avrupa da pekismekte olan islamiyet karşıtligi

telsiz arkadasi
isviçre de yapılan minare inşaatlarıyla ilgili yasa tasarısının referanduma götürülmesi ve %60 lık bir oy üstünlüğüyle kabul edilmesiyle artık tescillenmiş olan islamofobi diye de bilinen karşı duruş.

peki nedir bunun sebepleri altında yatan gerçekler? kelimeleri parçalama yoluyla başlayacak olursak eğer; islam + fobi. yani, avrupalılarda islamiyete karşı bir nefretten çok, islamiyetten korkma hissi hakim. bu korkuyu islam ve terör gibi, aslında birbiriyle yan yana gelmesi söz konusu dahi olmaması gereken iki olgunun, malesef birbiriyle iç içe algılanması doğuruyor. islami terör örgütleri intiharın yeri olmayan bir dinde, dinin anlamını türkçeye çevirdiğinizde karşınızda "barış" kelimesini bulduğunuz bir dinde, nasıl oluyor da kendine halen yer bulabiliyor? güneybatı asya bölgesi, islami terörün merkezi konumunda. afganistan, pakistan gibi ülkelerde hakimiyetini sürdürmeye devam eden taliban sizce orada müslümanların haklarının yendiğini düşündüğü için mi ayakta duruyor; hiç sanmıyorum. bu bölge dünyaya akan uyuşturucunun can damarı, isimlerinin önlerine "islami" ekini koyan, eylemlerine "cihad" adını veren bu katillerin tek başlarına ayakta durmaları dahi mümkün değilken, kimler ve hangi ülkeler ne gibi çıkarlardan dolayı onları besliyor ayakta durmalarını sağlıyor? avrupa halkları islamiyetten terör gibi bir unsuru barındırdığını düşündüklerinden ötürü korkuyor ve bu nedenle islamiyete avrupada bir tepki doğuyor. halbuki islami terörü destekleyenler kendi politikacılarıdır. böylece avrupalı devletlerin yönetimleri bir taşla iki kuşu birden vurmuş oluyorlar; hem islamiyete oluşan karşıt duruş sağlanmış oluyorlar hem de terör örgütlerinin elini güçlendirmiş oluyorlar.

belki artık bu iki dünya arasında, doğuyla batı arasında, islamiyet ve hristiyanlık arasında bir daha hiçbir zaman dostluk kurulamayacak. fakat yine de islam karşıtı birine islamla terörün aynı şey olmadığını anlatmaya devam etmek gereklidir. belki en azından batılı insanlar gözlerini açar da politikacılarının oyunlarını görebilirler.
orqn
ne yazıkki sadece avrupayla sınırlandıramayacağımız korkudur.

her şeyden önce islamiyet diyince akla ne yazıkki içinde ’vahşilik’ barındıran çağrışımlar geliyor.peki bunun sebepleri neler;

en büyük sebep büyük ihtimalle sünnet.bu din hakkında hiç bir fikri olmayan insanlar olaya salt bir şekilde ’erkeklerin cinsel organlarının kesilmesi’ olarak bakıyorlar ve bu şekilde düşününce ister istemez olay vahşi bir hal alıyor.

diğer büyük sebep tabiki kurban.yine yüzeysel düşünen beyinler bu olaya da ’savunmasız hayvanların kesilmesi’ olarak bakıyorlar ve tabiki bu bakış açısıyla olay çok vahşice görülüyor.

özellikle amerika’da yaşanan islamofobinin sebebi ise islamın terörle bağdaştırılması.malesef dünyada islami terör diye adlandırılan bir olgu var.buna türkiyede yeşil terör de diyorlar.birileri insanlar kaçırıyor,onların kafalarını kesiyor,işkenceler yapıyor ve bu görüntüleri dünyaya yayınlıyor.ve bu insanların tek sıfatı müslüman.doğal olarak bir önyargı doğuyor.

bir diğer çok çok önemli sebep ise islamiyetle alakalı yanlış bilinenler.yapılan şeylerin yanlış anlaşılmasından bahsetmiyorum,var olmayan ya da islamiyetle bir alakası olmayan şeylerin sanki alakalıymış gibi bilinmesinden bahsediyorum.mesela bir çok ecnebi kadın sünnetinin islamiyette yeri olduğunu zannediyor.

daha onlarca sebep yazabilirim buraya ama gerek yok,çünkü hepsinin temelinde aynı şey var;cahillik.insanlar özünü bilmedikleri olayları yanlış yorumluyorlar ve kafalarına önyargılar yerleştiriyorlar.yapmasınlar böyle.
mmkurabiye
hoş bir durum değildir.
ancak,türklerin bunu gurur meselesi haline getirmeleri çok da sağlıklı bir duruş olarak algılanmamaktadır,tarafımca.
zira, mütekabiliyet ilkesi denen bir şey vardır hukukta.
kınamaktan ziyade bu ilke doğrultusunda hareket etmek daha amaçlı bir davranış biçimi olacaktır.
greyfurt
11 eylül sonrası -başta amerika olmak üzere- bütün hıristiyan ülkelerde müslümanlara olan bakışın kökten değiştiğini kabul etmekle birlikte aslında olaya birde şu yönden bakmamız gerektiğini düşünüyorum:
istatistiklere göre yaklaşık olarak 20 yıl sonra, avrupa birliğinin başkenti brüksel’de müslümanlar çoğunluğu ele geçirecek.
avrupa misyonerlik faaliyetlerine bütçeler, projeler, denizler akıtmakla meşgulken bazı insanlar (ciddiye alınması gereken, makul miktarda) islamiyeti ve onun gereklerini seçmektedirler.

baskı yoktur, zorlama yoktur, karşı propaganda hat safhadadır ama bütün bu gelişmeler yukarıda belirttiğim gibi devam etmektedir.

birde olaya bakış açısından avrupalılar ile amerikalıların bence en büyük farkları avrupalılar islam’ı kendi hayat tarzlarına bir tehdit olarak görürken, amerikalılar islam’ı varlıklarına (mevcudiyetlerine) direk olarak bir tehdit biçiminde değerlendirmeleridir. (hiç amerikalı arkadaşım yok ama okuduklarımdan, duyduklarımdan yola çıkarak bu önermeyi ortaya attım)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol