bilgiçlerin şiirleri

4 /
4ever
evet sevgili siir dostlari,her ne kadar siir sevmesemde bi alinti yapmak istiyorum.

dudagina recel bulasmis
sordu bez nerede?
dedim sakladim
bil bakalim niye?

gökhan dabak/leman
melankomik
bu gece çok yara aldım,
yaralı bir şekilde uzanacaktım dizine, ağlayacaktım..
hem çok hassas olmalıydın..
eskisinden daha iyi olurdum belki, belki de ölürdüm.
belki rüyamda seni görürdüm, unuturdum her şeyi..
belki de öldürürdüm o görünen gerçeği,
uyuturdum uyanan her şeyi,
yeniden severdim..
hazırım tek bir sözüne kanmaya, bir bakışınla yanmaya, sönmeye hazırım hala..
yüzeyselliklerden arınmış bir ilgi denizinde yüzdük seninle,
ben seni hep taşıdım.
aldırmadım farkına varsam da, bulandırmadım suyu, soramadım.
bir gün ben olsam boğulan taraf, kurtarır mıydın beni?
paylaşır mıydın benimle nefesini?
o zaman daha güzel olur muydu aşkımız?
sürer miydi şarkımız?
yoksa yine aynı donuklukla mı bakardın yüzüme?
yoksa sende bana mı muhtaçtın?
onun için mi kapını bana açtın?
boğulur muydun seni bıraksam?
bilmiyordum ki ben..sadece seviyordum seni tutmayı.
yüzüne bakınca her şeyi unutmayı..
seviyordum hayal de olsa yaşatmayı..
seni yaşamayı seviyordum..
sende kimsede bulamadığım bir huzur buldum.
kaç kez uyandım kaç kez uyudum dizinde,
güneş hep bizimle, ay bizimle,
kaç kez kayboldum izinde..
kaç kez yalnız iyileştirdim kendimi, sen yoktun..
bilmiyordun o çabucak bozduğun oyuncağın tamirinin ne kadar zor olduğunu.
olsun..
gecem de senin olsun gündüzüm de,
sen ol her gün ilk ve son sözümde,
bin parçaya ayrılan yüzümde,
gör silüetini,
yak beni,
öldür.
ama ne olur gitme..
bırak gözyaşlarım aksın, sen kal.
gitme daha yaşanacak çok şey var.
gitme daha hiç hazır değilim yokluğuna.
gitme yürüyemem sensiz bu sokakta.
gitme ellerim havada kalmasın.
gitme bu şehri de karanlık almasın.
gitme bak arkandan çok şey gidiyor.
gitme, gitme demek çok zor.
gitme bir yarım kalacak seninle.
biliyorum gideceksin, ama gitme.

alasara
saçlarım bir sevdanın ortası
uzayıp gitmiş
karışık

her sevda kendisinden korkar azıcık


saçlarım evimin süsü
sevilip durmuş
şımarık


ne zaman okşasan akar sevdaya sırnaşık

saçlarım gecenin örtüsü
gizlenip durmuş
kapanık


bir sana açılır tel tel
sevdadır apaçık
diho
ağustosta böcekler
şarap mı içecekler
bu ne biçim çorba
nerede mercimekler



ateş etme mayk arabada çocuk var
vur beline kazmayı
hele loy
huni delisi
düzen böyle çarpıkken
iki nokta üstüste
üç nokta yan yana
ne farkeder dedi
dünyayı kurtaran adam
ve bir sigaradaha yaktı
o dünyayı kurtardı
sigara onu.
freagl dreams
duraksıyorum..
çerçevelenmiş hayatların önünde..
güzel bir manzarası vardı kitabımı kaleme alırken..
karşı karşıya dururken..
bir dağ rüzgarının havasını koynuna almıştı..
sessizce geçiyordu film kareleri hatıra olur gibi..

yine perdeler açılacak gök gürültüsünün görkeminde..
sesler kulakları çınlatacak..
çekilin kırmızı halılar serin..
ölüm geliyor..
başım üstüne..


muque

ne hızlı akıyor sular parmakların arasından..

geceleri düğümleyelim isterim gündüzün kıyısına,
bakınca dumanlar dağılsın isterim..
gökyüzüm turuncu olsun,sularım dursun isterim.
dalgasızlığın dinginliği aradığım,
sırf bunun için yaşıyor olacağım,
beklentilerin iç çekişinde
satır aralarındayım...

