vapur hikayeleri

rumuz pilis tiray egen
vapur, kıçından köpük çıkarak yol almaktaydı...

sigara içmek artık yasak olduğundan içemiyordu. en çokta bu duruma kıl oluyordu vakur adam. okuyacak bir dergisi de yoktu elinde, martılar şımarık birer çocuk gibi peşindeydiler vapurun, onları izlemeyi seviyordu. ah bi sigara içebilseydi, ne kıyak olurdu.

kadıköy’e, geçiyordu ayrılmaya. ayrılmak için karşıya geçmek zaten bir dertken, yarım saatlik bir deniz yolculuğu hiç çekilir gibi değildi. bir de üstüne üstlük, sevgililerin ağırlıkta olduğu alandaydı. kalktı, kapalı tarafa geçti. burda da sanki mutsuzlar ve yalnızlar bir olmuş, matem günü düzenliyor gibilerdi. yarım saat sonraki hali de böyle mi olacaktı. oturmadı, alt kata indi. kenarlarda oturacak yer bakındı. bir yer buldu oturdu. ah bi sigara yakabilseydi.

vapur yanaşırken kalkanlardandı o da. ama bu sefer kalkmadı. vapur bir an önce yanaşsın istiyordu ama, ayrılık hakkında pek istekli değildi. yaz günü de ayrılık mı olurdu. en son o indi. bir sigara yaktı. buluştu. ayrıldı. bir sigara yaktı. bir dergi aldı, vapura bindi. geldiği yöne gitti. kadına göre gitti. kendine göre, geri döndü. bitti...
nys
kadiköy - beşiktaş vapurunda kış aylarında dışarıya çıkıp kahvemi alıp sigramı yakmıştım. 20 dakikalık zamanın keyfini çıkarmaya başlamıştım ki vapurdaki görevlilerden biri yanıma yanaşarak ’’ sigaranızı söndürür müsünüz? bakın kaptan sizi izliyor’’ diyerekten yukarıda bir yeri işaret etti. oraya baktığımda küçük bir kamera gördüm ve tebessüm ederekten tabi söndürürüm dedim.

(bkz: kendini çok zeki gören aptalın durumu)
kartalkalkardalsarkar
vapur aynı vapur:kadıköy-beşiktaş.
sevgilimsiyle buluşmaya gitmek üzere vapura binilir,mevsim kış,herkes içeride.
yolculuk ortası rahatlamak için wc ye gidilir.bu da güzel.fakat kapı kapandığı anda kilitten iğrenç bi tık sesi gelir.iş biter,kapı tokmağı çevrilir ve boşa döndüğü görülür,kapının dili düşmüştür...bi kaç uğraştan sonra ter basar,panik başlar,dışarıda kimse de yok,iskele görünür.. sonunda,telefon kartıyla ( olay 1989 da geçiyo,niçin kredi kartıyla denemedin demeyin) dil yukarı kaldırılır,kapı açılır,derin bir oh çekilir.
eh,tabii ki öyle başlayan günden hayır gelmeyeceği de bellidir,buluştuğumuzda bi güzel kavga edip ayrılmıştık.
rumuz pilis tiray egen
gözleri mağrur, yüzü asıktı vakur’un. arnavutköy’den 8.20 vapuruyla hareket etmiş eminönüne gitmekteydi, işine. diğer günlerden bugünü ayıran şeyler vardı. gazetesi yoktu elinde. ne gözlüğünü almıştı, ne de kasketi kafasındaydı. bugün bir boştu içi, dışı. boğazın akıntısına kaptırmıştı sanki. sabah güneşi, dolmabahçe’nin camlarına vururken, kendini görmeye çalıştı. acayip şeyler düşündü. aylardan hazirandı, bugün doğum günüydü. yalnızdı. "çay içeen" diye bağırdı çaycı, çay bile almadı. çaycı önünde kısa bir es yaptı, önemsemedi devam etti "çay içeen" diye bağırarak devam etti. karşısında her gün gördüğü selamlaştığı adamlar vardı. onlarla selamlaşmadı. onlar da önemsemediler. o vapurun müdavimlerinden biriydi. sadece bir sıfattı. o sıfat olmayı sevmezdi pek, ama bazen sıfat olmak sağlığa yararlıydı. bilirdi.

karaköy civarlarında, yerinden kalktı. vapurun demirliklerine yaslandı, aşağı baktı. "bir deniz mahsulü ol deseler hangisi olurdum" diye içinden düşünmeye başladı. hamsi? hayır çok oynak. istavrit? çok kılçıklı. palamut? çok iri... insan gözüyle balık olmayı beceremedi. insan balıkları nasıl bilirdi? ya balıklar insanları nasıl bilirdi? bugün doğum günüydü. kendisine bir hediye olarak akşam rakı içecekti. yine komşusu nadide’den başka kimse hatırlamayacaktı bu gün’ü. "şu vapur bir yanaşsa, işe gitsem" dedi içinden. kimsenin umrunda olmayan günlerden birini daha geçirmenin peşindeydi. güneş batsın, hava kararsın, bir zaman akımı olsun, uyusun, zaman aşımı olsun uyansın. kaldığı yerden devam etsin günler. bir şeyi beklemesin. öyle geçsin.

vapur eminönü iskelesine yanaşıyordu. halatlar atıldı, gerdirilmeye başlandı. insan da tıpkı vapur gibi değil miydi? bir kıyı buldu muydu, hemen sımsıkı bağlanırdı. içinden insanlar geçen bir iskeleydi hayat... vapurdan indi. elinde gazetesi yoktu, gözlüğünü almamıştı. çay da içmemişti. bugün değişik olsun diye epey yorulmuştu. doğduğu gün acaba ne değişmişti bu dünya da? ezan okunmuş muydu kulağına? ah! şu iskelelerden caddelere geçmek, çok yorucuydu....
rumuz pilis tiray egen
-motorla mı geçelim üsküdar’a vapurla mı?
+vapurla.
-bozuk var mı sende?
+var.
.......

-çay içer misin?
+hayır
-simit yer misin?
+hayır?
-bi şey mi oldu?
+bilmiyorum.
-bi şey oldu kesin ama söylemiyosun...
+bilmiyorum.
.......

-ayrılmak mı istiyorsun?
+ya bilmiyorum
-biliyosun
+emin değilim bi şeylerden vakur!
-ney o emin olamadıkların?
+seni seviyo muyum sevmiyo muyum ondan emin değilim.
-sevmiyosun
+neden bu kadar emin konuştun?
-eminim çünküm senin beni sevmen üzerine kurulmadı bu ilişki!
+nassı yani?
-tornistan nedir bilir misin?
+hayır
-vapurun geri manevra yapması için pervanenin tam tersine dönmesidir.
+ee yani
-yani bizim ilişkimiz tornistan olmuştu en baştan
+dediklerinden hiç bi şey anlamıyorum.
-en azından konuşuyoruz. anlamak zorunda değiliz birbirimizi.
+ya. bak. işte böyle garip garip konuşunca seni sevmediğimden emin oluyorum. ama bazen öyle anlamlı, öyle elle tutulur laflar ediyosun ki, hayran oluyorum.
-verdiklerime göre sevmeye çalışma bence. bak bu da tornistan.
+vapurları çok mu seviyosun?
-adım vakur. annem vapur da doğurmuş beni
+şaka mı bu?
-hayır.
+iskeleye yanaşıyo inelim mi?
-evet.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol