sözlüğe hoş gelmiş yeni yazar, sorunu bu ortamda sesli düşünmek galiba, esas sorun nerde.
iyi ki elimizde bi maus var, bi buton var. işimize gelmeyince basıp duralım. sağcıysan solcu görüşe yüklen, solcuysan sağcıya. dinciysen ateiste bas, münafıksan radikale asıl. yendik! evet bravo, maçı aldık. yirmi altıya karşı sıfır. küme düşürdük karşı takımı. düzendeki aksaklığa ancak bu kadar etkiyebiliyoruz işte. berbat oyu ver, provakasyona hayır de! kampanyamız bu, yolumuz açık. 10 yaşındaki çocuğun eline bi bıçak verirsin elma soysun diye. gider sevmediği çocuğun topunu keser o yokken, sevmediği kişiye tepkisini gösterir güya. ya da gider zengin çocuğunun bisikletinin tekerini keser kıskançlıktan. eşitsizliğe böyle karşı konulabileceğini sanar. veya o böyle bir tepki geliştirmiştir. kinini konuşamaz, duygusunu dillendiremez. dilden çok el gelişmiştir çünkü, kafa yormaya gerek yoktur. oy verme olayı da öyle. yazılanları değerlendirme kriteri entry içeriğindeki kalite değil, savunduğu görüş. asıl yanlış olan böyle kısır bir perspektife sahip olmak. tabi kimin neye-niye oy verdiği çok tınında değil kimsenin ve o sadece oy vereni bağlar. ama şu ortaya çıkıyor ki; başka tepki gösteremeyen insan burda elindeki oy verme hakkıyla kendini gerçekleştirmek istiyor, adam olduğunu hissetmek istiyor. "ben de varım işte! görüşüme ters görüşün var öyle mi? bende de berbat oyu verme yeteneği var o zaman" diyor.
eğer karşıt görüşe saygı duymuyorsan, kendi görüşüne saygı beklemek de aptalca olur? ve karşı görüşteki kişiye konuşma hakkı vermediğinde, bastırmaya çalıştığında, bir gün hiç hesap etmediğin bir zamanda ve tahmin edemeyeceğin şiddette geri teper mutlaka. abye girmekten, düşünce özgürlüğünden dem vurup vaazlar veren, nutuk atan zihniyet, şurda göt kadar anlayış göstermekten aciz. bu tedirginlik ne? biri kürdistan dedi, vurun! biri kürt dedi, susturun. hepimizin evine şehitler gelmiştir sırf bu tür görüşler çerçevesinde filizlenmiş olaylardan kaynaklı olarak; ama olayların bu boyuta gelmesinin nedeni de toplum olarak bu konuya, hep sözlükte tasara yaklaşıldığı gibi yaklaşılmasıdır. elbette apoculuk veya pkk, kürt sorununu götünden yorumlayıp, yanlış yoldan halletme yoluna gitmekle ve şiddeti-kaba kuvveti araç olarak seçmekle, esas sınır düşmanlarımızdan aldığı destek ve gazla başarıya ulaşacağını sanmış olmakla tartışılmayacak bi şekilde hata etmiştir. bir iki üniversite okuyup, bir çok kitap yazıp, bazı kesimlerce filozof(?!) olarak anılan apo; orta yol bulup, türk halkını uyuz etmiycek bir uzlaşma noktası bulmaya çalışacakken yanlış yol seçip aslında kendi halkına da en çok zararı yine kendisi vermiştir.
olay daha küçük boyutlardayken hoşgörüyle veya karşılıklı anlaşmayla çözülebilecekken, şuan bu sorunun "sus provakasyon yapma", "bölücü bu" şeklindeki baskıyla susturularak halledilmesi, hayalperestlik ve hala pembe düşlerde yaşamakla açıklanabilir. çünkü eşşeğin amına çoktan su kaçmış durumda.
tasar belki bu ortamda yanlış uslupla düşüncesini ortaya koymakla hata etti, belki ekşideki shark bülbülü gibi bir yerlerden fırlamak niyetindeydi, ama ona karşı yapılan onun yaptığını da geride bıraktı. belki bunu yapanlar, sözlükte çoğunlukta olan kesime hitap etme, göze girme çabasıyla hareket etti, belli değil.
isteniyor ki herkes türküm desin. ne olacak ki brader? göğe mi erecek bi yerimiz. beni sevmeyen, benle olmak istemeyen birine ben niye zorla kendimi sevdireyim ki. olaya olabildiğince yüzeysel bakıyoruz ve buna o kadar alıştırmışızki kendimizi; empati kuramıyor, derine inemiyor, sorunu tespit edemiyor ve tespit edemeyince de çözüm getiremiyoruz. gökyüzüne epeyce bi yükselip yukardan bi bakmak gerek olaya, bakalım acaba ordan nasıl gözüküyor. daha etraflıca ve atgözlüksüz yaklaşmak daha doğru olur.
karşı taraftaki de insan ve artık kendisine "sen kendini yok say, kişiliğini sil, yozlaş, böyle düşünmeden ot gibi yaşa ortalarda, kendine ait düşüncelerin olmasın" denmesinden bıkmış durumda. her toplum kendi içinde yaşayan farklı uluslara hoşgörüyle yaklaşabiliyor, demokrasinin gereği bu. peki biz o kadar korkak mıyız? tuz gibi dağılacağımızdan, saman alevi gibi bir anda yok olacağımızdan mı çekiniyoruz? bu kadar köksüz bi toplum muyuz? kendimizden korkar olmuşuz, kendi dinamiklerimizden şüphe duyar olmuşuz. (ara: türk)
edit ney ki?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?