beyoğlu rapsodisi

seamless vision
beyoglunu guzel anlatmis roman;ama guzelligi burada sinirli kaliyor kanimca.sonuna gelicek olursak beklenmedik ama bilindik bir sondur kendisi.asla bir patasana gibi olamamasinin yaninda okumak zevkli olabilir.
le petit prince
kurgusal olarak çok parlak ve dahiyane olmasa da akıcı bir dil ile okuyucuyu arkasından sürükleyen bir hikaye örügüsüne sahip güzel bir ahmet ümit kitabıdır.
hea buraya mi yaziyoruz
temel olarak , üç arkadaşın hikayesini anlatır. çok sürükleyici olmakla beraber , oha korku romanı yazabilen türklerde varmış dedirtir.kitabın sonunda oha falan olursunuz.
(bkz: sonunu söyliyim mi)

uyarılar üzerine gelen edit: türü polisiye gerilim imiş. korku olayını götümden uydurmuş olabilirim.
teski
son derece sürükleyici polisiye romanı.bir nefeste bitirilcek türden fakat sonuna geldiğinizde ’’ulan ahmet kitabın sonunu tuvalette mi yazdın da bu kadar b.ktan oldu’’ diyesiniz geliyor.fakat iş işten geçiyor okumuş bulunuyorsunuz.
shagrat
o kadar hızlı bitirmese bi o kadar daha gider dediğim kitap. kitabın sonunda hızlı bitmesinin etkisiyle bitti lan gerçekten dedirten son 150 200 sayfasını gözlerini patlatırcasına zorlayarak bitirip sonunda bu kadar kısa bitmemeliydi dedirten polisiye roman.
eflatun
okuduğum en güzel polisiye romanlarında biri. kitabı bitirdikten sonra ’ulan adam gerçekten yazmış kurgulamış’ diyorsunuz. sonuna geldiğinizde deyim yerindeyse ağzınız açık kalıyor. anlatım biçimi, kurgusu, karakterleri çok iyi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol