nenenin mektubu

fasa fiso
ozay gonlum tarafindan denizli agzi ile yazilmis cok hos bir mektuptur.

ey benim canı gönülden gursağımın incisi, gözümün zencisi, gıymatlım, çılbağım, bağrı yanığım, yetimim, elimin asası, gönlümün tasası, evlerin yakışığı, gızların aşığı, çorbamın gaşığı, bidanem yavrım benim. nasılsın baken,eyi misin len? eyi olman için dağları daşları, gurtları guşları, herşeyi yaradanıma dua edip oturuyom gari. sen de benden, gözü yolda ,bağrı yufka ninenden sorarsan,şükürler ırabbıma eyiyim. sen yavrımdan başka heç bi tasam yok, anlat, köyün içinde ne kadar havadisler varsa hepiciğini yazın deyon. bizim köyün çobanı mıstıvali aben var ya, malları güdüvemeyo gari. zebebi de, geçenlerde iraz gızın kına gecesinde garılar toplandık, çengiler, çalgılar başladılar ünleşmeye, tüm garılar oynadılar gari. tam mustıvali abeyinin garısı ayşe’ye gelmişti sıra, oyneycem diye kalkıvediydi, çengiler, çalgılar da susuvemedi mi len, garıcağız ortalıkta sinek gibi galıgaldı. sona ağlaya ağlaya eve gelmiş gari, ’’biz çoban garısı olduysak, insan değil miyiz’’ diye. mustuvali abeyin de ’gız karı ne ağlıyon’’demiş, o da anlatıvemiş. bi yol baktık ertesi gün, mıstıvali abeyin malları güdüvemeyecen gari demiş. e köyün böyükleri hep mıstıvali abeyinin ayağına geldiler. ee ne etcen yavrım, şimdiye kadar hep mıstıvali abeyin onların ayağına giderdi, işler değişti gari ,accık da onlar gelivesin. len bizin oğlan, şu işi nasıl tamir edem, ne etçeksek edem diye .o da on parça çengiyi, çalgıyı şeherden getireceksiniz, sabehten akşama gadar bizim için çalıp, bizim için çığırecekler demiş. mıstıvali abenin lafını geri mi goycekler ya, aldılar geldiler gari çengiyi, çalgıyı on parça. yeniden bi düğün kurdular. hani öyle derler garı kısmına gökte düğün var desen merdiven dayayıp da çıkmaya kalkarmış ya, karılar hepiciğimiz toplandık. senin ayşe gelin bi oyun döktürüvedi, kahpanalı, dizleri de yorulmadı gavurun. akşamüstü koyunları moyunları gütmüş, mıstıvali abeyin eve gelmiş, bakmış anahtar yok cebinde. e karı nerede? düğün yerinde. anahtar nerede? garıda varmış. habire oynayıp duru daha ayşe... ’’ gız ayşe yörü gari karı, eve gidem, şu evin anahtarını ver, yörü gari, oynadığın yeter diyom!’’ eee ayşe’nin içinde kaldı, kursağında kaldı yavrım oynaması, bırakcak mı ya. ’’kız ayşe yörü gari, eve gidem, yeter oynadığıun diyom!’’ ayşe de evin anahtarını beline bağlamış ipinen, hem oyneyomuş hem de ’’çöz de al mustafa alim çöz de al ’’diyomuş gavır.

__________________________

amanın yavrım, ben öyle duyuyom, o kocuman memleketlerde cicili bicili, boyalı moyalı, şıngırdak fıngırdak, kirpikleri takma ,saçları sokma, onlan bunlan düşüp kalkma, gözleri elde, etekleri belde, artanı da yerde, sıska mıska, şıbıldak gibi bazı, çirkin mirkin hanımlar, gızlar oluveriyomuş... amanın onlara tutuluveren de, yanıveren de deme yavrım. alceen gızın soyu sopu belli, saçı sırma telli, eline el değmemiş, kötü süt emmemiş, sevisi derinde, eti budu yerinde olmalı. dizine otuttuvedin mi kucağın dolmalı, domuz hem evlenince pazara kadar değil, mezara kadar varmalı. eee hanım dediğini alaya kattın mı, koluna taktın mı yakışmalı, duvara attın mı yapışmalı. bu sözlerimi eyi dinle bakem, bi kulağından sok da öte kulağını tıka, çıkıvemesin len. senin nazlı eminen ne güne duruyo?
geçenlerde ekmek ediyodum. açcık hamurum kaldıydı. emine gelivedi. ’’koley gelsin ninem’’ diye artanını da o edivedi sağolsun. maşallah bi olmuş hopur hopur. dilim dağı taşı gırkbin kere maşallah... amanin artanı da o edivedikten sonra iki süpürgü çalıvedi avluya, malların altlarını kürüyüvedi. ben de ah benim ak topanım, gövercinim, kalem kaşlım, nazlı gülüm, mor zümbülüm, al bürgülüm, bol görgülüm, naha allah seni allı başlı gelinler edivesin, muradına er, gonca güller der, naha evlerine sarı sarı buğdeyler yağıvesin deye birçok dualar edivedim. giderken de senin hesabiyetine şööle ’’e gelinim olmecen mi len?... sarmeştim de iki yaneceğinden şappudu şuppudu öpüvediydim. amanin misler gibi kokuyo len. ee öpmek falan deyince o gül yüzün gülüyo de mi? seni gavurun piçi seni! emi güzel yavrım, yokluğun köz oluyo yüreğimde.

dün ağşamüstü kırmızı fistanımı geydim de şööle cami duvarına doğru yukarı çıkıyodum. elimi ardıma kodum. bizim zartlak osman pencereyi açmış , ben de şööle oturdum. bir de iradyoyu sonuna kadar açtıttırmış da havaları dinliyon deyyodum. beni görüvedi, ’nineee!’ dedi. ’’eeey!’’ dedim. ’’gel de bi açcık oynayıvee’’ dedi. ’’beni mi deyyon a oğlum’’ dedim. ’’heee’’ dedi. ’’uleeenn ’’dedim, ’’benden geçti gari a yavrım, sen o garını, gıygıdı ibram’ın gızını bi cıscıbıldak soy, köyün delikanlılarını ünle, onların garşısında böyle şakkudu şukkudu bi oynatıve!’’ iyi dememiş miyim len? sen olmayınca yokluğun köz oluyo yüreciğimde. gel gari yavrım. yollara bakıttırma, gözümüzden yaş akıttırma. gel gari yavrım, gel gari! he heey...
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol