonra
ferrari tekrar gaza basar,
70, 80,100... murat tekrar hatırlatır.
ferrari yavaşlar.yollarına böyle devam ederlerken bir
lamborghini ferrari’ ye yaklaşır ve ’’kapışalım mı?" der.
ferrari yanıtlar,
"nesine?"
lamborghini "340 km. otedeki benzinliğe ikinci varan,
ilk varanın deposunu doldurur."
ferrari kabul eder ve yarışa başlarlar.
120, 140, 180, 220... gaza basmaktadırlar.
o arada trafiği kontrol eden polis helikopterinde
görevli polis genel merkeze bilgi vermektedir:
"komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği
tehdit altında!!! 3 araç yarış yapıyor.
bir ferrari ile bir lamborghini saatte 300 km hızla
yanyana gidiyorlar, arkadan da bir murat 124 onlarıi
geçmek için 10 dakkadır selektör yapıyo...
esrakesh
pamuk prenses, herkul ve notre dame in kamburu aynı sirkte sahneye çıkıyolarmış. bir gün otururken pamuk prenses demiş ki:

-benim çadırımda sihirli ayna var girip sorayım hala en güzel ben miyim?

çadıra girip çıkan pamuk prenses demiş ki:

-aynaya sordum hala en güzel benmişim, bunun üzerine herkül :

-birde ben sorayım hala en kuvvetli ben miyim ? der ve çadıra girer. çadırdan çıkınca der ki:

-hala en kuvvetli benmişim.

sıra notre dame’in kamburuna gelmiştir.

o da en çirkin hala ben miyim sorayım diye çadıra girer.

çadırdan on karış suratla çıkan notre dame’in kamburu sinirli bir şekilde der ki;

-kim lan bu reha muhtar?
armour
bir genç kadın, çok zayıf bir bebeği doktora kontrole götürür. bebeğe bakan doktor "bu çocuk iyi gıda almıyor" der ve kadına dönerek "lütfen soyununuz", diye rica eder. soyunan kadının göğüslerini iyice kontrol eden doktor "düşündüğüm gibiymiş hanımefendi" der, "sizin hiç sütünüz yok"
kadın, "tabi olmaz doktor bey", der. "ben çocuğun teyzesiyim"
john maynard keynes
8 - 9 yaşlarında bir çocuk varmış. bu çocuğun en sevdiği şey yatak odasındaki dolaba girip oyuncak beyaz ayısı ile oynamakmış. yalnız bu duruma annesi çok kızıyormuş, çünkü kocası yokken sevgilisini eve getiriyormuş. yine bir gün annesi sevgilisi ile dışarıda iş üzerindeyken çocuk dolapta beyaz ayısı ile oynuyormuş. bu sırada kadının kocası gelmiş kapı çalınmış, kadın panik ile adamı dolaba sokmuş.. bu sefer kocasıyla dışarda sevişmeye başlamışlar. bu sırada dolapta çocuk ve adam karşı karşıya oturuyorlarmış. bir süre sonra
- amca,
- efendim?
- benim bi beyaz ayım var..
- eee.?
- sen onu alıcaksın
- çocuğum ben koca adamım ne yapıyım ayıyı?
- yok yok alıcaksın..
- almıcam ulan
- alıcaksın, yoksa çıkar babama söylerim
- peki peki sus... ne kadar?
- 50$
- hadi lan .. ben 50$ vermem ona
- peki bende çıkar babama söylerim...
- peki peki ... al şunu ..
aradan bi süre geçmiş..
- amca
- ne var?
- ayımı geri ver..
- hadi lan ben ona 50$ saydım..
- vericeksin, yoksa çıkar babama söylerim..
- peki lan velet al sus şunu..
biraz sonra
- amca..
- ne var?
- benim beyaz ayı var ya...
- eee..?
- sen onu geri alıcaksın... 100$
* hmmppf !
bu böyle sabaha kadar devam etmiş.. çocuk adamın cebindeki tüm parayı almış. ertesi gün gitmiş... paralarla kendisine bir bisiklet almış.. eve dönmüş annesi bisikleti görmüş
- bunu nereden buldun? demiş. o da
- yerde para buldum onunla aldım demiş..
annesi
- olmaz çocuğum sen günah işlemişsin, git bisikleti geri ver, parayı geri al.. sonra o parayı kiliseye bağışla.. gitmişkende parayı nasıl bulduğunu anlat ve günah çıkar demiş... çocuk istemeye istemeye gitmiş, bisikleti geri vermiş, parayı almış.. sonra parayı kiliseye bağışlamış ve günah çıkarma odasına girmiş... rahip kabinin diğer tarafından seslenmiş;
- buyur çocuğum
- rahip amca benim bi beyaz ayım var
rahipten gelen cevap:
-s..tirrrrr gitt laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan..!!
chillekli pasta
dursun manifaturacıdır. temel caddenin karşısına yeni bir dükkan açıp manifaturacılığa başlar.
ilk gün dursun temel’e gider:
- atlet külot ne kadar? der.
- atlet 3 lira külot 2 lira..
aradan bir iki saat geçer dursun temel’e gider:
- atlet külot ne kadar? der.
- atlet 3 lira külot 2 lira..
aradan bir iki saat daha geçer dursun temel’e gider:
- atlet külot ne kadar? der.
- atlet 3 lira külot 2 lira..
aradan bir iki saat daha geçer dursun temel’e gider:
- atlet külot ne kadar? der.
- atlet 3 lira külot 1 lira..
- aa! külodu niye indirdin?
- kıçımı yalayasın diye eşşşoğlueşşeek!!!
sarkilarbircigligasiginmaksasimdi
temel trafikte

trafik memurları karşıdan gelen temel ve fadime’yi çevirmiş. ikisinin kemerlerini de takılı görünce tebrik etmiş:
-bugün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz. bu yüzden 500 milyon ödül veriyoruz. bu parayla ne yapmayı düşünüyorsunuz beyefendi?...
-ne yapacağım hemen gidip kendime ehliyet alacağım...
-nee... ehliyetiniz yok mu?...
fadime olayı toparlamak için atılmış:
-kusura bakmayın memur bey, temel içince ne dediğini bilmez...
-nee... bir de içkili misiniz?...
arka koltukta oturan yaşlı dursun öne doğru eğilmiş:
-ben demiş idum çalıntı arabayla yola çıkmayalım başımıza bir iş gelir diye...
memur neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan idris koşarak gelmiş:
-ne oldu?... geçtik mi sınırı ?...
chillekli pasta
gazeteciler sormus : -- ulkenizde 4 kisilik bir aile ne kadar gelirle rahat bir hayat surebilir ? siz onlara ne kadar oduyorsunuz ?
amerika baskani : -- amerika da 4 kisilik bir aile 5000 dolar ile rahat bir yasam surebilir, biz onlara 6500 dolar oduyoruz. geri kalan 1500 dolari ne yaparlar bilmiyorum..
ingiltere basbakani : -- ingiltere de ayni aile 4000 pound ile rahat yasar, biz 5000 pound veriyoruz. 1000 pound nereye gidiyor bilmiyoruz..
turkiye basbakani kasimpasali tayyip : -- turkiye de ayni ailenin aclik siniri 800 ytl?dir. biz onlara 300 ytl veriyoruz, geriye kalan 500 ytl yi nereden buluyorlar biz de anlamis degiliz..
filojiston

adamin biri bara girer ve kendisine bir icki soyler. barmen bir robottur.
adama mukemmel hazirlanmis bir kokteyli cabucak servis yaparken sorar: "iq’un kac?"
adam "150" diye cevaplar..
robot adamin iq seviyesine gore sohbete baslar, uzun uzun quantum fizigi, kuresel isinma, biyoteknoloji,ekonomi, insanligin seksuel gelisimi uzerine konusur..
adam robotun bilgisinden etkilenerek kendi kendine "bu gercekten inanilmaz" diye dusunur ve robotu denemeye karar verir.
bardan kalkar, tekrar kapidan girer bara gelir ve yeni bir icki soyler. robot yine mukemmel hazirladigi ickiyi cabucak servis yapar ve sorar: "iq’un kac?"
adam "100 civari" diye cevaplar.
robot bu kez uzun uzun sohbete baslar ama bu kez futbol, borsa, arabalar, raki ve gogusler hakkinda sohbet acar. cok etkilenen adam robotu bir kez daha test etmeye karar verir ve tekrar kalkar.
yeni bir musteri gibi bara yaklasir bir icki daha soyler. robot cabucak servis yaparken sorar: "iq’un kac?".
adam, "mmm, sanirim 50 civari" der.
bunun uzerine robot, adama son derece yavas bir bicimde su cevabi verir: ya...ni... yi..ne.. ta..yy..ip’e oy ve...re...cek. ..sin... de...se...ne!
sarkilarbircigligasiginmaksasimdi
temel’in oğlu bir ilkokul öğrencisidir ve yarın sınavı vardır.bizim akıllı temel de oğlunun sınav hususunda yalan söyleyip söylemediğini anlamak için bir yalan makinesi alır.oğul akşam eve gelir temel hazırdır makinesiyle.çocuğuna sorar sınavını:

temel:oğlum sınavın nasıl geçti?
oğlu:5 aldım baba
yalan makinesi öter
temel yine sorar:
4 aldım baba
yalan makinesi yine öter
temel yine sorar:
3 aldım baba
yalan makinesi yine öter
temel yine sorar:
2 aldım baba
yalan makinesi ötmekte ısrarlı!
temel yine sorar:
1 aldım baba
bunun üzerine temel oğluna artist bir edayla ’’ben öğrenciyken bütün sınavlarım hep iyi geçerdi’’ der.
ve yalan makinesi malumunuz patlar...
x
deve
genç deve annesine sormus
-"anne niye bizim ayaklarimiz bu kadar büyük?"
anne cevap vermis:
-"çölde kuma batmamak için."
genç deve tekrar sormus:
-"peki kipiklerimiz niye bu kadar gür.
anne tekrar cevap vermis:
-"çölde kum firtinalarinda kum kaçmasin diye."
meraki yatismamis olan genç deve bir soru daha sormus:
-"bizim niye hörgüçlerimiz var."
anne deve sabirla yanitlamis :
-"çölde çok uzun süre susuz idare edebilme için suyu hörgüçlerimizde depolariz."
sonunda dayanamayan genç deve sormus :

-"peki biz ankara devlet hayvanat bahçesinde ne halt yiyoruz??"
x
ateist

ateist bir adam, ormanda yürüyüşe çıkmış keyifle gezinirken birden arkasında bir ses duymuş. dönüp bir de bakmış ki, bir ayı hızla ona doğru koşuyor. o da ayıdan kaçmak için başlamış koşmaya. her arkasına baktığında ayı biraz daha yaklaşıyormuş. bir kez daha arkasına bakmış ve ayağı bir dala takılıp düşmüş. ayı da adamın üstüne... adam "tanrim!" diye bağırmış. zaman durmuş, gökyüzünden bir ışık inmiş ve tanrı’nın sesi duyulmuş: "şimdiye kadar bana inanmadın, var oluşunu saçma nedenlere bağladın, şimdi benden yardım mı diliyorsun?" adam, "biliyorum tanrım, artık sana inanıyorum, ama beni affetmezsen, bari ayıyı imana getir" demiş. ses kesilmiş. zaman kaldığı yerden devam etmiş. ayı adamın üstünden kalkmış, pençelerini havaya kaldırmış ve konuşmuş: "allah’ım senin verdiğin rızıkla orucumu açıyorum…"
x
dün gösterdiniz

birgün temel, dursun’u bıçaklayıp öldürmüş. sonra mahkemeye çıkmış. hakim, elinde suç aleti olan bıçağı göstermiş ve temel’e sormuş:
-bunu tanıyor musun?
-tanımıyorum.
daha sonra hakim yine sormuş:
-tanıyor musun?
-tanımıyorum da!
temel suç aletini tanımayınca hakim mahkemeyi ertesi güne ertelemiş. ertesi günkü duruşmada hakim, temel’e tekrar sormuş:
-bunu tanıyor musun?
-tanıyorum hakim bey.
-nerden tanıyorsun, söyle bakalım?
-dün gösterdiniz ya, hakim bey...
x
adamın birisi şehirlerarası yolcu taşımacılığında kullanmak
üzere ford minibüs satın alır. ilk sefere çıkacağı gün çok heyecanlıdır.yolcuları tepelemeye doldurur ve yola çıkar. fakat minibüsü öyle hızlı kullanmaktadır ki minibüsün en arka koltuğunda oturan 60 yaşlarında bir ihtiyar amca şoföre:
-"yavrum biraz yavaş gitsene kaza yapacaksın." diyince şoför
heyecanla,
-"beybaba sen ford minibüsü bilir misin?" der.
ihtiyar adam "hayır bilmiyorum" deyince şoför
" o zaman otur yerine bir daha karışma" der.
neyse seyahat bu şekilde devam eder. ileride keskin bir virajdan 120 km hızla dönünce uçuruma yuvarlanmaktan son anda kurtulurlar.
bu arada minibüsteki yolculardan orta sıralarda oturmakta olan
orta yaşlı bir kadın:
-"şoför bey rica ederim yavaş git, evde çoluk çocuğumuz bekliyor" deyince şoför kadına
"abla sen ford minibüsü bilir misin?" deyince kadın
"hayır nereden bileyim" der.
şoför bunun üzerine
"o zaman sus, bana müdahale etme" der.
yola devam ederler. artık minibüs öyle süratli gitmektedir ki
herkesin yüreği ağzında şoförün insafa gelmesini bekler. şoförün sağında oturan adam dayanamayıp:
-"şoför bey, yavaş gitsene canına mı susadın" deyince
şoför:
-"abi sen ford minibüsü bilir misin?" deyince,
adam:-"evet ulan biliyorum ne olacak! der.
bunun üzerine şoför heyecan içerisinde
-"iyi o zaman çabuk söyle bunun freni nerede???
12 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol