babaannenin ölmesi

nikisanders
tam 4 hafta olacak yarın. gece annemi arayıp babaannemin nasıl olduğunu sordum. aynı, dedi. sevindim çünkü aynı olması hala bi umut olduğu anlamına geliyordu benim için. ertesi gün, akşamki sınava da girip yola çıktım. aslında 2 gün sonrasına uçakla gidecektim ama bekleyemedim, atladım otobüse. sabah taksiyle sokağa girdiğimde bi gariplik olduğunu hissettim, balkonların ışığı açık bırakılmıştı. eve girdim, büyük teyzemler bizdeydi. halam sürekli hastaneye gittiği için herhalde bizde kalıyorlar diye düşündüm. salona geçtim, annem yanıma geldi sarıldık. ev niye bu kadar kalabalık, diye sordum, o odada kim yatıyor? kardeşinle kuzenin, dedi. daha 2 gün önce dönmemiş miydi kardeşim istanbul'a? dediğim anda anladım. anne? yoksa babaannem? evet diyemedi, başını sallayarak onayladı sadece. yığıldım kaldım olduğum yerde. 5 gün önce yoğun bakımdaki halini gördüğümde iyileşecekti halbuki, öyle bakmıştı bana.

82 yaşındaydı babaannem ama 28 yaşındaki gençlerden daha doluydu içi yaşam arzusuyla. bize, o hiç ölmeyecekmiş gibi gelirdi. o kadar severdi yaşamayı. 10 yıl sonrası için bile planları vardı. gözümle görmeseydim gömüldüğünü inanamazdım öldüğüne. gördüğüm halde bile inanamıyorum, hala fotoğraflarına bakıp arayasım, o titrek sesini duyasım geliyor.

ilk defa bana bu kadar yakın birini kaybediyorum. ilk defa bende bu kadar büyük emeği olan biri bu yolla çıkıyor hayatımdan.

her ölüm erken ölümdür ama babaannem, sen bu kadar erken yaşatmasaydın keşke bunu bize.

23.02.2012
nikisanders
"bi yanınızı eksik bırakır. çok büyük bi yanınızı. hele ki son yıllarında gönlünüzce onunla birlikte olmamışsanız kocaman bi boşluk olur içinizde.

size anlattıklarını hatırlar, gülümser ve anlamaya başlarsınız.

bir gün televizyon izlerken, gurur duyduğunu belli eden bi tavırla demişti ki;

- biz dedenle hiç öpüşmedik biliyo musun niki.

+ yuh babaane, nasıl yaptınız o zaman 4 çocuu?

- nasıl yapılıyosa öyle yaptık kızım.

o zamanki aklımla anlamamıştım tabi, sonradan düşüyo jeton. babasız büyümüştü babaannem. annesi de gencecikmiş babasını kaybettiklerinde. ikisini bir istemeye geldikleri olurmuş. nasıl bi terbiyeyle büyüttüyse artık büyük nine babaannemi, kocasıyla bile öpüşmemiş olmayı gurur sayardı.

yine de ona göre namus, iki bacak arasında değildi. ben dahil (ki ben onun kızından farklı değildim) hiç kimsenin ilişkilerine, özel hayatına karışmaz, bu konularla ilgili ben anlatmazsam soru bile sormaz, ilgilenmiyormuş gibi görünürdü.

benim babaannem bambaşka bi kadındı."

03.04.2012
nikisanders
"hiç düşünmediğin şeyler gelebilirmiş başına... asla olmaz dediğin... aslında doğal bi süreç, normal bi şeymiş bu, herkese olurmuş, herkes yaşarmış ama eşşek kadar adam olmuş haline rağmen ihtimal vermezmişsin buna sen...

çünkü onun kadar yaşamayı seven bi insan tanımamışsındır hayatında...

seksen küsür yaşına rağmen 10 yıllığına aldığı pasaportuna sevinen bi kadındır o çünkü... bi gün ölebileceğini hiç düşündürtmemiştir sana...

daha bikaç yıl önce yatak odasını yenilemiştir mesela... sonradan pişman olmuştur, takımın yatağını beğenmediğinden ama olsun. yıllarca uyuyacak orda nasıl olsa, diye düşün(dür)müştür.

sonra hasta düşer, konduramazsın böyle bi durumda olabileceğini... üstelik basit bi üşütmedir alt tarafı, ne yapabilir ki böyle güçlü bi kadına...

kimseler söyleyemez sana ne olduğunu, nasıl olduğunu... dilleri varmaz... sen anlarsın...

tek tesellin, yıllardır istediği gibi gitmiş olmasıdır... üçüncü günün sonunda, bir cuma sabahı... sen inanmasan da o inandığı şekilde terk ettiği için bu dünyayı sevinirsin, mantığın kabul etmese de için rahattır bi şekilde...

seksen küsür yaşında vedalaştığı bu dünyayı çok erken terk etmiştir aslında... otuz küsür yaşındaki sen, zaten çok da fazla bi sebep bulamıyorken bu dünyayı anlamlandırmaya, daha da anlamsız gelir her şey düşündükçe gözüne...

sonra böyle sözlük köşelerinde saçmalarsın işte... aradığın-beklediğin-seni bekleyen hiç kimse, hiç bişey kalmamıştır çünkü..."

20.07.2012
pipolarbozuk
insanın yadırgamaması gereken durumlardır.
bizler büyüyünce babanne ve dedeler ölür. küçüklükten beri bu zinciri beynime soktum. yinede başı sağolsun kaybeden yazarımızın.
gitaraskisi
beni büyüten masalların yazarıydı babaannem.

öldüğünde üzülmedim hiç çünkü anlattığı masallarda çocuklarının karnını doyurmak için göğsünden kıyma yapan kadınlar, çocuklarını döven kadınları yiyen adamlar vardı.

anlattığı masalların bazılarında karakterler ölümü kurtuluş olarak görürlerdi. hatta bu saykodelik serinin birinde adamın biri cennete gitmenin ilk adımının yaşamak ikincisinin ölmek olduğunu söyleyip intihar ediyordu. sonra cehennemde intiharın günahını yanarak ödeyip cennete gidiyordu. cennete gidince de bir silah dileyip yine kafasına sıkıp intihar ediyordu. bu masalın sonunu düşlemiştik babaannemle.

çoklu organ yetmezliği vardı ve üresi yüksekti rahmetlinin. boyuna halisünasyon görürdü. sanırım böyle anlardan ilham alıyordu. bazen onu dereye atmamızı bazen de gömmemizi istiyordu. ölüm onun için ihtiyaçtı.

12-13 yaşlarındayken annem ve babamın dışarıda olduğu bir akşam 3 kere dili solunum yolunu tıkadı. her dili dışarı çıkıp kendine geldiğinde ölümün nasıl bir şey olduğunu, ölünce nereye gideceğimizden bahsetti kısaca. sonra yaşamaya çalış dedi bana. ertesi hafta hastanede öldü.

ben öldüğünü top oynamaktan geldiğimde soda içerken öğrendim. halam babaanneni kaybettik dedi. kurtulmuş işte dedim. ağlasaydım babaannem kızardı bir yerlerden. günü gelecek ben de öleceğim ve masallarımıza başka yerlerde devam edeceğiz.
ring
iki hafta önce de benim babannem vefat etti. son zamanlarında sıkıntısı çok fazlaydı. vücudu iyice şişmişti, böbrekleri çalışmıyordu artık. geceleri uyuyamıyor, en kötüsü de ölmekten çok korkuyordu. hayat işte. herkes teker teker göç edecek bu dünyadan.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol