iclal aydın

0 /
zany
pozitif isigini eskisi kadar cevresine yayamayan insan..gulumse dergisini cikariyor su siralar..ama hayranlari onu ayni zamanda tv’de de gormek istiyor.
independence
ses tonuna ve konu$urken kullandigi akici turkcesine hayran oldugum, gamzeleri ile buyuleyen sevimli ki$i.$iirleri pek guzel degil, cok siradan.
xerxes
eskiden beni buyuleyen, hele o gulusuyle aklimi basimdan alan bir hatundu kendileri ama zamanla uyuz olamaya basladim kendisine. "herseye ragmen hayat guzeldir" lafini aklima kazimistir. millete pozitif dusunce olayini yuklemeye calisir hep ama bunda ben pek samimi olmadigini goruyorum ben. yanlis hatirlamiyorsam kemal basbug’dan bosanmistir ve ask denen o yuce kavramin aslinda pek kalici bir sey olmadigini kendisi de ogrenmistir herhalde...
burblec
medya dünyasına televizyon programlarıyla giren; dizi ve uzun metrajlı filmlerdeki rolleriyle dikkati çeken; yazarı olduğu kitapların satışı 400 bini bulan; son olarak “gülümse” isimli bir kadın dergisinin yayın yönetmenliğini üstlenen iclal aydın için en heyecan verici eylem yazarlık. yazının kalıcılığının kendisini cezbettiğini söylüyor. belki de yazı yazmasına yönelik eleştirilerin etkisiyle kalemine daha sıkı sarılıyor.şu sıralarda star ekranlarında iki aile dizisinde karşımıza çıkıyor..
firambogaz
(14 eylül 1971), oyuncu, gazeteci ve yazar.

memur olan anne ve babası o tarihte nevşehir’de görev yaptıkları için doğum yeri nevşehir’dir. ilkokuldan sonra bir süre elazığ anadolu lisesi’nde yatılı okudu. annesiyle babasının ayrılması üzerine yeniden ankara’ya döndü. ortaokul ve lise yıllarını yazarak ve tiyatro çalışmaları yaparak geçirdi. orta üçüncü sınıftan itibaren bir yandan okuyup bir yandan çalışmaya başladı. liseyi ankara’da, yenimahalle mustafa kemal lisesi’nde okudu. 1989 yılında ankara üniversitesi dil tarih coğrafya fakültesi tiyatro bölümü’nü kazandı. 2. sınıfta okulu bırakıp berlin’e yerleşti.

almanya’da altı yıl profesyonel tiyatro yaptı. çeşitli sosyal çalışmalara, workshop’lara katıldı. 1996 yılında tiyatroyu bıraktı ve türkiye’ye döndü. 1997 yılında televizyona geçti. "sıcak saatler" dizisinde rol aldı. hbb’de gündüz kuşağında, "2’den 4’e" adında, kadınlara yönelik bir program sundu. bir süre kanal d’de, 1998-2000 yılları arasında da radyo d, radyo cumhuriyet, radyo kent, brt fm’de program yaptı. çeşitli dizilerde oynadı. 1999’da "hayat güzeldir" programıyla brt’ye geçti. bu programıyla "zirvedekiler 2000" ödülünü aldı. programı için yazdığı günlükleri ve metinleri bir araya getirerek aynı adlı ilk kitabını yayımladı ve büyük ilgi gördü... daha sonra her biri best-seller olan "bitmiş aşklar emanetçisi", "yaz bitmesin" ve "gördüğüme sevindim" adlı kitapları yayımlandı. yazı ve öykülerinde yaşama sevincini, haksızlıklara karşı hayatı savunmayı yalın, konuşma diline varan bir içtenlikle anlattı. 2006’da "iki aile" adlı romantik komedi dizisinde, emre kınay’la beraber rol aldı.

edebiyatçı sunay akın’ın "asla pollyannacılık oynamayan, umudun tarafında, karamsarlığı mat etmeye çalışan bir satranç oyuncusu" olarak değerlendirdiği (sabah gazetesi; 7 ocak 2006) iclâl aydın halen istanbul’da yaşıyor, yazılarını vatan gazetesi’nde sürdürüyor ve lal adında bir kız annesi. sanatçı, kasım 2006’da yazar-müzisyen tuna kiremitçi ile evlendi.

http://tr.wikipedia.org/ ’dan alıntıdır.
angelique
bir röportajında ’ikimizin de gamzeleri var ne güzel değil mi’ diyerek dumur deryalarında yüzmeme neden olan kadın...
angelique
bu yazisiyla gönlümde yer edinmistir kendisi...

sana kaybetmek düşer
yani diyorum ki aradan geçen onca yıldan sonra bir de dönüp bakarsın ki hepsi kocaman bir boşlukmuş...
sen saçımı süpürge ettim diye övünürken yıpranan eski süpürgenin en iyi ihtimalle kapı arkasına bırakıldığını fark edersin...
en iyi ihtimalle kapı arkasında kaldığını anladığında üstelik...
bu yüzden mazlum olarak yaşamayı tercih etmek yanlış olmalı diyorum.
bu yüzden kimse kimseyi kandırmasın diyorum.
bu yüzden kimse kendisine yalan söylemesin diyorum...
arkadaşından daha çok üzülemez kimse arkadaşının kederli yalnızlığına...
uzantısı bir biçimde kendinde bitmiyorsa, hiçbir felaketin fazlaca önemi yoktur günümüz bencil insanının değerlerinde.
yalan mı?
tercih edilmeyen olmak öfkeli ve yalnız kılar insanı, bilirim!
oysa hayatta her şey yüzde elli ihtimal üzerindedir.
ya terk edilen kişi olursun ya da uğruna her şeyin feda edildiği...
ya bırakılansındır ya da bırakan.
ya kurbansındır ya da kahraman...
ve çoğu zaman hayat her iki uç arasında sürükler insanı.
ömrünün bir noktasında zafer sarhoşluğu yaşarken bir bakarsın ki yenilmişsin...
işte o zaman, kazandım ya da kaybettim sanmanın bir önemi kalmıyor...
o halde?
o halde sevgili okur...
neden kurban olmanın güzel olduğunu sanıyor insan?
kendine acımayı ve acındırmayı neden seviyor?
***
yani diyorum ki:
düştüysen eğer, düştüğün yerden neden kalkmıyorsun?
daha ne kadar ağlayacaksın orada?
ne kadar sızlanacaksın?
asil, acılı, mazlum bir zavallı kurban olmayı kabul etmek hiçbir şey kazandırmayacak sana.
senin hayatın akıp gidecek gözlerinin önünde.
ve o hayat sen her anlatmaya kalktığında can sıkan sıradan hikâyelerden biri olarak kalacak...
üzgünüm...
kaybeden rolünü bu kadar benimsersen, sana daima kaybetmek düşer!

0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol