kaldırımlar

kangaroo
1
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum
yolumun karanlığa saplanan noktasında
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık:
biri benim, biri de serseri kaldırımlar

içimde damla damla bir korku birikiyor;
sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,
üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor
gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler

kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandir.
kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum.
aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum

ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
iki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.
tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.


ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim,
örtün, üstüme örtün serin karanlıkları.


uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya;
ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi
kangaroo
2

başını bir gayeye satmış kahraman gibi,
etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!

fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
erimiş ruhlarımız bir derdin potasında.
senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
onun taşı erimiş, senin kafatasında.

ikinizin de ne eş ne arkadaşınız var;
sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz.
dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

yağız atlı süvari, koştur atını, koştur!
sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
ne senin anladığın kadar kaldırımları...

kangaroo
3

bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
yolumu bekliyen genç, haydi düş peşime, der.

ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
tutmak, tutmak isterim, onu göğsümde alıp.
bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı.

varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşlarımdan;
bana rahat bir döşek serince yerin altı,
bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol