bilgiçlerin şiirleri

10 /
sistematik kedi
ölümlere terk et beni;
aşkımıza şahit kaldırımlara tükür,
ardından salla okkalı bi’ küfür.
heyt bee, budur işte!
yerde duran rakı şişesine bas bi tekme,
ve çek kanalizasyon kokusunu içine..
hatırlarsın böylece;
hayatımı nasıl bok ettiğini!
sistematik kedi
düşünceler bulvarında koyup da gidemediğim;
sen ki, içimdesin her vakit
damarlarımda kan, aldığım nefes
gözlerimde başlayıp yanaklarımda biten yolculuklarsın gece seferlerinde
keskin bir acısın,
belki dindirmekten çoktan vazgeçtiğim ..
sistematik kedi
seninim sensiz olduğum gecelerde
arardım bir şeylerin eksikliğini ..
karanlıktan korkanların ruhlarını satardım,
acımadan!
kendimeyse hiç acımazdım;
atardım kendimi evlerin damından
düşmek canımı yakar ama
yokluğunu unutturmadı hiçbir zaman ..
mitili
bir koprualtinda rastladim zozan’a
oturuyordu bicare, tek ba$ina
kafasini kaldirdi, bir baki$ atti
beni de kendisi gibi gay sandi
ayaga kalkti uzerime geldi
kafamda soru i$aretleri belirdi.
tam atlayip saldiracakti ki
aramiza giriverdi iki ki$i.
biri tuttu zozan’i,
oteki vurup bayiltti.
daha ne oldugunu anlamadan,
adamlar zevkin doruguna vardi.


ilham kaynagim: #556925.

ps: zozan = instrument
lost kidy
neden hep
iyiler ve kötüler
acılar ve mutluluklar
peş peşe gelir?
ve neden biz hep bittikten sonra
kaybettikten sonra
ve bir daha dönüşü yoksa
anlarız gerçekleri?
ve küseriz kaderimize
kaybettiklerimiz için…
melankomik
bir şarkı dinle,
bir film izle,
gel yanıma yine,
ağlayalım birlikte.
gel bu kez silahların olmadan,
kalbimi kırmadan gel..

neyim var ki senden başka,
kaybetmekten korktuğum.
korkum yenik düştü aşka.
hep üst üste koyduğum,
enkazlarım birikti.
hayat bildiğini okudu yine.
umutlar sönüp bitti..

yine sana yazıyorum her şiirimi,
yine sana çıkıyor bütün yollar,
yine rüyalarımda tek sen varsın,
yine gözlerimden süzülen yalansın,
ve yine yokluğunda ağlıyor bulutlar,
yine çalıyorsun hayallerimi...





karall
(ilham perisine)

yarida biraktin bu gece ilhami
gel etme eyleme daha bu cilveyi nazi bu hali ham-i
gami da süruruda her dem mihman kil bana
peri-i ilhamim ol nakseyle bana fermani ver ilhami

karall
( sigaraya )

gectimi hersey cigerlerden bosalan o dumanla ?
bir avuntuydu sadece bir anlik can sikilmasi
dümensiz geminin biletsiz yolcusu
limasiz denizin boklu sularinda ...
karall
(bekleyis)

yasak meyve tadindaydi düsler
karanlik kaplayinca koca semayi
bu bekleyise mütemayil ruhum
ahh bi duysa icteki o hos sedayi...
mad
senle ben hep farklıydık biliyor musun?
sen yaz olurdun ben kış
sen başka kalbi ısıtırken benimki donardı
seni başka şeyler mutlu ederken ben o başka şeylerle mutsuz olurdum
ama sen bilmezdin bunları yanında olmazdım çünkü
sen istanbuldayken ben ankadaradaydım
senin için güneş orda doğarken ankarada batıyor olurdu
daha doğrusu düneş doğmazdıki buralara.
sen yokken hep geceler olurdu.
sen başkasıyla denizi seyrederken ben gökyüzüne bakardım.
buralarda denizde yoktu
hem olsa ne olacaktı ki
benim yanımda sen yoktun.
o gözleri başkası görürken benimkileri yıldızlar görürdü
demiştim ya burda hergün geceydi.
şimdi sensiz geçen günlere inat sana doğru geliyorum.
sırf seni senden almak için
mad
tatlı bir öpücüğe hasretim
birkaç dakikalık mutluluk versede
zamansızca gelip ateşe versende heryeri
gecemi ısıtıp kaybolsanda sessizliğe..
arasam seni çığlıklarla güneş doğana dek
yaktığın ateş azalıyor her geçen gün.
dön gel artık
su olsan bile döngel..
karall
(basörtüsüne dökülen yas)

vesselama erismeden muhabbet
gözlerin islandiginda
ab-i cesminin hasilinda
tam iste o zamanda
sag hic kimse senin kadar sevilmez

akillar voltasindadir zaten
basörtüsünü kiskandiran
icten ice ici alip savuran
mahmur islak cimen gözlerinde

safligin tokat gibi yapisir
ab-i cesmin tasar ve bogar
serdengecti cezbesi edasiyla
ser gelir serden gecmez cezbesiyle...
stella
bir insan olmayı denedim
ama olamadım; olamazmışım
çünkü ben bir kadınmışım
insan, erkek demekmiş
ve erkek kadınla eş değilmiş

(ne var ki bu eşitsizlik hep görmezlikten gelinirmiş)
sepulturk
uzaklara sürükleniyor gibiyim..senden çok uzaklara
kalabalık bir odada tamamen yalnız hissediyorum kendimi
kendimi düşünüyorum
"kaçış yok bu korkudan
pişmanlıktan
yalnızlıktan..."

aşk ve nefret hayali
gözlerimin arkasında bir resim
ölü kahkahadan geri kalan şey
sessiz ağlayışların yankısı

şimdi bilmemek istiyorum
sonra asla bilmediğimi...
geriye dönüş
anılar beni yeniden hırpalıyor
bazen bütün acılarımı gördüğümü hatırlıyorum
bazen ne olabildiğine şaşırıyorum...

aşk ve nefret hayali
gözlerimin arkasında bir resim
ölü kahkahadan geri kalan şey
sessiz ağlayışların yankısı

ve bazen umutsuzlanıyorum
kim olduğumdan
yaptıklarımla
geri dönmeliyim

kaderin acı sevimli tadı
geçmişten kaçamayız
kaderin belirlenişine bir cevap aranıyor
gücümü asla kaybetmeyeceğim
bir yol olduğunu biliyorum
geleceğim belirlenmiş değildir,
gelgitlerin geri dönmesi için
ama ben hala asla öğrenemedim yaşamı
pişman olmadan
nopanic
çiçeklerle bezeli bir pencerenin önüne kondu minik serçe
kasımpatı,menekşe...
yorgun bir solukla içine çekti mis kokuyu
minik bir beden farketti prenses penceresinin önünde
açtı camı,minik serçeyi avcuna aldı
ah ne de çok yaralıydı minik serçenin minik yüreği...
yaralanmıştı da
akıllanmamıştı
yoksa yine böyle deli gibi çarpar mıydı prensesin avcunda?
’kalbin pır pır atıyor,uzaktan gelmiş olmalısın’
dedi prenses
’çok güzelsin prenses’
dedi minik serçe
’çok güzelsin minik serçe’
dedi prenses.
yumuşak elleriyle okşadı serçeyi prenses
aşık gözleriyle okşadı prensesi serçe...
yüreği göğsünden çıkmıştı
tamamen prensesin avcundaydı,
ya yaralarını saracaktı
ya bir yara daha açacaktı.
’titriyorsun’dedi prenses,
’acıkmış olmalısın’
minik serçeyi pencereye bırakıp gitti
ekmek ve suyla geri döndü.
’yemek istemiyorum,bana sevgini ver’
dedi minik serçe,
prenses ekmeği önüne koydu
’yemek istemiyorum,bana sevgini ver’
dedi minik serçe,
prenses önüne suyu koydu.
’yemek istemiyorum,bana sevgini ver’
diye yalvardı minik serçe,
prenses duymadı
insanlar serçeleri duymazdı ki...
camı kapattı prenses,
uçtu minik serçe
yüreğinde cam parçaları...

kucuk kurbaga
bu buraya ilk ve son siir yazısım olacak sanırım..
belki de son yazım..
yepyeni bir hayata adım atarken,hoscakal diyorum sana sozluk hoscakal...




bir ates yakmaliyim
cok büyük bir ates..
önce pismanlıklarımı atmalıyım icine,
anlatamadıklarımı..
kurtulmalıyım onların agırlıgından..
sonra;
kırgınlıklarımı,
acılarımı,
cıglıklarımı..
en son cırılcıplak bır ben kalmalıyım.
bir ben;
tüm hafifligiyle..
kendimi de atmalıyım o atese,
atmalıyım;
bitmeli hersey...
yoksa,ben aynı ben..
sil bastan yüklenirim agırlıklarımı
biliyorum..
kendimi de yakmalıyım...
(12.01.2007 dogum günümde)

karall

(msn´ye)

zaman ve mekan kacinilmaz olur
muhabbet hasil oldugu zaman
belki bu da bir denli muhabbettir amma
görmeden duymadan yüz göz olmadan...
karall
( dün ve yarin )

gerci gecmis güzeldir belki de güzeldi
güzel anilari ihtiva ettigi sürece
gecmise cok bagli kalmak da pek dogru degil
gelecege bagimlilik da ayni sekilde
10 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol