ankara

0 /
gibi geliyor bana
kardeşim mezun olurken, arabam motor patlattığında kuzu kuzu ostim’e gittiğimde, bir de çoook eskiden çok sevdiğim eski kız arkadaşımın düğününde gittiğim ve nedense hiç sev-e-mediğim şehir.

böyle başkent mi olur allasen? referandum yapılsın bununla ilgili, ben bilecik olsun istiyorum. ne güzel olur. sessiz sedasız şehir, hem hiç gitmedim, hem de şeytani bir golcü gibi, koca ülkeye unutturuyo kendini bu şehir.

bilecik, mis valla.
mariomusunsen
ankara’ya gidip de sevmeyenlere bir çift lafım olacak.
e arkadaş sen kalkıp hep görüştüğün, yakın olduğun insanlarla, güzelim istanbul’dan ankara’ya gidersen elbette bişey bulamazsın o beton şehirde. bir kenti kent yapan şey de içindekilerdir biraz da olsa. hele bi sevdiğin insanlar olsun orada, bak bakalım ne kadar değerli oluyor o ankara. şahsen gün saydığımı bilirim.
sinirsahibi
mazosist insanlarin mesrutiyet caddesi’nde konutkent otobuslerini bekledigi yerdir. soguktan donulsa o otobus gelmez, yetmez bi de selpakci, tinerci, kapkacci, dilenci, abidik gubidik ile ugrasilir, soguk havalarda burnunuzu uzatamazsiniz disari, kursun gibi kirli hava cigerlerinizi zaptetmek icin firsat kollamaktadir.

ulasim sorunsuzdur gercekten, cunku ulasim kavrami yoktur... para kazanmaya programli bir sofor, bir dumbuk muavin, ve uludag turizm’den alinmis bir ciftkatli otobus eskisi yeter de artar sanilir ulasim demek icin.

kamusal alan diye bas bas bagirilir ama metro giselerinde sikmabaslardan gecilmez, siyasal simge tasinamaz denir, cember sakalli metro suruculeri jiletten habersizdirler, otobuste metroda yer verdiginiz insanlar, kendileri icin zorluk cekmeyi kabul etseniz de ayaklarini celme takmak icin uzatirlar sanki uzerine musade istediginde inceden bir orospu cocugu muamelesi ederler.rahatlamak yesil gormek isteyip anitpark’a gidersiniz, anitkabir’in bahcesindeki copleri gorunce kahrolursunuz, lanetler edip geri donersiniz...

sadece bir tek iyi yonu vardir ankara’nin... insani katil edebilecek onca olay olurken siz sabretmeyi ogrenirsiniz.
igor
bir kez havasini soludugunuzda donup dolasip yolunuzun kesistigi sehirdir. her seferinde gitmek istersin ama bu sehir seni sandigindan daha cok sahiplenir. sana aski verir, sana gercegi verir,sana ogretir ama donup dolasip en cok nankorluk gorendir.
orqn
şimdi klasik ankara ya gitmiş istanbul lu yazılarından biri gibi bir şeyler yazmak istemiyorum ama bir yandan da kendime engel olamıyorum.

resmi verilere göre 5 milyondan fazla insan yaşıyor burada. kesinlikle yalan bir sayı bu; taş çatlasın 1 milyondur. daha fazla olduğuna inanmamı beklemesin kimse. caddeler boş, barlar boş, restaurantlar boş... nerede bu insanlar?

ulaşım konusu acayip kafa karıştırıcı. şahsen ben hala idrak edemedim.

ankaray ve metro adında iki farklı ulaşım aracı var. bunların farkı nedir diye soracak olursanız inanın ben de anlayamadım. metro çoğunlukla yerin üzerinden gidiyormuş ama yer altından gittiği de oluyormuş. ankaray ise daha ziyade yer altından gidiyormuş sanıyorum. ( yeri gelmişken ankaraya binmek esprisini de yapıyorum şu anda burada. ) dediğim gibi bu iki ulaşım aracının farkını çözemedim. ikisine de hemen hemen aynı yerlerden biniliyor zaten.

bir de minibüs adını verdikleri bir ulaşım aracı var ama ben buna da inanmıyorum. o şey minibüs olamaz. minibüs dediğinin içerisinde en az 45 kişi olmalı. ankara’ dakiler ayakta yolcu almıyorlar. bazen aldıkları oluyormuş galiba ama genel tavır almama yönünde. hal böyle olunca da o şey minibüse benzemiyor tabi. rahat rahat binip indikten sonra minibüse binmenin ne anlamı var?

belediye otobüslerinin bazılarında para geçiyor bazılarında geçmiyor. geçmeyenlerde kart kullanmak gerekiyormuş. bu iki otobüs çeşidi arasındaki farkı bilmiyorum. yani ankara’ ya yeni giden bir insan pekala kartı olmadığı halde para geçmeyen otobüslere binebilir.

bu klasik ankara ya gitmiş istanbul lu entrysi bitse bitse şöyle biter;

ankara nın en güzel yeri istanbul a dönüş yoludur!

wish you were beer
çoğu insan için ızdıraptan ibaretmiş gibi görünse de bir tutkudur kesinlikle.evet izmir gibi denizi yoktur, evet soğuktur, evet binalarla kaplıdır ama her şeye rağmen tutkudur. evet ortasından boğaz geçmez, ama boğaz da istanbul a has değil midir? ayrıca gecenin bir yarısı rahatlıkla kız başınıza dolaşabilirsiniz, hala sokaklarını tinercilere, travestilere vermemekte kararlıdır. küçücük kalan kuğulu parkı yla hala güzeldir, gece vakti hala anıtkabir in ışıkları her yerden görünür ve o ışıklar insanın içini ısıtır, insana hala insan olduğunu hatırlatır. yüksel deki heykeller, solcu gençler, kareli gençlik diye tabir ettiğimiz dershane öğrencileri, göz alabildiğine üniversite öğrencileriyle evet eğlencelidir . ayrıca yükselen sesleriyle rock grupları, tiyatro, opera, bale sever, sanatsever insanlarıyla, diplomatları, bürokratları, politikacıları, akademisyenleriyle evet güzeldir evet.
keserimtopunuzu
lise yılları ankara'da geçenlerin kolay kolay unutamayacağı şehirdir. hele bir de keyif bar (yeni adıyla papaz bar) tadını alanların, uyduruk kaydırık kafe köşelerinde sevgilisiyle meşk edenlerin, it gibi sevip aldatılıp terkedilenlerin sikseler unutamayacakları şehirdir.

i. melih'i bunca sene sırtında taşıyacak çoğunluğu barındırması sebebiyle sövgülerden sövgü beğendiren şehirdir.

uzatmaya gerek yok la değişik şehirdir, çekilip gidilesi şehirdir, yok yok kalınası şehird... saçmalama gidil... kalı.. git...
esrakesh
7 sene evvel geldim. yaşadığım her anın her zerresinde nefretimi dile getirdim.

sonra işimiz bitti, e gidin artık dedi. gittik, gittim. ama en erken ben pes ettim.4 ay zor dayandım geldim yine, sağolsun geri çevirmedi o da beni.

ben hayatta yaşamam bu şehirde diyip izmir’e giden sevgilim biraz daha çok dayandı benden o 1 sene sonra döndü. onu da geri çevirmedi. hatta çok mutlu etti bizi, istediğimiz işi verdi, istediğimiz evi verdi. hayalini kurduğumuz her şeyi bu şehir sayesinde elde ettik belki de. farkına çok geç varmış olsam da hayatımın en güzel yılları geçti bu şehirde. geçiyor da hala..

lafın özü şu ki, tüm nankörlüğümüze rağmen ankara bizi çok sevdi.

yaşamasını bilene çekilir gelir bu şehir.
mudo
izmirli birisi olarak;
-"ne işin var senin ankara’da?" şeklinde, asılsız-astarsız sorulara muhatap olduğum,
-doyduğum,
-hayatımın en değerli iki insanına da (eşim ve oğlum) yuva olan şehir.

izmir gibi bir yer, bırakılıp gelinir miymiş buraya!
siz izmir’de kaç hafta yaşadınız ki?
hiç değilse burada yazları rahat rahat uyuyabiliyosun.
ne sıcak var ne sivrisinek.
neymiş efendim; deniz yokmuş!
neymiş efendim, griymiş!
neymiş efendim, mekân yokmuş!
duyan da sizi her gün denize giriyor; her gün alem yapıyor sanacak.


mudo
dibinden elektrikli testere ile kesilmiş sekoya ağacı gibi devrildim kaç kere yollarda... ne keyif ama, peh!
sacma sapan konusma
kar yağınca ayrı bir güzel olan şehir. gridir, takım elbiselidir, trafiksizdir, denizi de yoktur hiç bir halta yaramaz belki öyle değişik bir yerdir ama ankara’dır. ömrünüzün bir kısmını sokaklarında geçirdiyseniz, içtence seversiniz bu şehri.giderseniz ondan özlersiniz bu şehri, geri dönmek de istersiniz kimsede bu isteğinizi anlamaz mana veremez ki çoğu zaman siz bunu istemeye devam edersiniz. ankara, evet tam olarak şuan da bu!
ophelia
susuzluk karşısında
camilerde yağmur duasına çıkan insanların ,

(bkz: işimiz allaha kaldı)
diyen belediye başkanının ,

çeşme başlarında saatlerce uzun kuyruklar oluşturan,
birbirleri ile kavga eden insanların olduğu,

(bkz: böylesi ancak türkiyede olur zaten)
dedirten, bugünlerde ilkel manzaralara
sahip olan başkent- ne başkent ama-
.
(bkz: başkent başkent olalı böyle rezillik görmedi)
(bkz: sessiz olun da kimse duymasın)
bari.
independence
11 eylul 2009 tarihi ile alakali meteoroloji bu ilimiz icin de $iddetli yagi$ uyarisinda bulundu. hatta melih gokcek, alt katlarda oturan insanlari ust katlarindaki kom$ularina misafirlige gitmeleri yonunde uyardi. evinizi barkinizi e$yalarinizi siktir edin, ust katlardaki kom$ulariniza misafirlige gidin, yagmur dinince donersiniz evinize. tabi eviniz diye bir $ey kalmi$sa.

ya ne rahat insanlar oluyor $u belediye ba$kanlari, ne gamsiz oluyorlar, imreniyorum yemin ederim.
lost kidy
18 yıl deniz kenarı kücük bir sehirde yasamıs biri için basta soluksuz kalma ardında da gercekten soluk almanın baslangıcıdır ankara. binaları gri havası gri derken mucizcevi renklerle tanısılabilinecek sehirdir ankara. zira bütün renkleri uyumla tasıyabilecek tek renktir gri. kibarlıktır, saygıdır, düzendir, dogallıktır, hislerin en gerceklerinin yasanabilecegi yerdir ankara. denizin anlamını ve önemini hissettiren, hasreti ögreten, güzellikleri fark ettiren şehirdir ankara. doganın her rengini görebileceginiz sehirdir ankara. kalptir ankara. onun atışları olmasa yok olacagımız şehirdir. tutkudur ankara bir kere asık oldun mu vazgecilemeyendir. sıcaklıktır ankara ve yasadıgını hissetmektir. hızla yürüyen kosusturan insanların arasında yavasca ilerlerken gülümseyebilmektir. küfredebilmektir agız dolusu ve yürekten ve sevebilmektir derinden. ülkede metrekareye en cok agac düşen sehirdir. tunus caddesinde yürürken cift taraftan birbirine kaynasmıs agacların yaprakları, dalları arasından gökyüzüne bakabilmektir. agır binalarının yanında kendini hafif hissetmektir. takım elbisedir, döpyestir, boyalı ayakkabı ve bunun yanında yüzbinlerce ögrencisi ile renktir ankara. ankara herseydir.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol