oruç

0 /
berkesn
oruç ilkten zor gelebilir çünkü 1 hafta vicudumuzda ki toksinleri atar sonrasında kolay gelicektir oruç sağlıktır
cirkinkral
Fakirlerin halinden anlamak için yapıldığı söylenen ama iftarda türlü et yemekleri, tatlılar, açık büfe yemeklerin tüketildiği ibadet.
Sanki fakirler bir saate kadar aç kalıyor da sonra masa donatıyorlar.
herkonudafikrimvar
Japon bilim adamları orucun saglikli oldugunu tespit etmiş gibi yalanlar soyler bazi müslümanlar. Bu tamamen yalandır. Saglikli olan tıbbi oruçtur. Vucud max 8 saat ac birakilir ve o esnada bol bol su icilmesi gerekir. Dini oruç ise,15-17 saat ac kalmak daha sonra tıka basa karın doyurmaktir. Bu manyakliktan başka bir sey degildir ve vucudun ölümle dans etmesidir.
mustaitbiradam
burada oruç sözcüğüne dinî, uhrevi bir düzlemde değil de daha çok etimolojik şekilde yaklaşacağım.

oğuzcada, daha dar bir anlamda bugün Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında konuşulan dilde, yani Türkiye Türkçesinde, kullanılan oruç sözcüğünün kökeni orta farsça (pehlevice)'daki roçag sözcüğüne dayanır.

13. yüzyıl dolaylarında anadolu'da filizlenmeye başlayan batı türkçesinde -oğuzcada- sözcüğün sonundaki -g- bir yerde bir zaman düşer. bundan sonra ya iran ya da Türk sahasında bir *rôçe çıkmış; bir -o- önsesinin eklenmesiyle *oroçe olmuştur.

kullanılmaya başlayan bu son sözcüğünün sonuna gelen +sız/+lıg ekleri ile oroçesiz, oroçelig şekiller meydana çıkar. -yani oruçsuz, oruçlu.- bu son biçimlerde de vurgusuz orta hece -e- sesi düşer; oroçsuz, oroçlug.

bu eklerin getirisiyle oroç olan sözcük, "oğuzcada ikinci hecede -o- sesi bulunmaz." kuralı ile en son oruç şekliyle ayrılır.

güzel kardeşim, çok dağıttın, bir toparlar mısın, diyenler için;
pehlevice roçag > -g- sesi düşer; rôçe > önses eklemi; oroçe > +sız ve +lıg eklerinin vurgusuz hale getirmesiyle; oroç > ikinci hecede -o- sesi bulunmaz kuralı ile; oruç.


kaynak: şinasi tekin, iştikakçının köşesi: Türk Dilinde Kelimelerin ve Eklerin Hayatı Üzerine Denemeler


şinasi hoca, başına * koyulan sözcüklerin varlığının nazarî olarak düşünüldüğünü söyler.
herkonudafikrimvar
insanın nefsini terbiye etmesi ve ruhunu huzura ulaştırması için hemen tüm din ve felsefelerde olan, çok tanrılı dinlerle başlayıp yahudilik, daha sonra budizm'in kurucuzu buddha'nın öğretileri ile devam eden, en son islam ile zirveye ulaşmış bir gelenek.
komple teorisyen
ihtiyacımı şu anda hemen gider dürtüsüyle hareket eden nefsi terbiye etmektir.şimdi değil bekle sonra diyerek sabrı sadece ben değil diyerek empati kurmayı öğretir ona.
mehmet volkan balbay
kur’an-ı kerim, müslümanı ilgilendiren her konu gibi oruç konusunda da gerekli olan tüm temel bilgileri vermiş, temel bilgiler dışında kalan konuları ise insanın aklına ve vicdanına bırakmıştır.

bakara suresi 183. ayet: "siz ey iman edenler! oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, ki allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız!"

bu ayette dikkat edilecek birkaç husus bulunmaktadır. öncelikle "oruç" ibadeti "iman edenler" üzerine farzdır. burada "iman edenler" olarak kayıt düşülmesini doğru anlamak ve gerek diliyle gerekse yaşantısıyla "imansızlığını ortaya koyanlardan" bu farzı yerine getirmelerini bekleme garipliğine düşmemek gerekmektedir. elbette burada "iman etmek" ne demektir bunun müslümanlarca iyi anlaşılması gerekir. iman etmeyi "kelmei şahadeti söylemek" olarak algılayanların tüm yaşamını çok ciddihüsranlarla yaşayacağı ve bu tip konuların içinden çıkamayacağı ortadadır.

dikkat edilmesi gereken ikinci konu ise ayetin son kısmında yer alan uyarıdır. orucun, iman edenlerin üzrine farz kılınmasının sebebi olarak: "allah’a karşı sorumluluğun bilincine varmak - takvaya ermek!" koşulu gösterilmektedir. yani takvaya erdirmeyen, sorumluluk bilincine vardırmayan bir aç ve susuz kalış "oruç" değildir! öyleyse oruç nedir?

burada, "takvaya ermek" yani "sorumluluk bilinci ile şuurlanmak" olgusunun nasıl olacağını kur’an-ı kerim’den iyi araştırmak gerekmektedir ki "oruç" realitesi anlaşılabilsin.

bakara suresi 184. ayet: "sayılı günlerde sizden kim, hasta veya seyahatte olursa, tutamadığının sayısı kadar diğer zamanlarda oruç tutmalıdır ve bunlardan gücü yetenlerin bir muhtacı doyurarak fidye vermesi onların üzerine bir yükümlülüktür. her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa elbette kendisine iyilik yapmış olur; ama eğer bilseydiniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır."

bu ayette görüldüğü üzere "hasta" ve "yolcu" için ruhsat verilmiştir. bu kişiler oruçlarını dilerlerse başka bir tarihe erteleyebilirler. ancak bu erteleme işini yapan hasta ve yolculardan maddi durumu iyi olanların, oruçlarını kaza etmleriyle beraber bir de yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri gerekmektedir.
orqn
bazı tutulma şeklinin insanı düşünmeye sevk ettiği ibadettir.şimdi efendim bahsettiğim insanlar,gece yemeğini yedikten sonra uykuya dalan ve iftara yarım saat kala uyanan insanlardır.tamam belki açlığa dayanmıyor olabilirler,bünyeleri kaldırmayabilir bunlar çok normal ama ozaman ne diye oruç tutarsın ki sen?oruç tutucam diye 1ay boyunca hiçbir şey yapmadan yattın resmen.hem çalışmak en büyük ibadet değil miydi,ne oldu şimdi?


(bkz: herkesin orucu kendine)
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol