mutlu tonbekicinin enfes yazidir:
bizim kekolar, koca penisli eros heykellerini görünce pek bir hoş olurlar. kıkırdarlar, kızarırlar, nereye bakacaklarını şaşırırlar, son çare deli gibi dalga geçerler. “lan olm lan. şeye tapıyorlarmış lan.. manyak bunlar lan!” ha sen çok geliştin de, “şeyine” tapmaktan vazgeçtin de, kalkmış eski insanlarla dalga geçiyorsun!
sinirlendiğin zaman duyalım bakalım küfürlerini... nereye ne yaptığını duyalım önce. kimi anında neyinle cezalandırıyorsan görelim önce bir. en vazgeçemeyeceğin organ nedir sorusuna cevap ver önce. sonra karar verelim gerçekten “neye” taptığını.
dünya erkeklerinin yarısının gizli gizli kendi şeyine taptığını iddia ediyorum. en çok müridi olan şey: penis.
dinler boşuna bu kadar keskin değil. ancak hadım bir erkek samimi bir inanan olabilir. eh kesemeyeceğine göre, günahla, ayıpla korkutup mümkün olduğunca küçülteceksin. yoksa çok ciddi bir rakip yani.
***
topa yine sert girdim, farkındayım. ama ortalık gene leş gibi testosteron kokmaya başladı farkındaysanız.
bir “erkekliktir” gidiyor.
erkekliğin erdem, erkekliğin sempati, karizma, falan filan olduğunu söyleniyor. sıkıştığı anda sevgilisini terk ediveren \endash ki o neredeyse bütün kariyerini yakmak uğruna kendisinin dibinden ayrılmamıştı- uyuşturucu soruşturmasında “aman ismimi verme” diye korku tünellerine giren hüsnü dönekzurna erkekliğine laf edilmesine çok bozulmuş. “ben klarnet çalarım, klarnet de erkek enstrümandır” diye demelenmiş. şakaysa komik değil, gerçekse çok komik. klarnet niye “erkek” enstrüman olsun? ince uzun diye mi? her ince uzun şey erkek midir? solucan da mı bu kategoridedir? hadi öyle olsun diyelim niye “erkek” oluyor?
ve daha önemlisi: erkek olunca ne oluyor? ben sana erkek olamazsın demedim, adam olamazsın dedim diye haykırmak istiyorum. hüsnügillere. hepinize. bütün plastik delikanlılara.
erkek eşittir nedir ben anlamış da değilim.delikanlılığın kitabını yazmaktan söz ediliyordu bir ara. öyle bir zırva vardı veya. “delikanlığın kitabını yazacak adam” vs vs gibi.
nedir iddia edilen delikanlılık, erkeklik açık ve net bir şekilde soruyorum.
zira “ben erkekim uleyn” diye ortalıkta dolaşanların hepsine bakıyorum, ne kadar kaypaklık, kalleşlik, sözünden dönme, boş alıp boş tutma, ahlaksızlık, hırsızlık, arsızlık, pişkinlik, yüzsüzlük, yalancılık, dilencilik, haraç, dolandırıcılık, ailesini terk varsa hepsi bunlarda.
hesapça “erkeklik” denilen ama bu hıyarların yapmak isteyip de becermedikleri ne kadar insani, yüksek şey varsa onları da ne tuhaftır ki erkeklikleriyle böbürlenmeyen adamlar yapıyor.
eli şeyinde aile babası, fakir dostu, kötü gün arkadaşı gördün mü hiç? göremezsin.
güya “delikanlı” olmayan, hasta çocuğunun başında sabaha kadar nöbet tutar, güya “ delikanlı” olan ötekiyse evden çoktan tüymüş, kahve köşelerinde delikanlılık, errrkeklik nümeroları yapar. “ben çocuuuma laf söyletmem.. keserim ulan..”
git şeyini kes hıyar!
freud, “kadınlarda penis kıskançlığı” olduğun öne sürmüştü. çürütüldü falan ama türkiye’de olup kıskanmamak hakikaten mümkün değil.
su, deri, kan ve bir takım başka dokulardan oluşan bir organdan nasıl bu kadar güç alınır bir kadın olarak anlaması güç. malum şahıs da “ben erkek adamım, erkek adam böyle konuşur” demiş.
küçükçük turşucuk içi dolu fıçıcık. ne kadar çok şey sığıyor içine.. vay babam vay. bütün suçu at üzerine, rahatla. aynı zamanda bütün gücünü ve meşruiyetini de ondan al, rahatla. ben değil o yaptı de, rahatla... hakikaten güzel iş...
taksim’in ortasına cami yerine dev bir penis heykeli öneriyorum arkadaşlar. madem memleketin yarısını ona tapıyor. bari dürüst olalım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?