quantitatif
lübnan’lı gencin israil bombasıyla ölümü

kararlaştırdığım gibi bir ölüm değildi.
oysa çok sessizdim.
zararımda yoktu.
aldığım en son kitabı okuyordum.
aslında aklımda geçenlerde okulda karşılaştığım kız vardı.
pek güzel değildi.
gözleri anlamlıydı.
elleri küçüktü ama zorda kaldığında büyük bir şeyi tutup kaldırırcasına kuvvetli gibiydi.
aslında her şeyi bakışları anlattı bana.
ellerlerine hiç bakamadım.
onun için güzel mi?
bilmiyorum.
yanındam önce kokusu sonra gözleri ile büsbütün geçti.
ansızın.
’kaybetmeye hazırım’diyordu okuduğum kitaptaki kadın adama.
ben de hazırım onu bir daha görmek için kaybedebilirim kendimi.
hafif bir uyku bastırmıştı.
en hafif zamanıydı,
ölümün.
ses duydum.
sonra karartı.
karardım.
toz oldum ve duman.




melankomik
çok üşüyorum, titriyorum,
içimdeki yangına rağmen..
geri dön diyemem,
desen de ben dönemem,
ellerini ister ellerim.
yanarım için için de;
utanır söyleyemem...
muque
ne ararsın sözlük ile aramda?
sen kimsin ki yazdığımı sorarsın?
hakikaten gözün yoksa puanda,
olur olmaz neden karşı çıkarsın?

ona buna yazıyorsam sana ne?
yoksa sana bir zararım yazarım..
ikimizde gelsek airlinese,
ben dürüstsem uçar uçar,dönerim..!

bilgiç iken mümkün müdür hakaret?
yatıp kalkıp moderasyona dua et!
senin gibi denyoların yüzünden,
sözlükten de soğuyacak bu millet!

uçanları,gidenleri unutma!
herkese dil uzatma sebepsiz.
başka yerde de yazar olurdun ama,
buraları göremezdin hiç edepsiz!!!

telifimizi verelim;
#126756
fcumhurn
gücün kalmaz
bir asma dalı gibi
tutunmaya çalışırsın birşeylere
ama bazen elden ne gelir ki
çarelerin tükenmez ama, gücün kalmaz
birşeyler yapmaya çalışırsın ama hayat izin vermez
gölgenle boğuşursun, yakarırsın karanlık gecelere.
isyanın dinmez ama , gücün kalmaz.
bazen hayatla elele yürürsün kumsalda
sevmeye çalışırsın herşeyi
bir kız girer hayatına ve düşlerine
onunla olmaya çalşırsın ama o bilmez
açamazsın kendini ve düşüncelerini
yine çaresizlik, yine isyankarlık
işte o gün
sevgin bitmez ama, karşılıksız sevmeye gücün kalmaz
fcumhurn
gökyüzünde yalnız bir kuş
hem dertli hem yorulmuş
çaresizce uçuşmuş
bulutlar arasında

ben de onun gibiyim
yorgun ve kederliyim
gecenin güneşiyim
bulutlar arasında
melankomik
..bitmeyen her şiir gibi..

her gün bir şiir yazdım sana,
her gece bir şarkı.
her kelime ayrı bir sihir,
her hece ayrı bir yankı.
yankılandı beynimde sözlerin,
yüzlerce, binlerce kez..
çarptı duvarlara, canım yandı, dedim bu son kez.
olmadı..her seferinde yeniden doğdun üzerime, güneş gibi..
bazen bulutlar girdi aramıza, özledim seni.
bazen kar yağdı üşüdüm,
ama her yağmurda seni düşündüm..
ıslandık beraber, yıkandık, arındık.
sonra tekrar kirliliğe salındık..
şimdi şarkılar dinlemek istiyorum senden uzakta..
ister gel yanıma ister orda kal,
ister yalnız git ister beni de al,
ister gerçek olsun ister rüya,
hayat bazen..hayat bazen hülya...
sukela
sudesan’ın tozları
meşhurdur öküzleri
hele bir tane var ki
öküzün önde gideni

sevmez onu hiç kimse
dayanmak zor sohbetine
yaptığı her muhabbet
geyikgillerden gelme

balığı kılçıklı yer
kullanır sıfır şeker
hastalığı yüzünden
düzenli şeker ölçer

kızar bulgar deyince
bilmez hiç ingilizce
hem de mürekkep yalamış
duraksız 15 sene

anne baba öğretmen
abisi pratisyen
üniversite kazanmış
iyi bir dershaneden

formül gelir eline
verir emir erine
yap beş kilo halinde
yaz ar-ge defterine

girer hemen internete
başlar chat ve sörfe
tam transa geçmişken
sonuçlar gelir önüne

arar hemen üssünü
der, “yaptık bu ürünü
eğer çok önemliyse,
almayız gözümüzü”

der ki “koy şişelere
storage test halinde,
haftada iki kere
bak tüm analizlerine”

ertesi hafta gelir
şişeyi evirir çevirir
çökme gözlenmemişse
hasan beye gönderir

isimsiz kahraman
ne yazık
nefesim tükenmeden umudum tükendi
halbuki çok olmadı…bir nefes uzağımdaydın
tenimde hala sıcaklığın

uzandığımda yatagıma hala şöyle bi dönüp bakıyorum
hani belki rüyadır seni yitirişim
belki hiç yaşanmamıştır
beni terk edişin,
çekip gidişin hepsi rüyadır diye bi göz süzüyorum her seferinde
ama seni sevişim kadar gerçekmiş
alıp başını gidişin de

şimdi üzerime keder yağıyor
hüzünle yıkanıyorum
baş edemiyorum ve yeniliyorum
her gün biraz daha tükeniyorum
ve göz yaşlarımda tükendi artık
ağlayamıyorum…

yerken tat alamayışım
içerken kanamayışım
hüznü bile insan gibi yaşayamayışımdan
anlıyorum
anlıyorum umudun tükendiğini
melankomik
hiç bir şeyden nefret etmedim senden nefret edememekten nefret ettiğim kadar..
içimde yanan bir şehir, kocaman bir enkaz var.
intihar ediyor sevgi sözcükleri,
kelimeler sıraya girmiş, terketmek için bu şehri..
kaçıyorlar...
anneler canavar olmuş çocuklarını yerken,
dönmek için geç, ölmek için çok erken..
depremlerin ardı arkası kesilmez, dinmez yağmur, üşür içimdeki çocuk, ağlar..
gözyaşlarım koluma akar, yakar...
uyanırım gecenin bir yarısı, hıçkırıklar içinde;
bir mum yakarım, bir şarkı açarım, sarılırım tek dostuma, masamda resmin,
şarabım azaldıkça yankılanır odamda ismin..
içten içe düşlerim sıcak nefesini..
dokunmak isterim saçların alel alev yakar parmaklarımı,
gözlerin öldürür bakışlarımı,
"özledim" der akan tek damla gözyaşım,
özledim der ellerim,
özledim der gece,
yıldızlar sana yanıp söner..
ismini sayıklarım, hece hece...
ağlarım, çok ağlarım...
geceyi geceye bağlarım da düşünmem seni.
gündüzleri çıkamam sokağa sana benzeyen birini görürüm diye..
alışırım elbet bu uzağa. hatta giderim ben de bir gün iyiden iyiye.
buralardan..
bir şarkı söylerim giderken,
içinde sen olmayan.
kimsenin kimseye söz vermediği bir dünyaya.
sadece rüyalarımda dalarım artık o hülyaya..
giderim arkama bile bakmadan.
bari bu şehir daha fazla ağlamasın.
dalları düşmüş her gün altında seni beklediğim ağacın.
sökülmüş kaldırımları o sokağın.
yokluğunda yağmur eskisi gibi yağmaz olmuş,
bulutlar gölge etmiyormuş artık aşıklara,
güneş bile öfke dolmuş...

drummachine
irkildi ve kaldığı yerden devam etti küçük çocuk yazmaya.
bir uğultuydu nefes almak hastalıklı beyninde
bir nöbet gibiydi geceler yaşamında,
bir parçasını kaybetmiş olmasıydı gözlerini donduran
irkildi ve kaldığı yerden devam etti küçük çocuk yazmaya..
gündüzü gidince geceler ona miras kalmıştı..
hamartyl
söylenmeyeni söyleyeyim dedim
söz bulamadım
sözüm özümden çıktı
giz bulamadım
anlatayım, ileteyim istedim
siz bulamadım
( şair olamayacağımı anlayıp, şiir yazmaktan vazgeçtiğimde yazdığım son mısralar)
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol