ilyas salman

2 /
sivridilli
cicek abbas filmiyle sanatının doruğuna çıkmış sinema emekçisi.belki de değeri ölünce anlaşılacak olan adamlardan biri olacaktır.
cocabora
zamanında milletvekilleri’ne inek dediği için özür dilemesi istenmiş o da kendine has üslubu ile:
"ineklerden özür dilerim" demiştir.
oynadığı filmlerde genelde vurgun yemiş,dolandırılmış,aşık ve dürüst biri olarak çıkar karşımıza.şener şen ile iyi ikili olur,bir de kemal sunal girerse aralarına tadından geçilmez filmin.ancak hakkının yendiğini ve türk sinemasına kazandırdıklarına karşın bizim ona pek birşey veremediğimiz kanaatindeyim.zaten geçen gün gazetede gördüm,perişan bir haldeydi sanki rol aldığı filmlerdeki evsiz biloydu.ama tek fark o da gülmüyordu ben de...
orqn
oynadığı filmlerde şiöyle bir klişe vardır bu adamın;bütün film boyunca çile çeker,güvendiği birileri buna yalan söyler,aldatır ve filmin sonunda ilyas salman 1-2 dakikalık bir nutuk atar.sanki film sırf o nutuk sahnesine gelebilmek için çekilmiş gibi bir izlenim yaratır.
isyankarmuhabir
kendisine atfedilen bir mektup dolaşıyor ortalıkta, o yazsada yazmasada güzel mektup. yazmışsa yakışır, yazmamıisa da canı sağolsun yazanın.

abdullah gül ve recep tayyip;
size alişamadim

sayın cumhurbaşkanı abdullah gül ve sayın başbakan recep tayyip erdoğan size alışamadım.
yanlış anımsamıyorsam kenan evren’in cumhurbaşkanı turgut özal’ın da başbakan olduğu dönemde bir teğmen turgut özala telgraf çekerek size alışamadım demişti.

o dönemin yasa uygulayıcıları açıkçası yasayı hükümet edenlerin çıkarlarına göre kullananların emri ile o onurlu teğmene çektirmedikleri acıyı bırakmadılar. apoletini sökmekten tutun da, görevden almayı gündeme getirdiler.
hatta işi o kadar ileri götürdüler ki, sevgili yurtsever teğmenimizi hapse koymayı dahi düşündüler.
şimdi o teğmen hangi acılar, hangi sancıları çekti bilemem. görevinden alındı mı alınmadı mı, hapse atıldı mı atılmadı mı bilemiyorum.

çünkü ben de dövletin (dövlet, çünkü bizde devlet yok; dövlet var, dövüp yönetiyor) elinde bulunan bilgi edinme kaynakları yok. çünkü benim elimde mit’in, itin bilgileri yok. ben şimdi o teğmenin yolundan gidiyorum.
çünkü bu memleketi seven, bu toprakların üzerinde yaşayan emekçi halkların düşüncelerine o teğmen yol gösterici olmuştu.
ben de şimdi aynı şeyi söylüyorum.

sayın cumhurbaşkanı abdullah gül, sayın başbakan recep tayyip erdoğan size alışamadım.

sevgili dünya ozanımız nazım hikmet, menderes için şöyle demişti:
senin ana rahmine düştüğün gün milletinin en kara günüdür.

ben de size aynı şeyi söylüyorum.

şimdi beynimin hiçbir hücresinden kuşku duymadan şunu söylüyorum: elinizin altındaki mahkemelere bir tek işaretinizle emrinize koşarak suç sizde olsa bile sizin çıkarınıza karar verecek hakimlere, savcılara sahipsiniz.
ben ilyas salman olarak malatya arguvan ilçesi asar köyü nüfusuna kayıtlı ... nüfus cüzdanı örneğim
soyadı: salman
adı: ilyas:
baba adı: vahap
ana adı: hafize
doğum yeri: arapkir
doğum tarihi: 14.1.1949
medeni hali: evli

sayın cumhurbaşkanı, sayın başbakan;
size hodri meydan diyorum ve türkiye cumhuriyeti mahkemeleri hukuk kurallarına göre sizi mahkemeye davet ediyorum.

bir tek şartım var: sizin de avukatınız olmayacak benim de avukatım olmayacak. çünkü size güvenmiyorum. akp’li bir avukatı seçersiniz, akp’li bir hakimi seçersiniz. kanunları size göre yorumlar, kanunları size göre yorar; bu sayede kanunlar bitkin düşer.

ben bütün samimiyetimle söylüyorum. kanunların tarafsız uygulanmasından yanayım. gerçi kapitalist sistemde kanunlar ne kadar tarafsız uygulanır?
bu konuda kuşkularım değil, yerine göre tespitlerim var.

bunları neden söylüyorum? 24 kasım’da dünya öğretmenler günü kutlanıyordu.
sayın cumhurbaşkanımız abdullah gül öğretmenlere yönelik daha doğrusu öğretenlere yönelik bir takım lafızlar etti.

örneğin dünyayı değiştirecek çocuklarımızı sizler yetiştireceksiniz dedi.

acaba abdullah gül dünyanın değişip gelişmesinden yana mı, ya da dünyanın milattan sonra 600. yıllardaki haline dönmesinden yana mı?

sayın abdullah gül’ün konuşmasında en dikkatimi çeken şey şu oldu: başöğretmenimiz mustafa kemal’den hiç söz etmedi.

acaba abdullah gül o koltukta oturmasını mustafa kemal ve silah arkadaşlarına borçlu değil mi?

ben yüzde 47’nin değil yüzde 53’ün adına yazıyorum.
inanıyorum ki abdullah gül de, recep tayyip erdoğan da yüzde 47’nin adamları.

biz % 53 olarak şunu soruyoruz:
bir torba kömür vererek oyunu aldığınız aptal kalabalığının mı yanındasınız,
kendini satmamış yüzde 53’ün mü yanındasınız?
ya da ikilimi oynuyorsunuz.
iyi çiftetelliler!

ilyas salman
mehmet volkan balbay
iki sene üst üste izmir kitap fuarında kendisiyle tanışma fırsatı buldum. yüzüne kondurduğu zoraki gülümseme ile etrafına gülücükler saçıyor ve "türk solu" dergisinde yazdığı makalelerden derleme kitaplarını imzalıyordu. bir kitap da benim ve eşim adına imzaladı. şunları yazmış bana uzattığı kitaba:

"sevgili arkadaşım volkan’a, insan onuruna yaraşır bir yaşam dileğiyle. sizin ilyas. imza"

kitabın imzaladığı kısmında "kitabın geliriyle aydınlarımıza mum alınacaktır" diye bir not düşmüş yayınevi. manidar bir söz... aydınlar ve mum..

yazdığı yazıdaki "sizin ilyas" vurgusu çok önemli... yıllardır içinde barındırdığı "halka mâl olma - halk tarafından benimsenme ve sahiplenilme" açlığının bir göstergesi bu...

kitabını okudum mu? elbette! kitabın adı "kırmızı beyaz"... bir kaç şiir ve kesik kesik düşünce helezonlarından oluşan makalelerin bir derlemesi. kitabın büyük bir kısmında "kendisini ispat" çabasında. neden solcu olduğunu anlatıyor... geri kalanında ise klasik solcu söylemlerini ard arda sıralıyor. o kadar...

kendisine karşı sevgi beslemediğim gibi, nefret de etmiyorum... fikirlerinden ötürü insanlardan nefret etmeyi bırakalı çok oldu. ötekileştirdiklerine savurduğu hakaretleri ise "nezaketten nasibi olmamış, yazık" düşüncesiyle sineye çekiyorum.

ilyas salman, seksen doğumlular için aslında aynen kemal sunal ve şener şen gibi bir komedi ustasıdır. televizyonların ve "betemaks" marka video oynatıcılarının tüm evleri sardığı o dönemlerde, videokaset seçiminde ciddi bir etkiye sahipti... hakkını yemeyelim, güldürmeyi de, ağlatmayı da bilirdi...

ilyas salmanın belki de çoğu kişi tarafından bilinmeyen en önemli özelliği "müzmin bir muhalif" olmasıdır. o okuduğum kitabında solcusunda, atatürkçüsüne bir çok portreyi de, kaba üslubuyla yerden yere vurmayı ihmal etmiyor... yani sıkıntısı herkesle...

kabul edin ya da etmeyin, kendisini bir türlü kurtaramadığı bir saflığı var... evet evet saflık! temizlik anlamında değil... uyanık olamama anlamında... zaten uyanık olsaydı, dönemdaşı ve akranı olan diğer sanatçılar gibi o da "kapitalizmin nimetlerinden yararlanabilirdi..." gerçi bu sene yaptığı atılımla o da bozdu kapitalizm orucunu! malumunuz, "akasya durağı" isimli dizide oynuyor artık...

ilyas salman... ne denirse densin o, bu ülkenin bir rengi... bir sesi... bizim belki de farkında olmadığımız bazı önemli şeyleri seslendiren bir misyon adamı! sağıyla, soluyla kavgalı saf-dürüst bir adam! bilmediği konularda da atıp tutmasa elbette daha iyi olacak ama belli ki derdi var! bırakın konuşsun, söylesin, yazsın... bizim ondan, onun bizden alacağı şeyler vardır... kim bilir?


2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol