sigmund freud

quantitatif
geçen 6 mayıs tarihinde 150 yaşındaydı freud.geçen zaman onun bilime ve sanata olan katkılarını daha da büyültmüştür.bir deyişle "ruhsal dünyanın kristof kolomb’u ya da heinrich schliemann’ı" olan freud’un bilime(psikoloji bilimine)katkısı bilinmektedir ama bir diğer yanığla edebiyata(sanata)katkısı da büyüktür.freud’un edebiyatla kurduğu ilişki çocukluk yıllarında başlar. shakespeare ile 8 yaşındayken tanışır.lisedeyken, ileride önermelerinden birine adını vereceği sophokles’in "kral oidipus"undan 23 dizeyi grekçeden almancaya çevirir.latince, grekçe, fransızca ve italyanca bilen freud, cervantes’in "don kişot"unu yazıldığı dilde okumak isteyince dil skalasına ispanyolca da eklenir.bütün derdi ’insanların davranışlarını öğrenmek’ olan genç freud, alman edebiyatının ve klasizmin en büyük yazarlarından goethe’nin "doğa" adlı denemesinin etkisiyle 1872 yılında viyana üniversitesi tıp fakültesi’ne kayıt olur.1881 yılında doktor diplomasını alan freud, viyana numune hastanesi’nde beyin anatomisi üzerine çalışmaya başlar. bir yıl sonra, yüzlerce mektup yazdığı, 1886 yılında evlendiği ve ölümüne dek tam 53 yıl birlikte olduğu martha ile tanışır. martha’ya yazdığı mektuplardan geriye sadece 900’ü kalır ama freud’un hayatı boyunca yazdığı tüm mektupların sayısı 10 bini geçer. pek çok eleştirmen bu mektupları, alman romantik edebiyatının en güzel örnekleri içinde değerlendirir.896’da orijininde büyük ölçüde edebiyatın yer aldığı (ki freud bunu her fırsatta tekrarlamıştır), zaman içinde tüm dünya edebiyatını etkileyecek kuramından, ona verdiği adla söz etmeye başlar: psikanaliz. psikanalizin ’bilinçdışından hareketle’ geçmişi araştırmak olduğunu vurgulayan freud, 70. doğumgünü kutlamalarında "bilinçdışının kaşifi" olarak takdim edilince bu unvanı reddeder ve şöyle der: "ozanlarla filozoflar bilinçdışını benden çok daha önce açığa çıkarmışlardır. benim açığa çıkarmış olduğum şey ise, bilinçdışının incelenmesine yardımcı olacak bilimsel bir yöntemdir."bilinçdışını tercüme ederek, insan ruhunun karmaşık biyografisini özgün bir kronolojiyle yazan freud, bu yaklaşımı en iyi kullananların edebiyatçılar olduğuna inanır; ’yazarların gökyüzü ile yeryüzü arasında diğer sıradan insanların bilmediği pek çok şeyi bilebildiklerini, görebildiklerini ve yazabildiklerini’ söyler.1933’te berlin’de opera binasının önünde kitapları yakılan freud, hitler yönetiminin baskılarına karşın viyana’yı terk etmemekte ısrar eder. israrını ise goethe ile gerekçelendirir. ona göre hitler, almanların utanç kaynağıdır ama goethe gibi bir ozan yetiştiren avusturya’da hitler faşizminin tutunması mümkün değildir.
bütün inancına rağmen 1938 yılında 78 yıl yaşadığı viyana’dan ayrılıp londra’ya gitmek zorunda kalır.
1923 yılında yakalandığı çene kanseri nedeniyle 16 yılda 33 kez ameliyat olan freud, son günlerini dayanılmaz acılarla geçirir. düşünme yetisini engellemesin diye yüksek dozda ağrı kesicilerden uzak durursa da 22 eylül 1939’da özel doktoru max schur’dan daha önce verdiği sözü yerine getirmesini ister. doktor, freud’a 30 mg. morfin enjekte eder. doz bir süre sonra tekrarlanır. freud komaya girer. 23 eylül 1939’da sabaha karşı 3’te ölür.
yaşam öyküsünün bilgileri bir kaç kaynaktan dökümante edilmiştir.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol