ahmet altan

cyranonunburnu
en fazla olarak abd de kullanılan best seller pazarlama stratejilerinin türkiye’de ilk olarak uygulandığı yazar. deri ceketli bilboard reklamlarını, ’aşkı kimse onun gibi anlatamadı’ sloganlarını hepimiz hatırlarız. bence türkiye de bu kadar seveninin olmasının yanında daha da fazla sevmeyeninin bulunması temelde bu özelliğine dayanıyor. peki kitap reklamı yapmak neden kötü? aslında bunda kötü bir durum yok zira reklam olgusunu herşeyin meta olarak kabul edildiği bu ekonomik sistemde elbetteki sanat ürünlerinden ayıramayız. bu yüzden sorun bir reklamın yapılıp yapılmaması değil bu reklamın nasıl yapıldığıdır. ahmet altan’ edebi yeteneklerini ve siyasi görüşünü bir kenara bırakacak olursak zaten bir pop yıldızı (misal mirkelam) gibi butun ana haber programlarında, reklam kuşaklarında ve basında bir anda aşk, kadın ve insan halleri üzerine en buyuk otorite ilan edilmesi beni başlı başına rahatsız etmeye yetiyor. hele bu rahatsızlık, kitaplarında kullandığını denemelerinde kullanan denemelerinde kullandığını kitaplarında kullanan bir tarz sahibi olmaktan çok kendini tekrar eden, cinselliği toplumdaki tabulara ve töre adını verdiğimiz baskıya bir muhalefet aracı olarak değilde çok satmak için kullanan bir yazar olmasıyla birleşince yazara karşı bir tepkiye dönüşmüştür.

ahmet altan’ın siyasi macerası ise bir başka alemdir. babasının geleneğine bağlı olarak gençlik yıllarında sol ile çok içli dışlı olmuş fakat bu birlikteliğini sudaki iz isimli yasaklanmış kitabıyla bitirmiştir. - bu arada kitabın yasaklanmasının sebebi sert nuhalif fikirleri değil pornografik cinsel örgüsüdür- ahmet altan bu kitabındaki cinselliği ise yuksek ahlakçılığıyla övünen türk solunu bir nevi küçük düşürmek için kullanmıştır. 90 larla beraber popularitesi de yavaş yavaş artmaya başladıkça özellikle kürt sorunuyla ayrı olarak ilgilenmeye
başlamış sonraki dönemlerde bu ilginin alanı kişesel özgürlükler olarak genişlemiştir. numaracı cumhuriyetçilerin önde gelenlerinden biri olan kardeşi mehmet altan ile beraber muhalefet alanı daha çok kemalist devrime yönelmiştir. butun bu kargaşadan aklımda kalanlar ise ahmet altan’ın içinde bulunduğu toplumun bireylerine olan uzaklığıdır. bu ülkenin kendine özel herhangi bir durumu, konumu olabileceğine şiddetle karşı çıkmaktadır. özgürlük ilkesinin butun bedellere rağmen tam teşekküllü uygulamada olmasını savunmasında herhangi bir yanlışlık olmasa da özgürlük kavramından ne anladığı tartışmalıdır. ayrıca kitapları yurdışında pek tanınmasada avrupa da sevilen bir yazar olması ve bu durumun salman rüştü’yle olan benzerliği onu sevenler tarafından düşünülmesi gereken bir durumdur.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol