bilgiçlerin şiirleri

0 /
melankomik
-en çok da yokken varsın-

zaman
yokluğunun en ağır vurduğu saatlere ilerlerken
yokluğun
varlığın kadar büyük içimde
çözdükçe karışan bir bilmece gibi gece
seni böyle tastamam
içimde hissederken
bu kadar mutsuz olmam
neden ki sence

sokakta buluyorum kendimi bazen
avutuyorum sonra da
uyku tutmamıştır
bir şey takılmıştır diye aklıma
ama biliyorum ki sensin neden
hep sendin aslında
dipsiz bir kuyusun içimde
her şeyimi attım dolmuyor
ben de istiyorum olsun diye
ama inan ki, inan ki olmuyor

şehir bana düşman oldu sanki
hayaline bile değişemiyorum hiçbir mutluluğu
gül bahçesinde dikenlere dolanmak gibi
adım adım küçültüyorum istanbul’u

hala bakıyorsam aynaya
dışarı çıkmadan önce
belki bir gün olur da
beni görürsün diye
bir caddede
bir sokakta

sanki her yüz buruk
her yer soğuk
her şey donuk yokluğunda
benim değil gibi ellerim
artık en basitler en zor
yokluğuna alıştıkça
artıyor özlemin
hüzünlerim bire bin
sevinçlerim bine bir veriyor

bazen rastlıyorum o şarkıya
daha mı hüzünlü artık notalar
içimdeki yıkıntıya
ne kadar yağmur yağar
sensizlik nakaratımda
daha kaç nota var

ilham perim
iyilik meleğim
kırık penceremdeki büyülü çiçeğim
güneşim oldun
zamansız açtın
amansız soldun

sessizlikle mühürleniyor
sensiz geçen her dakika
küçük oyuncaklar gibi duruyor
en büyük sorumluluklarım artık
zaman geçiyor geçmesine ama
takvimler yırtık
artık daha yavaş dönüyor dünya
aylar ve anlar paramparça
saatler kırık

geçilmez yollardan geldim sana
daha koşmayı bile öğrenmeden
gittiğim her yerde sen varsın
gitmediğim her yerde sen

şimdi istanbul hırçın bir deniz
yüzme bilmeyen kollarım çaresiz
hüzünlü bir keman sesi her fonda
durup durup batıyor içimde bir bıçak
kayboldum istanbul’da
çocuk gibi hıçkırarak

zaten istanbul dediğin
bir kaç cadde
bir kaç kapı benim için
ne boğazı görebilirim
ne göğüne bakabilirim
ya seni içimde
güzel bir hayal ama
öldürür bitiririm
ya da her tekil şahısta
bir sen arar gözlerim
her belirsiz silüeti
belirene kadar sen bilirim

seninle her şey kolaydı
iyilik meleğim
kanatların vardı
yemin ederim

öyle unutuyordum ki kendimi
yanında hiç "ben" olamadım
senin yanın en rahattı
içimdeki ben uykuya daldı
hep kabuğumla kaldım

seninleyken sensizliğin
hayalini kurmuyordum
şimdi sensizken senin
hayalinde boğuluyorum

bir aşk hikayesi olsaydı bu keşke
ağlasaydım gecelerce
sonra nefrete dönüşseydi sevgim
bilindik sonu bilmezmişçesine
yaşayamam deseydim

ölürken içimde bir sızı kalacak
dudağımda bir tebessüm
sırrımızı öğreneceğim diye mutlu
sensiz geçen zamana üzgün

eskiden hayalini kurarak uyurdum
şimdi hayalinin bitmesini bekliyorum
ne kadar çokmuşsun
ne kadar çocukmuşum
yeni yeni anlıyorum

nerde bir beyaz kağıt görse
kalemim isyan eder sen diye
kağıt ve kalem
ateş ve barut artık gözümde
seni yazmak..
mutlu eden bir işkence

yokluğundan kaçıp hayaline
hayalinden kaçıp yokluğuna sığınıyorum
köklerin inmiş ki öyle derine
asıldıkça boğuluyorum

biz birbirimize ceza mıydık
yoksa ödülümüze mi kıydık
rüyalarımı hep sana yordum
sen de mi rüyaydın, bilmiyordum

sorularla yaşamıştım onca zaman
seninle her şeyi bildim sanmıştım
oysa sen verdiğin cevaplardan
daha fazla soru bıraktın

gözüm herkesi sen bilmiş
kokun üzerime
ismin sayfalarıma
yüzün gözlerime
sesin kulaklarıma
ellerin ellerime
varlığın hayatıma sinmiş

yine dalıp gidersek aynı anda uzaklara
anlamasa da herkes
yanında olduğumu bilecek misin
yüzünü bile unutur belki gözlerim ama
sevgin kalbimden
kalbim senden geçmez
sen de beni hep sevecek misin

yokluğunda biter de bir ömür
ben farkına bile varamam
içimde tüm kelebekler ölür
senin kanatlarını kıramam

yokluğunla savaşamadım üzgünüm
yağmalanan kalbimde kanun neye yarar
avuntum, bugün sensiz geçen son günüm
yarın yeni bir gün başlayıncaya kadar

ayları geçip günlerde boğuldum
artık her şey daha uzun
biliyor musun, yokluğunla dost oldum
biraz da zoraki, biri gardiyan, biri mahkum

iki bahar yaşadım seninle
hayatımın özeti iki bahar
kırık bir ömür gibi yapayarım
iki bahar eridi ellerimde
yok olup bitene kadar
damla damla, adım adım
sensiz dört mevsim kar
beş vakit gece
nefret etsem de neye yarar
razıyım
bininci baharın olmaya bile

gunler kisaldi, mevsim degisti, saclarim uzadi.
sayamadan eriyip gidiyor takvimin yapraklari
aylardan daha hizli gececek seneler
belki de cocukca gelecek yazdigim bu cumleler
daha nice takvimler bitecek belki
ellerim sicakligini unutacak, hatta kirisacak
ama oyle muhurlemissin ki
kalbim hep biraktigin gibi kalacak

aynı nefes aynı adam aynı şehir
nasıl her şey bu kadar değişir
sen miydin güneşi daha parlak yapan
hep böyle yavaş mıydı ki zaman
en içten duam
en güzel rüyamsın
dünüm bugünüm yarınım
en çok da yokken varsın

öyle çok görmek istedim ki yüzünü. saatler sürecek bir gözyaşı nöbeti pahasına resmini açtım. bir de yasak bir şarkı açtım üstüne. gözyaşlarım iyice akar da belki biter diye. bitmiyor be ömrümün varı. ne rüyalarımdan yüzün gidiyor ne de azalıyor özlemin. hayatımda meydana gelen her güzel değişikliğin ardına, senin bunu görmemiş olmanın üzüntüsü ekleniyor. sebepsiz mutluluklarım oluyor bazen, senden biliyorum. üzüntüleri kendimden. seni düşünmemeye çalıştığım her düşüncenin sonu sana çıkıyor, sana gidebileceğim tüm yollarsa yokluğuna. eğer cennete gidecek ve seni göreceksem diye düşününce, ölmek için sabırsızlandığım oluyor. mevsimler değişiyor da içimde sen hep aynısın. o kadar çok kandırdım ki geçecek diye diye, artık kalbim de inanmıyor avuntularıma. çatısız ev gibiyim yokluğunda, yağmurlar içime içime yağıyor. ne gözyaşları akıttım içime, içimde kayalar eridi de, kalbimden mührün düşmüyor.
melankomik
-cumartesi-

buz gibi bedeniyle sarılınca ayrılık bana,
önce ürperdim.
sonra ısıttım onu da,
öyle sıcaktı ki sevgin..
alıştım. onu da sevdim.
seni unutmayı değil, seni sensiz yaşamayı öğrendim.
ben seni böyle sevdim;
bir insanın diğerini sevmesi gibi değil,
derin bir nefes gibi, kendim gibi sevdim seni..
canım. herşeyim..
iste hemen geleyim...
yollar..küçülür gözümde yanına gelirken, kaybolur.
aklımdaki tek şey yüzün olur. yollar biter.
zaman anlamını kaybeder sen yanımdaysan eğer.
sana sarılınca kaçan acılarım, görüşürüz der gibiler.
çünkü sen gidince gelecekler geri,
hep yaptıkları gibi, ilk ayrılışımızdan beri.
hepsi birbirinden zordu o ayrılıkların,
hepsi birbirinden beter.
hani son kez görürdüm ya gülümsemeni;
o yeterdi sanki,
unuturdum her şeyi,
uykum gelirdi..
koyardım kafamı soğuk koltuklarına trenin, yüzün aklıma gelirdi..
hiçbir şey senin omzun kadar yumuşak değil,
hiçbir şey senin dokunuşun kadar huzur vermedi...
hiçkimse senin kadar güzel gülmedi. ya da kimse benim gibi görmedi.
ama inan kimse kimseyi, seni sevdiğim kadar sevmedi...
kendimden bir parçayı özlüyorum sanki;
sen. ismimin en uzun hecesi.
yok benim adım.
yarım..
"sanki sen gelince cumartesi oluyordu" dedin ya
sanki seni görünce cumartesi oluyordu,
benim takvimim cumadan, pazara atlıyordu.
peki bugün ne?
cumartesi yazıyor, ama değil işte.
bugün ne?
sıradan bir gün, sıradan bir gidişte.
sensiz geçen bütün günler gibi fazlasıyla sıradan.
belki de diğerlerinden daha sıradan olması onu değişik yapan..
cuma, cumartesi..farkeder mi sen yoksan eğer..
bugünü sevdiğimi sanırdım. yanılmışım meğer.
hatta seninle gezdiğimiz yerler,
belki o kadar güzel değildiler..
ben rüyalarımı da sevmezdim ki sen girmezden evvel..
bu hafta uzun sürecek bi tanem;
bir cumartesi günü buluşacağız yine o ağacın altında,
belki pikniğe gideriz yine,
yine uyursun dizimde sen...
ama gözlerim yaşarırsa ağladığımı sanma sakın;
seni özlediğimden. çok özlediğimden...
epikuros
bana buralarda adres sormayın
artık buraların yabancısıyım
başımda tilkiler, hötümde kazık
gördüğüm ilk güne lanet bin yazık

okyanus ararken ateşe düştüm
aklımı sevmezim, bütün küsmüşüm
böyle reva gördü iç sesim, idim
regl olmam imkansız yok zaten pedim
buraya ne uyar lan hah "yok ki bir kedim"
passive
bir sözlük bu kadar mı güzel olur yarabbim?
insanın içini okşuyor adeta
lale gibi bir sözlük
girdi mi çıkamıyor insan
independence sağolsun

sabahlara kadar çıkmamak
özlemek internet olmayınca giremeyince
zaman akıp geçer başında dururken
lütfen okumayın artık bu salak şiiri
üzülüyorum yazacak birşey bulamadıkça
kastıkça kastım başharfleri tamamlayacam diye


hoscakal yarin
izler var yaşamımızda
bizim bırakmadığımız
gözyaşları var yaşamımızda
bilerek akıtmadığımız
hasretler var yaşamımızda
istemeyip de yüreğimizde var olan
acılar var yaşamımızda
biz hiç istemeden kapımızı çalan
fidanlar var yaşamamızda
eşitlik,adalet,özgürlük dedi diye asılan.

.
melankomik
her sabah birlikte uyandığım bu acı..
acı yine acımın ilacı.
ama bu yara kapanmayacak kadar derin.
sensizlik, öteki yüzüm benim...
görmediği kimsenin,
duymadığı, bilmediği
ayın hep görünen yüzü gibi,
ben hep ışık saçtım.
o yüzü yalnız sayfalara açtım.
kaçtım. ne kadar kaçsam da o hep arkamda.
beni güldüren de, ağlatan da
aynı kişi aslında.
bazen siyah, bazen beyaz yüzü;
bazen ilkbaharı, bazen güzü andırıyor.
belki de beni hep kandırıyor..
belki de hiç olmadı.
bugün güneş doğmadı, belki her yer karanlık!
sahte gülüş, sahte nefes, sahte ışık...
duygular..karışık..algılar...
uykular..yanılgılar...
içimde senden ne var..?
bir şey,
o bir şeye bağlı her şey.....

varsildakiyokluk
"çık gel bir gece vakti
çarp kapıyı yıkarmışcasına bütün korkularımı
unutma! ben bulutum.
bazen ak bazen de kara.
yağarım üstüne
sevgimi akıtırım bedenine.
işte o zaman karışırız birmirimize.
bazen açarım, aklanırım
güneşin ortasında.
bir kaparım ayı bir açarım.
ben yaparım.
bazen ağlarım gözlerinden.
unutma! ben bulutum.
bazen gökyüzünü kaplarım
boylu boyunca
ve kapkara.
bazıları küfreder bana
bazıları "tanrı" ya benim için şükreder.
herkes anlayamaz kapkara halimi
kimi başını kaldırdığında anlar beni.
kimi saatlerce bakarda anlayamaz.
yağarım boş boş bakanların üstüne.
genede anlatamam kendimi,
kimi kavrar beni,
anlatmak istediğimi,
yağmurumu dökmesem dahi...
kuşlar yaklaşırlar bana,
mavilerin içindeyken,
bembeyaz düşler kaplar bedenimi,
sonra ölümü düşünürüm,
çırılçıplak ve kapkara ölümü.
==========================================
ben bulutum bilirsin,
herzaman yağmamı bekleme,
beni anlamak için,
bazen başını kaldırmak yetsin......."
=======================================
yazdığım tek şiirdir...
melankomik
hiç bir şeyden nefret etmedim senden nefret edememekten nefret ettiğim kadar..
içimde yanan bir şehir, kocaman bir enkaz var.
intihar ediyor sevgi sözcükleri,
kelimeler sıraya girmiş, terketmek için bu şehri..
kaçıyorlar...
anneler canavar olmuş çocuklarını yerken,
dönmek için geç, ölmek için çok erken..
depremlerin ardı arkası kesilmez, dinmez yağmur, üşür içimdeki çocuk, ağlar..
gözyaşlarım koluma akar, yakar...
uyanırım gecenin bir yarısı, hıçkırıklar içinde;
bir mum yakarım, bir şarkı açarım, sarılırım tek dostuma, masamda resmin,
şarabım azaldıkça yankılanır odamda ismin..
içten içe düşlerim sıcak nefesini..
dokunmak isterim saçların alel alev yakar parmaklarımı,
gözlerin öldürür bakışlarımı,
"özledim" der akan tek damla gözyaşım,
özledim der ellerim,
özledim der gece,
yıldızlar sana yanıp söner..
ismini sayıklarım, hece hece...
ağlarım, çok ağlarım...
geceyi geceye bağlarım da düşünmem seni.
gündüzleri çıkamam sokağa sana benzeyen birini görürüm diye..
alışırım elbet bu uzağa. hatta giderim ben de bir gün iyiden iyiye.
buralardan..
bir şarkı söylerim giderken,
içinde sen olmayan.
kimsenin kimseye söz vermediği bir dünyaya.
sadece rüyalarımda dalarım artık o hülyaya..
giderim arkama bile bakmadan.
bari bu şehir daha fazla ağlamasın.
dalları düşmüş her gün altında seni beklediğim ağacın.
sökülmüş kaldırımları o sokağın.
yokluğunda yağmur eskisi gibi yağmaz olmuş,
bulutlar gölge etmiyormuş artık aşıklara,
güneş bile öfke dolmuş...

addicted to pain
merhaba anne,
nasılsın?
ben iyiyim..
doğmama çok az bir süre kaldı.
ama sana söylemem gereken bir şey var.
kimilerine göre bazı eksikliklerle geleceğim bu dünyaya..
‘özürlü’ diyecekler bana..
ama ben kimseden ‘özür’ dilemeyeceğim anne..
senin dışında…
senden şimdiden özür dilerim..
beklentilerinin hepsine cevap veremeyeceğim için..
komşumuz çocuklarını benimle oynatmak istemediği zaman boynunu eğeceğin için..
‘bana doğru düzgün bir evlat bile veremedin!’ sesini duyarsan bir gün..kulağındaki her yankısı için..
mağaza mağaza dolaşıp bisiklet seçmenin tatlı heyecanı yerine,
tekerlekli sandalye almanın burukluğunu sana yaşatacağım için..
çağırılmayacağımız her aile toplantısı,bayram kutlaması,piknik için..
ya da çağırılacağın ama benim yüzümden gidemeyeceğin her toplaşma,her düzenlenen kadınlar günü için..
özür dilerim anne..

ama senden bir isteğim var;
benden sakın vazgeçme anne!
bacaklarım biraz güçsüz olabilir..
kolayca tırmanamayabilirim merdivenleri..
sakın beni taşımaya kalkma anne!
tamam engelleri birlikte aşalım yine..
ama sen elimden tutma!
bana yardım etmek istiyorsan yukarıya çık ve bana ‘’gel’’ de!
çıkamadığım için ağlayabilirim belki de..
ama sen ağlat beni anne!
ağlasam da daha çok merdiven çıkarmalısın bana..
yoksa asla güçlenemem..

kulaklarım iyi işitmeyebilir..konuşmaya başlamam biraz zaman alabilir belki..
ama sen sakın suskunluğa bürünme anne!
daha çok konuşmalısın benle!
daha çok şarkı söylemeli, daha çok kitap okumalısın bana!
yoksa asla konuşamam…



belki bazı takıntılarım, ısrarlarım olabilir geldiğimde..
n’olur bana ‘hayir’ de anne!
bana acıdığın ve beni mutlu etmek için, istediğim her şeyi yapma hatasına sakın düşme!
lütfen ağlat beni anne!
şimdi beni ağlat ki,ilerde birlikte ağlamayalım..
yoksa asla ayakta duramam..

belki etrafındaki insanlardan biraz farklı bir yüzüm olabilir doğduğumda..
çok iyi görünmeyebilirim belki..
ama sen yine güzel güzel bak bana anne!
öyle bak ki,ben de aynaya baktığımda karşımda güzel bir yüz görebileyim..
yoksa asla kendime gülümseyerek bakamam..

bir şeyleri hemen kavrayamayabilir, çabucak anlayamayabilirim belki…
ama sen yine anlat bana anne! defalarca anlat!
benden sakın vazgeçme!
yoksa asla öğrenemem..

son bir şey daha;
lütfen bu satırları okurken ağlama!
çünkü ben yazarken inan hiç ağlamadım anne!

imza:oğlun/kızın

temmuz 2009
puppeeter
www.bombabomba.com
izlerim sanki hayatim sitcom
nerde zenci kardeslerim c´mon
ansizin okurum destanini ergenekon
muzlar soguk sevmez, her taraf don
padisah macunu yemis kus gel koynuma kon
tek tek indirdim hepsi top on
aglama kucuk cocuk, al sana bonbon

icerim yalnizligimi, sensiz bu son
salamlari yemem varken jambon
madem calismadim neden notlarim hep on?
arsiz arsiz güneslenirim gözluklerim on
indim msn e baktim, nerde bu icon?
leylaklar acmis toplasam etmez bes on

yeni doldurdum, bebenin agzinda biberon
kayinco vardi ingiliz, adi ron

darma duman sokaklarin trabzon
icine sicmisik delinmis ozon
nicin böyle olduk söyle be concon
lüleburgazli dayim getirmis domatezlerde hormon
irkilirim icime giymemisim don
yahu bir sibel vardi alsak ona ponpon
ortalikta dolasiyor bir balik pek de tonton
müberra cal sarkimizi aldim on milyarlik fon


(bkz: bas harfleri okusana)
melankomik
biliyor musun onlarca şiir yazdım sana.
hiçbirisini beğenemediğim..
yüzlerce cümlem vardı uyurken hecelediğim..
belki korkudan, belki kalbimdeki sancıdan..
söyleyemediğim...
binlerce kelebeğim var benim.
sesini duyunca kalbimde kanatlanan..
kalbimi kanatan haykırışlarım var hatta..
sonra sessiz ağlayışlarım var isminde saklı...
içim kördüğüm...
isminin iki hecesi, üç noktası...
rüyalarımın gecesi, hayallerimin haritası...
gözlerine baksam...
çözülür müyüm?..

melankomik
içimde sıkıntıyla uyandım yine bugün,
ilk sen geldin aklıma, seni düşündüm.
neden sonra hatırladım ki sen yoktun...
sende yorgun hayallerim gibi beni unuttun.
başım dönüyordu hala, kalkamadım yataktan.
saçların dağılmış, ayaklarım titrek, halim perişan.
anlamsızlıklar içinde uyumuştum dün akşam.
bir parça çikolata alıp zorla yataktan kalktım.
beraber yediğimiz gofretin kabında seni aradım.
bu kez sana soğuk camların ardından baktım.
soğuk cızırtılarla dinledim sesini,
bir an için hissetmek istedim nefesini, ama olmadı...
ağladım; sesimi kimse duymadı.
kimse silmedi bu kez gözyaşlarımı,
kapalı gözlerle yüzümde ellerini aradım,
bulamadım..gözlerimi açtım..titreyen ellerime baktım...
çabuk yormuştu ayrılık seni, bıraktın.
nasıl çekip gittin bu kadar erken..?
ellerimi de götürseydin giderken..!
şimdi onlar inan artık yük bana.
yaralıyım o günden bu yana, hiç kapanmadı.
bu gönül laftan hiç anlamazdı, anlamadı.
seni buldu gördüğü her yüzde,
duyduğu her seste seni aradı.
ve şimdi...
şimdi çok..çok özledim seni,
ben unutulmuş şarkıların sözü, suya yazılan yazı.
inan birkez duymak için sesini,
şarkıları haykırır, denizleri kaldırır.
yeter ki sen iste, bu gönül herşeye razı.....

walide sultan
varsay ki karanliktasin...
onunu gormuyorsun,
isigi bulana dek,
yuruyeceksin...
bilsen ki hic kimse,
kalmamis etrafinda,
hayin karanlik gecelerdesin,
bir el daha var,
uzaklarda bir yerlerde...
dokunacaksin ona
yeniden ellerinde,
sicakligini,
hissedeceksin...

ac gogsunu ruzgarlara,
okyanuslar cagiracak seni,
bitmez hic bir sey,
bu dunyada...
her biten de, yeni bir
baslangic saklidir..

ben varsam,
bende var bu dunya...
benim yoklugumdan,
kime ne, dunyaya ne,
kim uzule kim sevine...
burdayim ulan!
yeniden varim,
yeniden herseye,
diyeceksin...





melankomik
bu gece çok yara aldım,
yaralı bir şekilde uzanacaktım dizine, ağlayacaktım..
hem çok hassas olmalıydın..
eskisinden daha iyi olurdum belki, belki de ölürdüm.
belki rüyamda seni görürdüm, unuturdum her şeyi..
belki de öldürürdüm o görünen gerçeği,
uyuturdum uyanan her şeyi,
yeniden severdim..
hazırım tek bir sözüne kanmaya, bir bakışınla yanmaya, sönmeye hazırım hala..
yüzeyselliklerden arınmış bir ilgi denizinde yüzdük seninle,
ben seni hep taşıdım.
aldırmadım farkına varsam da, bulandırmadım suyu, soramadım.
bir gün ben olsam boğulan taraf, kurtarır mıydın beni?
paylaşır mıydın benimle nefesini?
o zaman daha güzel olur muydu aşkımız?
sürer miydi şarkımız?
yoksa yine aynı donuklukla mı bakardın yüzüme?
yoksa sende bana mı muhtaçtın?
onun için mi kapını bana açtın?
boğulur muydun seni bıraksam?
bilmiyordum ki ben..sadece seviyordum seni tutmayı.
yüzüne bakınca her şeyi unutmayı..
seviyordum hayal de olsa yaşatmayı..
seni yaşamayı seviyordum..
sende kimsede bulamadığım bir huzur buldum.
kaç kez uyandım kaç kez uyudum dizinde,
güneş hep bizimle, ay bizimle,
kaç kez kayboldum izinde..
kaç kez yalnız iyileştirdim kendimi, sen yoktun..
bilmiyordun o çabucak bozduğun oyuncağın tamirinin ne kadar zor olduğunu.
olsun..
gecem de senin olsun gündüzüm de,
sen ol her gün ilk ve son sözümde,
bin parçaya ayrılan yüzümde,
gör silüetini,
yak beni,
öldür.
ama ne olur gitme..
bırak gözyaşlarım aksın, sen kal.
gitme daha yaşanacak çok şey var.
gitme daha hiç hazır değilim yokluğuna.
gitme yürüyemem sensiz bu sokakta.
gitme ellerim havada kalmasın.
gitme bu şehri de karanlık almasın.
gitme bak arkandan çok şey gidiyor.
gitme, gitme demek çok zor.
gitme bir yarım kalacak seninle.
biliyorum gideceksin, ama gitme.

mitili
bir bahar ogleden sonrasi gormu$tum seni.
icimde yanan ate$i anlatmaya kelimeler yetmedi.
raki balik alemlerinin en guzel hayali oldun.

buralar sensiz cok kotu geliyor $imdi sol gozume.
o kadar cok kiz var ama ben bakmiyorum hicbirine.
kim derdi ki bir gun boyle sevecegimi,
aklindan bile gecirme aldatmam kimseyle seni.

butun kitalar b ile ba$liyor anlamadim nasil $ey
eskiden nasil da sevi$irdik hey gidi gunler hey.
ne yaptim ben sana da terkedip gittin beni?
zannimca tek eksigin havuzlu villa idi.
eger bir gun donersen senden bir istegim var:
marketten iki malbu$ bir de buyuk raki al.
en guzel duygulari ya$attin bana ama,
yumurtanin ipanayla fircalanmi$ tarafi gibi
efsane a$klar da bitermi$ ey kiraz dudakli dilber!
nefesimi hisset, bu sese kulak ver.

$air oldum ciktim burda, senin yoklugunda.
icip icip duvarlari tirmaliyorum,
ister inan ister inanma.
real madrid maci varmi$, $imdi bakicam ona.
melankomik
hayalin bile bilmez seni özlediğimi,
nefret ettim derim.
bir gece daha boğulurken sigaramın dumanında,
ben yine sönerim..
kelebek kanatlarımı incitir duvarların.
yokluğum can çekişir yokluğunda.
ağlarım...
gözyaşlarım içime akar.
canımı yakar yine çok.
saat gecenin ikisi,
rüzgarda artık adın yok..
kime yazıyorum şiirlerimi?
hayalim, hülyam, kimsesizliğim..
kulaklarımda uğuldayan sessizliğim..
sen...
başlangıcım, sonum, bitişim..
satolina
büyük büyük laflar ediyorum çoğu zaman
kızdıkça ağzıma doladıgım küfürleride paravan yapınca
kimse görmüyor çocukluğumu
hiç birşey istemiyorum aslında kendim dışında birinden
sadece cocukluğuma el sürmesinler yeter !!!
kalbimi demirden sandıklari için
sakınmıyor kimse incitmekten
oysa ki kırılıveriyor bazen kalbimi koruyan
demirden sandıkları cam küre
onlar canımı acıttıkça ,
yapmacık olgunlugumda onların canını yakıyor
ve görevini başarmanın rahatlıgıyla çekiliveriyor köşesine
yüzünde ki boyalar silinince
tek kalıyor özüm
kimseye ihtiyacım yok biliyorum
yapmacıklığım ve büyüklüğüm oyalayadursun etrafı
büyük laflar etmeye devam etsin dilim
ben kimseye söylemeyecegim çocuklugumu
büyümeye mecbur bırakmasınlar diye ...
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol