new york ta beş minare

rumuz pilis tiray egen
filmin fragmanını buradan seyredebilirsiniz...

bişey söyliyim mi sözlük av mevsimininde fragmanını izledim ama bu başka be, adam yapmış yav...

http://www.dailymotion.com/video/xf00eq_new-yorkta-bey-minare_shortfilms
atacamadesert
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:xxx:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:

çalışmayan spoylırlardan bıktım. idare edin.

adam yapmış bea değil. adam sıçmış bea. 70 dakkası amerika da çekilmişse adamlar o kadar uğraşmışsa okuma yazma bilme oranına göre mi çektiniz filmi ki alt yazılı değil adamlrın ingilizce konuşmaları. mustafa sandal bile ingilizce konuşabiliyorken filmde herkes kendini ve yabancıları da başka birileri seslendirerek kötü dublajlı 5. sınıf amerikan filmi görüntüsü vermişler.

kötü adamın sonunda birisi çıkmaması, usual suspects deki kayzer soze gibi topallamadan normal yürüyüşe geçiş ayrıntısı gibi zekice bir yakın planla birini kötü adam ilan etmemesi filmin, sonunu açıkta bırakmakta.

cinayetler silsilesi de tam eski türk sinemaları sonu şeklinde geçiyor. mahzun un polis tiplemesindeki hıyarlığı ise hiç saymayacağım. adam interpolce aranan bir adamı almaya amerika ya gidiyor ama mobil telefondan bitlis deki dedesini arayıp haber veriyor. yok böyle bişi yahu!

gitmeyin. netten seyredin. bana hak vereceksiniz.

:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:xxx:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
independence
cok guzel bir film degil ama yine de guzel. cok guzel degil ama guzel yani, aman neyse. mahsun kirmizigul’un daha once yazdigi ve yonettigi filmler yaninda hafizada yer edecek bir film olmami$ eger haluk bilginer’in her zamanki gibi muhte$em performansini saymazsak. holywood’dan pek cok star serpi$tirilmi$ filmin arasina. cehennem silahi’ndan tut terminator’de ki allahin belasi robota kadar pek cok ki$i filmde, dolayisi ile filmin butcesi hayli yuksek tutulmu$ ama bu isimlerin topunu topla bir haluk bilginer etmiyor, bu filmde bunu cok daha net anladim. mustafa sandal da a$mi$ bir performans sergileyememi$, cok donuk geldi bana. film bir teror orgutu lideri olarak du$unulen birisinin masumlugunu konu aliyor.

filmde holywood sinemasindan $u isimler rol aliyorlar;

(bkz: robert patrick)
(bkz: danny glover)
(bkz: gina gershon)

filmin sitesi de $u $ekilde;

http://www.newyorktabesminare.com/

son olarak filmin kimi yerlerinde dublaj yapilmi$ mecburen ancak o kadar berbat bir dublaj olmu$ ki, nasil buna gonulleri razi geldi de filmi bu hali ile piyasaya surduler anlamak mumkun degil.
benduruyorumsebagitti
bana, son 200 yıllık, ne olduğumuzdan/olmak istediğimizden emin olamadığımız, kendimizi ifade edemediğimiz, var oluşumuzun sebebini anlamaya/anlamlandırmaya çalıştığımız zamanları ve elbette çarpık kentleşme, rant, soygun/vurgun, sömürüyle dolu günümüzü de düşündüren film.

o kadar çok şeyden bahsetmek istemiş ki mahsun kardeş, aslında o kadar dolu ki... bu kadar çok şeyi anlatmaya çalışıp, hiçbirşey anlatamama yerine, bir adet amaç/mesaj belirleseydi daha isabetli olurdu sanırım.

arabalar patlıyor, uçaklar kalkıyor, silahlar, koşturmacalar, aşklar... da hepsi üst üste konulunca bir film etmiyor maalesef. ismi bile çok şey ifade edebilirken tek başına, onlarca senaryoya müsaitken...

birçok pop şarkının birkaç cıstak melodiye söz yazılarak piyasaya verildiği günümüzde, sinemamızın tam da yükselişe geçtiği bu dönemde pek kötü bir örnek. kötü bir örnek de tamamen kötü demek değil aslında. bu kötü, deyip daha iyisini yapabilir, yapmalı birileri.
goshenit
bir insanın karmaşık hayalleri vardır. daldan dala atlar düşünceleri. beyazı düşünürken siyahta gelir aklına, ama bunları birleştirip gri elde etmek yerine parça parça koyup saçma sapan bişi çıkar ortaya. işte bu da öyle bir film.
lenix
halbuki haluk bilginer’i hoca profilinde görünce ne de umutlanmıştım. her ne kadar mahsun kırmızıgül adına şüpheyle yaklaşsamda (türkücü geçmişi nedeniyle değil, inanın) haluk bilginer kaliteli projelerin habercisidir benim için. ama ne yazık ki bu filmi izledikten sonra yaşadığım his hayal kırıklığı ve pişmanlık (boşa giden param ve zamanımdan dolayı).

özellikle senaryo çok kötü. o kadar kötü bir senaryo ki tonla gedik, açık, mantık hatası, zırvalık ve kopukluk bulabilirsiniz. mahsun kırmızıgül’ün senaryo yazma becerisi 4 yaşında bi çocuğun resim çizme becerisi kadar, bu kadar açık ve net söylüyorum. o değil, insan hiç mi araştırma yapmaz. bir de o ülkücülerin andının gösterildiği sahneyle bu film ne alaka! gerçekten anlamadım. birbiriyle alakasız sahneler, birbirinden eğreti ve kötü diyaloglar...

sırf göstermiş olmak için göstermek, sırf söyletmiş olmak için söyletmek... işte mahsun kırmızıgül’ün sineması bu.

senaryo kötüde yönetmenlik şahane mi, hayır. bi kere kamerasının bir dili yok. her sahne geniş açıyla çekilir mi. bu filmde çekilmiş. karakterlerin çoğu iki boyutlu. hiçbir derinlikleri yok. hele robert partick’in oynadığı karaktere iki boyutlu demeye bile dilim varmıyor. bildiğin bütün müslümanlardan nefret eden kötü amerikalı. nedeni de varmış güya! kardeşi ikiz kulelerde can vermiş. bu kadar basit ona motivasyon sağlamak için. danny glover karakter olarak biraz daha inandırıcıydı. ama dediğim gibi karakterlerin hiçbir derinliği yok.

haluk bilginer’in oyunculuğu yine bildiğimiz kalitede. zaten filmin (bence) en büyük kozu (ayrıca benimde filme gitme nedenim). ama o da nerdeyse her sahnede ağlıyor. kızını görüyor ağlıyor, bi laf söylüyor ağlıyor. malum, eğer iyi bir bi din lideri profili çizmişseniz onu her sahnede ağlatmalısınız.

filmde hoşuma giden iki unsur oldu sadece. ilki filmin başındaki terörist baskını. gerçekten iyiydi. bir türk filminde böyle sahneler görmek gurur verici. birde finaldeki duygusal patlama.. zaten mahsun böyle sahneleri iyi çekiyor. onun haricinde gerçekten tırt bir film. beş para etmez. argo dilim için bağışlayın ama ağdalı bir eleştiriye değecek bir film olduğunu dahi düşünmüyorum bu filmin.

son sözüm şudur; ben mahsun’un yerinde olsam, hadi oyunculuk neysede hikayelerimi mutlaka profesyonel bir senariste yazdırır, yönetmenliğide yardımcılıktan öte yapmazdım. bişeyi yapamıyosan yapmıycaksın.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol