zenne

elma sekeriiii
günlerdir tüm sinemalarda gösterimde olan film için bir şey yazılmaması tuhaf.
yönetmen: caner alper.
oyuncular: kerem can, giovanni arvaneh ve erkan avcı.

gerçek bir hayattan esinlenerek çekilen film, geniş yankı uyandırdı. izleyenler bir güldü bir hıçkırıklara boğuldu. nedeni ise,tüm yönleri ile bir eşcinselin hayatını konu alıyor oluşu...

fragmanı şöyle:

http://www.vidivodo.com/video/zenne-film-fragmani/614674
elma sekeriiii
bu film "maymun gözünü açtı" ya sebep oldu. vatan gazetesi yazarı mustafa mutlu, bu filmi baz alarak şu şekilde bir makale yazmış:

"genelkurmay, zenne’deki korkunç iddialar hakkında neden açıklama yapmıyor?
.....
sayın, genelkurmay iletişim daire başkanı tuğgeneral baki kavun,

geçen hafta vizyona müthiş bir film girdi; izlemediyseniz bile eminim ki duymuşsunuzdur! ayrıca; entelektüel bir subay olarak mutlaka izlemenizi öneririm. senaryo, yönetim, çekimler, oyunculuk ve müzik gerçekten mükemmel...

adı, zenne...

konusu; sizin mesleğiniz için hayli zor... ama böylesine yüce bir kurumun basın sözcülüğünü üstlenmiş bir “komutan” olarak, bu filmdeki “iddialara” açıklık getirme görevinin de zat-ı âlinize düştüğüne inanıyorum.

türk silahlı kuvvetleri için hayli yıpratıcı olan ve benim bugüne kadar hiç duymadığım iddiaya göre, askere gitmek istemeyen eşcinseller ya da transseksüellerin “çürüğe” ayrılabilmeleri için, cinsel eğilimlerini kanıtlamaları gerekiyormuş...

bunun için de askeri hastanelerdeki doktor heyeti tarafından, ilişki sırasında çekilmiş bir fotoğraf talep ediliyormuş...

ve bu fotoğraflar, askerlikten muaf tutulan kişilerin dosyalarına konularak saklanıyormuş...

bu yüzden de dünyadaki en büyük porno fotoğraf koleksiyonu türk silahlı kuvvetleri’ndeymiş...

filmde eşcinselliğini bu şekilde kanıtlayamayan, yani fotoğraf getiremeyenlere reva görülen bir muamele daha var ki... onu burada yazmaya ne terbiyem, ne de insanlığım izin veriyor!

sayın kavun, sadede geliyorum:

son derece masum bir yorumumun yayınlanmasından sadece birkaç saat sonra beni arayıp, aklınızca fırça çekmeye kalkıştınız...

kesinlikle haddiniz olmamasına karşın, erdemimi sorgulama cesareti gösterdiniz...

ne ilginçtir ki “anlatılanların tamamen gerçek olduğu” uyarısıyla başlayan bu film günlerdir vizyonda ama sizden ne bir ses duyduk, ne de bir nefes!

bu “sessizlik” ne anlama geliyor sayın kavun?

inanmak bile istemiyorum ama böyle bir uygulama gerçekten var mı?

varsa bu, anayasa’daki ve insan hakları evrensel bildirgesi’ndeki kişilik haklarına tecavüz anlamına gelmiyor mu?

bu insanlık dışı ayıba katılanların, izin verenlerin ve bunları uygulayanların, irak’taki ya da afganistan’daki esirlere cinsel tacizde bulunan abd’li askerlerden ne farkı kalıyor?

ve siz; koskoca türk silahlı kuvvetleri yönetimi olarak, böylesine küçültücü bir iddiaya nasıl oluyor da hâlâ yanıt verme gereği duymuyorsunuz?

yoksa gücünüz sadece benim gibi “muhalif” gazetecilere mi yetiyor?

“erdem” demiştiniz değil mi sayın kavun?

asıl “erdem”; bir insanın görevi, unvanı, makamı ne olursa olsun, insan kalabilmesidir...

vefayı unutmamasıdır!

insana sevgiden ve saygıdan asla sapmaması, bunun için gerekirse yorganı yakmayı göze alabilmesidir!

hadi; şimdi siz erdeminizi gösterin ve filmdeki iddiaların doğru olup olmadığını açıklayın...

doğruysa, “demokratikleşme” çabasındaki bugünkü tsk yönetiminin, bu insanlık ayıbına artık bir son vermeyi düşünüp düşünmediğini anlatın...

dünyanın bütün saygın gazetelerine ve dergilerine yansımaya başlayan bu iddianın; başbakan’ın cipinden çok daha yıpratıcı olduğunu eminim ki görüyorsunuzdur...

susmayın baki bey..."


çok büyük bir iddia.
aysemayse
filmin konusu ve oyunculuğuna diyeceğim yok, gerçek hayattan alınmış bir konu olması ve gerçekten eşcinsellerin yaşamlarının zorluğu, reddedilmelerini, cesurca anlatması açısından sarsıcı bir filmdi ama çok daha iyi bir film olabilirmiş. ha sarsmadı mı, ağlatmadı mı ağlattı ama zaten ortada korkunç bir olay var. ama yine de beklentilerimi açıkçası karşılamadı, çok daha iyi bir film olabilecekken, biraz aceleye gelmiş hissi yarattı bende.

bir kere filmin, kurgusunda ve akışında bir problem var. bazı yerlerde, gerçeklik olgusu çok oturtulamamış, gerçek bir hikaye, bazen karakterlerin, karakter olmaktan çıkıp tip haline gelmesiyle, insanı hikayeden koparıyor. bazen çok ince ayrıntılar dikkatinizi çekmiyor değil ama tamamını kotarmaya yetmiyor bu hoş ayrıntılar.

karakterler, çok yüzeysel işlenmiş, sanki daha derinlerine inerek çok daha etkili olabilirmiş. mesela can karakterini, filmin ana karakteri gibi alıp, kendisine doğru düzgün değinilmemiş. ahmet yıldız’ın gerçek hikayesinden esinlenilmiş ama ahmet yıldız merkeze alınmamış. böyle garip bir aksaklık vardı, filmde. bence, ahmet yıldız’ın hayatını, tüm gerçekleriyle başka bir film, zenne yani can’ın hayatını, daha fazla derinlerine inerek, daha çok işleyerek, iki farklı vurucu film yapılabilirdi.

can’ın danslarını hiç estetik ve iyi bulmadığımı belirtmeliyim.

kimsenin dikkatini çekmeyen bir insan var filmde, can karakterinin eniştesi, teyzesi kendisine öküz diyip, insan muamelesi yapmazken, o yarma gibi gösterilen adamın insaniliği, iyiliği insana umut veriyor. çok sevdik biz o enişteyi, insanlık öyle, eğitimle, entellikle, zenginlikle kazanılamıyor işte. değişik adamdı, allah herkese öyle enişte versin, bir ara, senaryoyu abartmak adına can’ı taciz maciz edecek diye ödüm patladı ama hiç bozmadı çizgisini.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol