bilgiçlerin şiirleri

5 /
melankomik
artık sen yoksun ya..
her gece ağlayacak bu şehir.
yağmurlar yağacak üzerimize.
hiçliğimize, bitmişliğimize..
yani bize,
sana, bana, aşka, yalnızlığa, hepimize...
biz hep iki dize kadar yakındık birbirimize.
uzayıp gittik ama bir şiir olamadık..
bir şiir kadar dengede kalamadık.
belki yalnızlık hiç yoktu, biz anlamadık.
belki de hep yalnızdık,
ondan yalnız kalamadık.
yalnızlık beni yalnız bırakmıyor,
yalnız değilim artık..
yine de bütün cümlelerim sana kaçıyor rüyalarımda.
inadına seni bekliyor gözyaşlarımla ıslanmış dipsiz gecelerim..
seni bekliyor en güzel kelimelerim,
en saklı hecelerim..
bizi bekliyor o yol, o ağaç.
gözbebeklerim hala bakışlarına muhtaç..
yokluğunda anlamsız şiirler yazar oldum.
yokluğunda arkandan şehirler gezer oldum.
yokluğunda kendimi buldum.
yokluğumda kayboldum.
şarap diye seni içtim her gece, yudum yudum..
bakışlarındı beni sarhoş eden,
ve yokluğundu yine terkeden..
gitmek isteyip de gidemeyen, yokluğumdu..
beni tutan tek şey ise;
umudumdu...

artık sen yoksun ya..
yaşlanıyor bu şehir..
yere değecek gibiler,
gök bulutları tutmaz olmuş.
her gece omzuma daha çok yaslanıyor bu şehir.
arayış dolu bakışlarım çoktan kaybolmuş..
seni bulmuş uzaklarda bir yerde..
bir yıldızın ışığında,
bir ağacın gölgesinde,
sevgim can bulmuş bir çiçeğin yorgun gövdesinde..
sonra dökülmüş yaprakları,
basıp geçmişler..
ama her gece gözünü kırpmadan o seni izler..
adını hülya koymuş o uzak yıldızın,
hayran kalmış ışığına,
göz kırpınca ona her gece,
sevinirmiş içten içe...

melankomik
-yine yağmur yağıyor-

bugün buğulu camların arkasından baktım gittiğin yola
yağmur yağıyordu
yollarda hala izin vardı
hiç dönmeyecekmişsin gibi kalbimde sızın
yüzümde bir parça hüzün
yaş oldu, yağmur oldu, gözlerimden aktı
içimdeki çocuk dudağını büktü, ağlamaya hazır
ağlamak, nereye kadar dedim
nereye kadar dedin dayanmak
beklerdim, inan beklerim seni bir tanem ömrümü hiçe sayıp
gözümü kulağımı kalbimi kapayıp
olmasa senden başka
görmese kimse keşke
bir nefes kadar yakınken aşka
kaçmasa bizden, bizi de kaçırmasa
kaçamam elinden
gidemem yanından
bakamam uzaktan sana
gel desen biliyorsun geleceğimi
seni kendimden çok seveceğimi
sevmek yeter mi derdin, sevdim yetmese de
kimse görmese de
sen vardın, resmin vardı, sonra kokun hep yatağımdaydı
sevmek yetmez bir tanem,
sabretmek gerek,
sevmek bitirmek değil,
başlamak demek
bir sen vardın bir sen kal yine de
her yağmurda seni düşüneyim
beraber ıslanalım ayrı şehirlerde
ben hep o yola bakayım
hep ağlayayım
hep yağmur yağsın
güneş açmasın
bana o günleri hatırlatmasın
penceremin buğusuna ismini yazayım
kaybolsun yavaş yavaş
adını hecelerken gözlerini düşüneyim
böyle başlamasın, bitmesin hiç bir aşk
hep seni düşüneyim
hep seni düşüneyim
kimse görmesin beni
bilmesin
yaşadı mı öyle biri
bu eller en son sana dokundu
başkasına değmesin
hüzün doyurur beni, yağmuru içerim korkma
kızardın bana sesini duymak için aç kalınca
belki yavaş yavaş tükenirim, diner bu sızı
mutlu olduğunu bileyim, son nefesim de olsa
gülümserdim sana
bir tebessüm
hiç olmadığı kadar mutlu
hissedince belki, gülümsersin istemeden
kalbim son kez çarpar senin için
sonra bir kuş hafifliğinde kanatlanır sana doğru
ama mutlu
hani her sabahki gibi
son kez öperim burnundan
sonra kaybolurum sessizce
seni bulurum
belki üzülürsün bir tanem
ama inan çok mutlu olurum
firambogaz
aşağidaki şiir üniversitedeki sinif arkadaşimin israrlariyla yeni çikmaya başladiği kiz arkadaşi için yazilmiştir.daha sonra kendisi beni lezbiyenlikle itham etmiştir.ben de kendisini şiiri onun yazmadiğini kiz arkadaşina söylemekle tehdit edince olay kapanmiştir...

özlemek hiç bu kadar güzel
zaman hiç bu kadar yavaş olmamişti
değmeden önce ellerin ellerime
esaretin anlamini keşfettim
nevbahar kokulu gözlerinde...

bornova 1998
metal mania
ondan vurgun yesem
hep onu dusunsem

benim kendi siirimdir alay edeni
ayrıca bende hatırası da vardır bu iki mısranın akıllı olalım hic kimsenin duygularını incitmeyelim
black stocking fc
pele,maradona izleyemedik biz bunları
hep anlatır dururlar vanbasten gibi yıldızları
kim bilebilirdi bir gün,
bizimde böyle bir yıldızımız olacak
ronaldinho diye,kalplerde taht kuracak.
melankomik
-virgül-


bir bahar akşamı
bir sevda masalı
bir akşam sensizliği
bir ölüm sessizliği
bir aşık yalnızlığı
bir dost kazığı
bir kalp yarası
bir ince sızı
bir yorgun özlem
bir gün daha biterken
yaralarım ve ben
manası yok
sebebi yok
çıkışı yok gibi
gözlerim dalıp gider sonsuzluğun sonu aradığı yere
ben de seni ararım
kurtulurum yüklerimden
yanarım da yanarım
bir mor bulut gelir dikilir tepeme
senin gözlerini taşıyan
her hecesiyle seni konuşup
her hücresiyle seni yaşayan
zirvesiz dağlardan kopup üzerime
sonra yalnızlığa küfreden bu baş ağrısı kadar soğuk özlemek
ben cümleleri değil onlar beni kuruyor
söylediğin sözler hala o duvarda duruyor
kanımla gözyaşlarımla çığlığımla yazdığım
sensiz bir gün geçti üzerimden
beni ezip de geçti
gözlerimi kapatınca düşündüğüm tek şey
yalnızlık ve kuşlar
evet kuşlar, en asil duygu olan uçmak
kaçmak için her şeyden
en çok da senden
ama hiç inmeden
rüzgar durunca kokunu duyuyorum çünkü
canım yanıyor burnumdan ve boğazımdan geçerken
bir hıçkırık düğümleniyor içimde
bir gözyaşı
bir yakarış
bir derin sızı
bir zehir
ağlasam akacak
ağlamıyorum
kurduğum cümleler bile ağlıyor, ben ağlayamıyorum
başım ağrıyor sadece
midem bulanıyor
hiç sevmezdim baş ağrılarını
sebepsiz ve gereksiz
yalnız, hissiz baş ağrıları
bir girdap çekiyor beni altımdaki görünmez dipsizliğe
sensizliğin sonsuz sessizliğinde kaybolmak üzere
kapatıyorum gözlerimi
ve kaybolup gidiyorum
evet sevgilim
seni bırakıyorum
en azından bu gece
köpekler gibi geri döneceğimi bilsem de
çatlarcasına koşuyorum
arkamı sana dönüp
önümde seni görüp
geri dönüyorum
gözlerimi kapatınca daha yakın oluyorsun
açıyorum
bu akşam daha bir soğuk batıyor güneş
belki o da ağlıyor
sırtı bize dönük
bu akşam daha çok canımı yakıyor rüzgar
belki o da çok özlemiş mor çiçeklerin üzerinden esmeyi
buralara kış geldiğinden beri
bir hüznün sessizliğinde anlatıyorum hikayemi camlara
bu yüzün sensizliğinde bakıyorum aynalara
ve güzün soğukluğu yanaklarımda hala
üşüyorum
sen duymasan da
ben senin için..ben senin için dedikçe
ağzımda acı bir tat
hayat beni rahat bırak
kaybet beni bu yollarda
her şeyi yak
savur küllerini kahkahalar atarak
sana da bu yakışır ancak
edilgen cümleler kuruyorum nesnesiz zamansız
farkettim de ikimiz diyemiyorum artık
sen varsın
bırak kelimeler etrafında dolansın
sensiz kalsın bu gece
gece bile özler diye düşünüyorum seni
sonra sen diyorum
hiç acımadı mı ayakların cam kırıklarında gezerken
ben sensiz güneşin doğuşunu batışıyla bir tutarken
ben sensiz cümleler kurmayı bile beceremezken sen..
evet sen
o kafiyeli iki kelime işte
sen ve ben
sonra neden
niçin
nasıl ve nereden
nereye
kiminle
git
istediğin yere
ağlamam
ağlayamam ben
sadece kafam karışır biraz
oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi bükülür dudaklarım
sokaklar üzerime gelir yürürken
bu şehir bana küser
her yağmurda daha fazla üzerime çöker
ne olacak güzelim taşırım ben onu
ben seni taşımışım o bana çok mu
sonra o şarkıları dinleyemem işte uyumadan önce
uyurum yorulunca
o da geçer
her gece biter
sabah olacak diye korkarım sadece
aynaya bakınca seni görürüm diye
kendimden kaçarım
tamam ağlarım
ama az
elbet biter bu ayaz
biter bu hayat
o zaman diner bu sancı
ama onu beklemek yok mu
ölmekten daha acı

kimlanbu
adama illa yazdığı ilk ve tek şiiri bulduracak şiir...ahanda yazıyorum;
başlık yok

içmek istiyorum sabahlara dek.
köpekler gibi içmek!
karanlığa bırakıyorum artık kendimi
bütün canlı renklere inat
renkler benim için siyah ve beyazı ifade ederken
yalnızlığımla sevişiyorum artık...

beyaz gündüzümü,siyah ise mahkumu olduğum ebedi geceyi ifade ediyor.
onların dışındaki tüm renklerse içimde çürüdü...
karanlıktayım,seni bekliyorum
ta ki gelip bana tüm o renkleri geri verene kadar
fazla sürem yok,acelet et!
karanlıktayım,seni bekliyorum

daa daa daaaa! bu işte..
bulut
gelsen yine
çıksak galataya
yeni caminin merdivenlerine otursak
gel desem
yürüsek köprüyü
sesler eşliğinde çıksak tüneli
hayatı tırmanır gibi
gelsen yine
gitsek fransızın yerine
bir kahve bir mantı olsak
bir tütsü yaksak
yatsak uyusak
gelsen yine...
deep driver
saklı yolun seçilmiş yolcuları,
bekliyorlar yine ayışığını,
geceyle gelen şairler,
eşlik edecek onlara yalnızlıklarında...

bir sesti..yeter artık diyen,
kaderiydi cevap veren...
bekleyiş sonsuzluğa dek...
hep beraber sürecek...
melankomik
özledim seni...
ve bu sıradan bir özlem şiiri,
herkesin gözünde..
bakışlarındaki o tuhaf sıcaklık gibi,
düşünürdüm hep..
gözlerine bakanlar ne hissediyor diye..
bakamıyordum çünkü gözlerine,
herkes gibi,
dalıp gitmeden.
ve şimdi,
fotoğrafın elimde;
bakışların çarpıyor bazen bana,
üşüyorum..
bu hüznün uğultulu sessizliğinde,
seni düşünüyorum.
hüzün yağıyor bu şehre, ben düşüyorum.
bir yağmur damlası birikir yaprağa,
damla damla karışır toprağa,
aşk olur.
bir çiçeğin tomurcuğunda kaybolur.
bir aşığın nefesinde can bulur.
kalpte durur.
hüzne dönüşür bütün yaşanmamışlıklar.
ve bu şehrin yorgun sokaklarında,
bir yağmur daha başlar..
gözlerimle ıslanır, ayrılıklar ve aşklar.
ben sevdanın en çorak topraklarından geliyorum.
yüküm ağır,
belirsiz yerim yurdum.
yazın topraklar çatlar mı burada da?
gecelere kar yağar mı yine?
yoksa güneşi tutanlar mı var?
acımasız mı dünya?
bir aşkı sindirebilecek kadar..
ya da bir kalbi var mı dünyanın?
biten her aşkla biraz daha sönen..
bu kadar yakıcıysa özlemek,
o ateşin en ortasında olmalıyım ben.
ve seni düşünürken kalbime dokunan ateşin,
tüm dünyayı yakabileceğini düşünüyorsam eğer.
ben olmalıyım o kalp,
dünya da sen...

superoksit
iyi bir flört, kötü bir sevgili
sen geçip gidenlerdendin,
bense hayatın ta kendisi.
ayrı yaşamaktansa iki bedeni,
çekip gitmek belki de en iyisi...
kalbimde bıraktığın ayak izini
alıp götürmedi daha hayat denizi
yalnızlığın pusu içindeyim
göremiyorum artık geleceği
senden geriye kalan tek şey;
bir cd bir de eski sinema bileti....
uydudakipornokanali
en yakın dost

bazen en yakın dostlarımız sadece kedi köpek olsa diye düşünmez miyiz?
bir sincapla kol kola gezmez miyiz?
dost görünümlü peygamber devesi
sevecen kırkayak
sevimli kedicik
dudu dilli yılan
tombiş su aygırı
pufidik koala hayvanı
simit yanaklı hipopotam
ve insan bakışlı bay maymun
sizleri en yakım dostlarım ilan ederken
bir an bile düşünmem
ayı ne güzel bi insandır ya

melankomik
bu sabah bir yarım eksik sanki yine,
yelkovan akrebi kovalıyor, ben yelkovanı..
her düşüşte dönüyorum başladığım yere.
zamanı yakalamaya çalıştığım her anı,
bir düşüşle sonlandırıyorum her seferinde..
sadece başım ağrıyor, sadece düşünüyorum.
dışarıda yağmur yağıyor, ben üşümüyorum.
hedefim, başlangıcım, uğraşım, sonum.
hani ayaklarım yerde ama nerde benim yolum?
paranoyak dostluklarımız bir parça çikolatadan daha mı değerli?
ya da yalnızlığımızı acıtan bir şarkının tadını başka ne verebilir ki?
para, aşk, huzur, güven, güç, seks,sevgi?
ben başkalarını yönlendirecek kadar güçlü biri değilim.
belki çok akıllıyım, belki deliyim.
ama insanlar anlamaz çoğu zaman sizi.
kimsesizliğinizi, sessizliğinizi..
en iyi duvarlar anlar,
en iyi yağmur anlar,
en iyi kağıtlar...


(bkz: 31 ekim 2006 istanbul yağmuru)
5 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol